Gündem

Markar Esayan: AKP tarihe altın harflerle geçti, muhalefet de milli olmak konusunda çaba gösterirse fena olmaz

Yeni Şafak yazarı Esayan, 7 Haziran'da AKP'den milletvekili seçilmişti

16 Temmuz 2015 18:44

Kişi başına düşen milli geliri 25 bin dolar seviyesine çıkartacak partinin “Yeni Türkiye’nin yeni partisi olacağını” söyleyen AKP İstanbul Milletvekili Markar Esayan, Yeni Şafak’taki yazısında “Bunun için üretim modellerinin çeşitlenmesi, AR-GE'ye ayrılan payın hızla artması, ileri teknoloji gerektiren malların üretilebilmesi, buna uygun nitelikli işgücünün yaratılması, yaşlanmanın önlenmesi gibi birçok konuyu önümüzde buluyoruz. Bunların yapılması yeteri kadar zorken, siyasi risklerin de istikrar ve iç barışı bozmayacak şekilde etkisizleştirilmesi gerekmekte” ifadelerine yer verdi.

Esayan, yazısında “Düşük ihracat, yüksek ithalat, dış borca dayalı çevrim sistemi ve milli/efektif olmayan kurumlarla içine düştüğümüz tarihsel kapandan çıkmak adına AK Parti sayesinde büyük bir fırsat yakaladık. Bundan sonraki hikaye nasıl olursa olsun, AK Parti Türkiye tarihine altın harflerle kazınmış durumda” görüşünü dile getirdi.

Markar Esayan, “Bu ülke hepimizin, mazlumların sığındığı cennetten bir parça. Ama bizlerin gidip de sığınacağımız bir başka Türkiye yok. Türkü, Kürdü, Alevisi, Lazı, Çerkesi, Ermenisi ve Rumu ile ödediğimiz bunca bedelden sonra rahat etmek hakkımız. Sorun bizlerin de rahatlığı değil, gelecek nesillerin bizleri hayırla yad etmeleri. Ben bu konuda AK Parti'ye güveniyorum. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın olumlu, yapıcı tavırları ortada. Muhalefeti doğru çizgide tutmak yine AK Parti'ye düşüyor. Ama kendileri de biraz çaba gösterip, milli olmak ve ülke sevgisini öncelemek konusunda çaba gösterirlerse hiç de fena olmaz” dedi.

Markar Esayan’ın Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (16 Temmuz 2015) nüshasında, “Bu kapandan nasıl çıkılır?” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

 

Gelişmeler, ilk halk anayasası temelinde, temsilde adaleti sağlayacak, barajsız ve demokrasiyi yerelden kavrayacak bir yönetim modelini Türkiye'ye dayatıyor. 12 yıllık süreçte reformlar sayesinde daha talepkar bir yurttaş gerçeği ile karşı karşıyayız. Eski Türkiye'de darbe almış tüm kesimler, adeta kaybolan yılların acısını çıkarmak üzere daha fazla özgürlük, temsil gücü ve refah talep ediyorlar. Onlara eklemlenen yeni nesil ise eski Türkiye'yi hiç bilmiyorlar ve onlar için bizim mucizevi bulduğumuz bu gelişim noktası pek tat vermeyen bir başlangıç çizgisi olabiliyor ancak.

Bu durumun bir fırsat olabileceği gibi, bir tuzağa dönüşmesi de oldukça mümkün. Partilerin vaziyeti doğru kavrayıp, talep toplama siyasetine geçmeleri, yani tezgahlarına rakiplerine göre daha çekici, taze, güncel malları dizmeleri gerekecek. Sadece rakibin sattığı malları kötülemekle ciro yapma devri yavaş yavaş kapanıyor. Vatandaşa vizyon ve hizmet sunan, insanların hayallerini kucaklayıp onları gerçekleştirme ümidini somutlaştıranların epey gözde olacağı bir dönemin başındayız.

Bunu durduracak, siyasetin normalleşmesini engelleyecek durum ise, PKK'nın çatışmalara geri dönme arzusu ve güney sınırımızdaki ateş topunun ülkeye sıçraması olabilir. Partiler bu yeni duruma adapte olamazlarsa doksanlı yıllardakine benzer verimsiz bir çekişme süreci yaşanabilir. Kavga ve mugalata ile geçecek bir zaman diliminden sonra halk bu partileri ANAP, DYP ve DSP gibi tarih dışına itecek, kendisine yeni temsilciler yaratacaktır.

