Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Millet İttifakı için “illet, zillet” ifadesini kullananlara tepki göstererek, "Nefret, ayrıştırıcı siyasetin sonu geldi. Altı parti yan yana geldi. Millet İttifakı dendiği zaman TV’ye çıkan, 'bunlar illet, bunlar zillet' diyorlar. Sanki biz uzaydan geldik veya düşmanız. Anlamıyoruz bu dil neyin nesi böyle" dedi.
Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayları İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile birlikte Ardahan'da Halk Buluşması'nda konuştu.
Yavaş, burada yaptığı konuşmada, şunları söyledi:
“31 Aralık 2019’da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na Millet İttifakı olarak aday olduk. O zaman da şimdiki gibi, ‘Bunlar yönetemez. Beceremez. Üç koyunu güdemez’ gibi peşin hükümlü sözler söylediler. Maalesef onlar siyaseti böyle yapıyorlar. Siyaseti, mutlaka karalamak için yapıyorlar, bu tür sözlerle bizler karalamaya çalıştılar. Dediler ki, ‘35 bin nüfuslu bir belediyenin başkanıydı. Ankara’yı nasıl yönetecek?’ Öyle ya, bunlardan başka hiç kimse yönetemez, her şeyi bunlar bilirler. Çok şükür Ankara halkının tertemiz oylarıyla seçildikten sonra işe başladık. İlk ay dediler ki, ‘İşçilerin maaşını ödeyemez.’ Geldiğimiz durumu söyleyeyim: Bunların o dinozor parkına gömdükleri paranın borcunu, 5 milyar, ödedim. Onlar ‘çılgın proje’ diye böyle çöp projelere milletin tertemiz parasını aktarmayı severler. Halbuki biz gelir gelmez bütün ihaleleri internetten canlı yayınladık. Şu anda 3 bin 500 ihalemizi internette, kim hangi ihaleye girmiş, kaç kişi girmiş bunları görebiliyorsunuz. Allah izin verirse yüzyıllar boyu internette kalacak, Mansur Yavaş hangi ihaleyi nasıl yapmış, herkes görecek. Ayrıca yaptığımız hizmetlerin kaç liraya mal olduğunu da hepsinin tabelayla üzerine astık. İnternetten kimden ne alınmış, kaç paraya alınmış, Sayıştay raporlarını, her şeyi internetten görebiliyorsunuz.
“İngiltere'de yılın belediye başkanı seçildim"
Seçilmeden söylemiştik, ‘Biz hesap vermeye talibiz’ diye. Bizim yöneticilik anlayışımız budur. Yaptığımız yolları, köprüleri faaliyet bile saymıyorum. Ve yaptığımız çalışmalar sonucunda, ‘Yönetemez’ dedikleri belediyede İngiltere’den dünya başkent belediye başkanları arasında ‘Yılın Başkanı’ olarak seçildim. Çünkü biz de seçilir seçilmez rozetimizi çıkardık. Bir Allah’ın kulunu ayırmadan, kimin neci olduğuna bakmadan Ankara’nın bütün ilçelerinde, semtlerinde ‘Önce insan hayatı, insan sağlığı’ diyerek işe başladık. Ankara’nın nüfusu 10 yılda o kadar artmasına rağmen 2013 yılından itibaren bir tek otobüs dahi alınmamış. Altyapı yatırımları dahil acil hangi köyün ne ihtiyacı varsa onlarla işe başladık.
“Bizim çılgın projemiz dinozor parkı değil, Ankara halkını zengin etmek"
Dedik ki, ‘Bizim çılgın projemiz yok. Bizim çılgın projemiz: Ankara halkını zengin etmek. Onlardan aldığımız parayı, yine onlara harcamak.’ Kırsal kalkınma projesi yaptık. Tohum dağıtmaya başladık. İnsanlar artık tarımı, üretmeyi bırakmışlardı. Hâlbuki Ankara’nın arazisi çok büyük, yüzde 50’si tarıma uygun. Hükümetin yanlış politikaları nedeniyle, hepsi tarım ve hayvancılığı bırakmıştı. Nohut tohumu verdik. Hem sosyal yardım alanlara verdik hem de başkent marketlerimizde halka direkt sattık. Zaten üretime hevesli vatandaşın para kazanmasını sağladık. Mercimek tohumu verdik, arpa buğday tohumu verdik. Baktık iyi çalışıyorlar. ‘Ne istiyorsunuz’ diye sorduk. ‘Gübre alamıyoruz’ dediler. Ankara’daki çiftçilere, belediyemizde ürettiğimiz sıvı gübreyi dağıttık. O yetmedi, Türkiye’de ilk defa çiftçilerimize mazot yardımı yaptık ki rahat bir şekilde üretsinler.
Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı olan toplam 35 bin çiftçimize, 4 yılda, 600 milyon lira para harcadık. 4 yılda, 4,5 miyar lira gelir elde etmelerini sağladık. Bizim belediyecilik anlayışımız işte budur. İnşallah 15 Mayıs’tan sonra Sayın Cumhurbaşkanı Adayımızın her yerde söylediği gibi, anayasada emredici olan hükme göre, tarıma ve hayvancılığa bu yardımlar yapılacak. Bu yetmedi belediyenin kendi arazilerinde tam bir ton silaj ürettik, özellikle küçük aile işletmelerine ve hayvancılık yapanlara ücretsiz verdik. Onların ihtiyacı ne ise her türlü yardımı yaptık.
Şimdi sosyal yardımlara geliyorum. Biz seçilince bunları kesecektik, öyle iddia ediyorlardı. Babalarının mallarını dağıtıyorlardı ya onlardan başkası bunu yapamazdı. Ankara’da kapı kapı ramazan kolisi gibi paket dağıtırlardı. Üzerine isimler yazılırdı, insanlar incitilirdi. ‘Bak biz sana yardım yapıyoruz, başka bir yere oyunu verme’ der gibi. Biz gelir gelmez kredi kartı gibi bir tane ‘Başkent Kart’ çıkarttık. Yardım dağıtma işini ortadan kaldırdık. Bütün ailelere bu karttan vermek suretiyle gidip mahallenin bakkalından ailesinin, çoluğunun çocuğunun gerçek ihtiyacı neyse onları satın almasını sağladık. O kartı şu anda önümüzdeki günlerde 5-6 milyon Ankaralı kullanacak. Kimin yardım aldığını da hiç kimse anlamayacak. Dolayısıyla inancımıza göre bir elin verdiğini diğeri görmeden bu işi yapıyoruz. Bir de bu ihaleler tek esnaftan alınır, makarna-buğday tek esnaftan alınırdı. Şimdi Ankara’da kayıtlı 5 bin tane bakkal, market en ücra köşeye kadar onların hepsi de kazanıyor.
"Yurtdışına kadar Ankara halkı dahil herkese maskeyi biz dağıttık"
Baktık ekonomi gittikçe sıkıntıya giriyor. Bir de pandemi sıkıntısı çıktı. Pandemide hatırlarsınız Türkiye çapında bütün Millet İttifakı belediyeleri güzel bir dayanışma sergiledi. Dedik ki, ‘İnsanlar evinden çıkamıyor, ceplerinden beş kuruş paraları yok, gelin dayanışalım. Yardım kampanyası açalım.’ Açtık, hatırlarsanız Sayın Akşener de 3 aylık maaşını bağışlamıştı. ‘Bir dakika’ dediler, gittiler o paraya çöktüler. ‘Dağıtırsak da biz dağıtırız’ dediler. O belediyeler ömür boyu ellerinde kalacak sanmışlar da ondan. Kanuni hakkımız olan yardımları dahi engellemeye çalıştılar. Yılmadık, ‘Maskeyi dahi biz dağıtacağız’ dediler. Yapamadılar. Hemen biz örgütlendik. Dükkânı kapalı olan terzileri topladım. ‘Gelin maskeleri siz dikin’ dedim. Yurtdışına kadar Ankara halkı dahil herkese maskeyi biz dağıttık. Dayanışma projeleri yaparak insanların birbirlerine destek olmasını sağladık.