AK Parti, rakipleri yanında yeni dönemin aktörü olmak adına en şanslı aktör olarak gözükmekte. Çünkü zaten bu süreç onun reformları ile yaşandı ve bugüne değin oldukça iyi bir performans gösterdi. Şimdi kendi yarattığı sonuçla hızlı bir biçimde ilişki kurarak toplum talepleriyle senkronize olması da daha mümkün.

Kişi başına düşen milli geliri 25 bin dolar seviyesine çıkartacak mahareti sergileyen parti, Yeni Türkiye'nin yeni partisi olacaktır. Bunun için üretim modellerinin çeşitlenmesi, AR-GE'ye ayrılan payın hızla artması, ileri teknoloji gerektiren malların üretilebilmesi, buna uygun nitelikli işgücünün yaratılması, yaşlanmanın önlenmesi gibi birçok konuyu önümüzde buluyoruz. Bunların yapılması yeteri kadar zorken, siyasi risklerin de istikrar ve iç barışı bozmayacak şekilde etkisizleştirilmesi gerekmekte.

Düşük ihracat, yüksek ithalat, dış borca dayalı çevrim sistemi ve milli/efektif olmayan kurumlarla içine düştüğümüz tarihsel kapandan çıkmak adına AK Parti sayesinde büyük bir fırsat yakaladık. Bundan sonraki hikaye nasıl olursa olsun, AK Parti Türkiye tarihine altın harflerle kazınmış durumda.

Ancak o son hamleyi, yapamadık, yaptırmadılar... İlk halk anayasası ve hem temsilde adaleti, hem güçler ayrılığını, hem de dinamik bir yönetim biçimini tesis edemedik. Böylelikle bir üst level'a geçmek üzereyken, aynı vizyona sahip olmayan aktörlerle koalisyon yapma gerçeği ile yüzleştik.

Öte yandan, o veya bu nedenle, yurttaşların dörtte birlik kesiminin durumu böyle okumaması, mutlaka aşılması gereken bir sorun olarak ortada duruyor. Bir hedefe o veya bu siyasi meşreple ulaşma tartışması/seçimi ayrı, hedefin üzerinde bu kadar kritik yorum farkına düşmek ayrı bir şey.

Sorun, yaşadığımız dönemin olağanüstü ve demokrasimizin inşa halinde olmasında. Kurumların yenilenmeye ihtiyacı var. Bu ise devrimsel hamleleri gerektiriyor. Bu hamlelerin mümkün olması için ise kurucu bir mantıkla iş görmek lazım. Bu noktada muhalefet partilerine iktidar partisi kadar sorumluluk düşmekte. AK Parti'nin tarihsel bir performans göstererek yola devam etmesi, muhalefet partileri tutumlarını değiştirmediği müddetçe gerginlik üretecektir. Bu durumda ise herkes, yapılan işin ne olduğundan çok, onu kimin yaptığına odaklanacak ve spekülatif bir dünyaya savrulacaktır.

Kimsenin diğer partilerin AK Parti'ye açık çek vermesini veya biat etmesini beklediği yok. Sadece toplumun genel beklentilerine uygun, doğru, yapıcı ve yaratıcı siyaset üretmeleri, AK Parti'yi yıkmak adına, ülkenin geleceğini kuracak hedeflere saldırmamaları yeterli. Öyle ki, olur da AK Parti teklerse, oyuncu değişsin, oyun değil.

Bu ülke hepimizin, mazlumların sığındığı cennetten bir parça. Ama bizlerin gidip de sığınacağımız bir başka Türkiye yok. Türkü, Kürdü, Alevisi, Lazı, Çerkesi, Ermenisi ve Rumu ile ödediğimiz bunca bedelden sonra rahat etmek hakkımız. Sorun bizlerin de rahatlığı değil, gelecek nesillerin bizleri hayırla yad etmeleri.

Ben bu konuda AK Parti'ye güveniyorum. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın olumlu, yapıcı tavırları ortada. Muhalefeti doğru çizgide tutmak yine AK Parti'ye düşüyor. Ama kendileri de biraz çaba gösterip, milli olmak ve ülke sevgisini öncelemek konusunda çaba gösterirlerse hiç de fena olmaz.

Tüm İslam aleminin ve ülkemizin Ramazan Bayramı mübarek olsun. Bu anlamlı günlerin bizleri daha sorumlu davranmaya ve elimizi taşın altına koymaya sevk etmesini diliyorum.