Pandemi nedeniyle ekonomi de zora girince ve fabrikaların çoğu üretim yapamaz hale gelince 158 bin olan destek alan aile sayısı maalesef 200 binleri geçti. Başvuruyorlar, kontrol ediyoruz, internetten bakıyoruz gerçekten ihtiyacı varsa hiçbir şey sormadan destek oluyoruz. Çünkü seçilmeden önce söz verdik, ‘Kimseyi aç ve açıkta bırakmayacağız’ dedik. ‘Hiçbir çocuk eğitiminden mahrum kalmayacak’ dedik. Dolayısıyla 200 bin kadar destek isteyen ailemiz var. Bunlar önceden de alıyorlardı, şimdi eğer biz bunlar okutmazsak bunların çocuğu da yardım alacak insanlar olarak yetişecekler.
Erdoğan'a doğal gaz yanıtı
Yaptığımız incelemelere göre çocukların birçoğu proteinsizlikten hem gelişme hem öğrenme güçlüğü çekiyor. Şu anda Ankara’da 200 bin aileye 16-17 aydır her ay 1 kilo et parası yatıyorum. O insanların evine bu yoklukta et girsin diye. Bu parayı başka yerde harcayamıyorlar. Verdiğimiz Başkent Kart’ı öyle ayarladık ki eve illaki et alacak. Bu yetmedi, yine sıkıntı nedeniyle belediyeden talepler geliyor, ‘Doğalgaz fiyatları arttı. Biz üşüyoruz, çocuğumuzu evde ısıtamıyoruz’ diye. Yine 2 yıldır, 200 bin aileye 3’er aylık müddetlerle doğalgaz parasını yatırdık ve Ankara’da desteğe ihtiyacı olan hiçbir ailenin kış boyu üşümemesini sağladık. Hatırlasınız aralık ayında da hükümet aynı şekilde, ‘Biz doğal gaz desteğinde bulunacağız’ dedi. Beklemişler Karadeniz gazı gelsin. Mayıs ayında şimdi bir aylık bedava yaptılar. Zaten mayıs ayında ne kadar yanar bilmem.
“100 bin çocuğa bayram harçlığı yatırdık"
Yardımlar kesilecek derken nereden nereye geldi. Bir koliden başladık buraya geldi. 60 bin destek alan ailenin çocuğu Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin otobüslerinden ücretsiz yararlanıp da okula gidebiliyor. 16 bin ailenin de uzaktan gelen çocuğunun servis ücretini biz ödüyoruz ki o çocuklar mutlaka okusun. İlkokulun ilk kısmında okuyan 15 bin aileye her ay 330 lira para yatırıyoruz. Okula gittiği zaman kantinden alışveriş yapan diğer çocukların yanında mahsun kalmasın, gitsin, kantinden istediklerini alsın, bir şeyler yesin ve öğrenme güçlüğü çekmesin diye. Yine 200 bin destek alan aile eskiden tonu 30 liraya su içiyordu, şu anda 10 tonu sadece 10 liraya içiyorlar. Bizim belediyecilik anlayışımız budur. En son bu bayramda baktık ekonomik sıkıntı devam ediyor. Tam 100 bin çocuğa bayram harçlığı yatırdık yeter ki bu insanlar mahrum kalmasınlar diye.
“Seçim yokken bir şey yok, seçim geldiği zaman devletin bekası tehlikeye giriyor"
Ama sürekli olarak seçim geldiği zaman nedense devletin bekası tehlikeye giriyor. Seçim yokken bir şey yok. Halbuki asıl beka nerede tehlikede biliyor musunuz? Bugün işsizlik, fiyatlar almış başını gidiyor, hiçbir esnaf sattığı malın yerine aynı paradan yenisini koyamıyor. Mülteci sorunu bütün Türkiye’yi sarmış, kiralar yükselmiş bunun önüne geçen yok, artık evlerde boşanma sayıları artmaya başladı, asıl beka sorunu budur. Aileyi tehlikeye atan budur.
“Bu ayın teröristi de kasaplar oldu"
Alıştık artık. Her seçim biz terörist oluyoruz. Bize oy veriyorsan teröristsin. Para yetmiyor, kendileri beceremiyor, fiyatlar artıyor. 2019’da hatırlayın pazarcılar teröristti. Geçen yıl marketçiler teröristti. Şimdi Rekabet Kurumu kasaplar hakkında inceleme başlatmış, bu ayın teröristi de kasaplar. Bu arkadaşlarda hiç kabahat yok, bu ekonomi neden bu hale geldi, biz nerede hata yaptık, hiç bunları sorgulayan yok. Döviz yükselir durduramaz. Ya dış güçlerdir d ya iç güçlerdir ya da ağızlarını gere gere ‘Cehape zihniyeti’ derler. Öyle mi?
“Gerçek bir Müslüman'ın ağzından bal damlar, hakaret etmez"
Sevgili Ardahanlılar, artık bu ayrıştırıcı nefret dilinden bıktık. Biz Ankara’da hiçbir Allah’ın kulunu hiçbir şekilde ayırmadan eşit bir şekilde hizmet ediyoruz. Şu anda nasıl Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde bu dinozor parka 16 milyar lira yatırıp bunları belli müteahhitlere iş veren insanlar, bu rantların parsel parsel satanlar, bu rantların gitmesini istemedilerse, daha iyi bir yönetim gelmesini istemdilerse şimdi aynısını bu iktidardan duyuyoruz. ‘Bunlar gelirse yönetemez, bunlar gelirse ülke bölünür, bunlara oy veren terörist.’ Bıktık Allah aşkına. Gerçek bir Müslümanın ağzından bal damlar. Kötü bir şey söylemez, hakaret etmez. Oy verdi-vermedi ayrımı yapmaz, herkesi kucaklar.
"Devletin başı olarak herkese eşit hizmet etmek zorundasınız"
Seçilinceye kadar bir rekabet vardır ama seçimden sonra artık rekabet değil siz o devletin başı olarak herkese eşit hizmet etmek zorundasınız. Biz bu sözleri çok duyduk: ‘Ankara’da oy veren yere çok hizmet edeceğiz, vermeyen yere hizmet etmeyeceğiz.’ Mesela Sayın Cumhurbaşkanı 1994 yılında İstanbul’da belediye başkanı olduğunda, onun da meclisteki sayısı azdı ama kendisine hiç kimse engel olmadı. İstanbulluları cezalandırmadılar. Şimdi Ankara’daki meclis sayımız az. Ben şunu beklerdim: 31 Mart seçimlerinden sonra balkona çıkıp ‘Ey milletim. Bugün yerel seçimleri gerçekleştirdik. Bin 400 civarında belediye başkanı seçildi, yarın göreve başlayacak. Bu saatten sonra iktidar belediyesi, muhalefet belediyesi demeden hep birlikte bu millet için hizmete başlıyoruz.’ Ama biz topal ördekmişiz.
O yetmedi, Ankara’da bizden önceki belediye başkanı metro yapmayı beceremediği için bunu Ulaştırma Bakanlığı’na devretmiş. Sözleşmeyi yapmışlar, bilet gelirinin belli bir yüzdesini ödeyerek Ankara Büyükşehir Belediyesi borcu ödeyecekmiş. 8 Nisan’da görevi devraldım, 28 Nisan’da bir kararname çıktı. Yapılan metroların paraları bütçenin yüzde 5’inden kesilecek. Ne oldu biliyor musunuz, bu 4 yılda benden kesilmesi gereken para en fazla 100 milyon lira olması gerekirken şu ana kadar 1 milyar 700 milyon lirayı belediyenin bütçesinden kesip çaldılar. Beni cezalandırmadılar, Ankara’da kendilerine dahi oy veren bütün Ankaralıyı cezalandırdılar.
"Sanki biz uzaydan geldik veya düşmanız"
Nefret, ayrıştırıcı siyasetin sonu geldi. Altı parti yan yana geldi. Millet İttifakı dendiği zaman TV’ye çıkan, 'bunlar illet, bunlar zillet' diyorlar. Sanki biz uzaydan geldik veya düşmanız. Anlamıyoruz bu dil neyin nesi böyle. Halbuki biz seçimi kazanacağız asla ve asla zafer kazanmış olmayacağız, karşımızda düşman yok. Bugüne kadar ağzından Cumhur İttifakı’na, kendisine oy vermeyenlere tek bir incitici sözü olmayan CHP Genel Başkanı, 13. Cumhurbaşkanımız inşallah Çankaya Köşkü’ne oturacak ve bu ayrımcı dil bitecek."