Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, bu depremle koordinasyonsuzluğun ve yönetim sorununun açığa çıktığını söyledi. Valilerin belediyelerden yardım almaya çekindiklerini ifade eden Yavaş, “Gönderdiğimiz bazı araçlar zaman zaman bazı afetlerde şehre sokulmadı” dedi. "Yapılacak tek şey parti, belediye ayırmaksızın iller eşleştirilecekler. 'Siz şu bölgeye gidin' denecek. Bunda bir şey yok ki. İnsan hayatı bu! Bu şu anki bir yönetim sorunu olarak ortaya çıkıyor. Bu ayrımcılık maalesef var" diyerek tepki gösteren Yavaş, yaşanan sıkıntıların ileriki zamanlarda rapor haline getirilip konuşulması gerektiğini belirtti.
Anayasaya göre seçimlerin ertelenemeyeceğini söyleyen Yavaş, "Haziran ayına alınabilir diye düşünüyorum. Zorlanılacak ama bir şekilde yapılacak. Bugün artık bu bilgisayar sistemi sayesinde herkesin yeri-yurdu belli. Her şey ayarlanabilir. Kahramanmaraşlı olup şu anda Ankara’da olan birisi bile isterse Kahramanmaraş adına oy kullanacak düzenlemeler yapılabilir" önerisinde bulundu.
Yavaş, gazeteci Özlem Gürses’in sorularını yanıtladı.
Deprem bölgesindeki durumu, “Bazı binalar tümden yıkılmış, işler acısı bir durum maalesef. Gittiğimiz yerlerde yolların birçoğu yarılmış, güvenli değildir. Çok vahim bir durum vardı” diyerek özetleyen Yavaş, “İmar ve ruhsat karmaşası yok mu Türkiye’de” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Son zamanlarda bir düzenleme yapıldı, herkesi müteahhitlik yapmasının önünü kapadılar, en azından yapılacak inşaatların sorumlu bir firma tarafından yapılmasına bakılıyor. Ama yapılan binaların birçoğu 1999 depremi öncesi yapılmış. Yıkıntılardaki betonların durumundan da bunu anlıyorum. 1999’dan sonra hazır beton kullanımına karar verildi. Hazır beton kolonların her tarafına nüfuz ediyor. Ama dün gördük ki dün bazı kötü niyetlilerin az beton girsin diye araya taşlar sıkıştırdığı, demirleri yeterince kullanmadığı ortada. Yani bunun insan hatası olduğu ortada. Baktığınız zaman toplu konutların birçoğunun da ayakta kaldığını görüyorsunuz. Çünkü hazırlanan şartnameye uygun yapıldığı takdirde, toplu konutların sadece çatıları göçmüş. Neyi gösteriyor bu siz yönetmeliğe uygun bina yaparsanız bina göçmüyor. Bundan sonra yapılacak iş kesinlikle ve kesinlikle çok sıkı tedbirler almak suretiyle usulüne uygun bina yaptırmak zorundayız.
"Buna ihmal bile denmez"
Enkazların mutlaka sorumluları olacak. Buna ihmal bile denmez. Çünkü imar barışı nedeniyle yarım kalan binalar, belediye tarafından mühürlenmiş dahi olsa, yapı kayır belgesi alan herkes inşaatına devam etti. Yasaya bir madde koydular. Tamamen kendi sorumluluğunda. Bunların zemin etüdü yapılmadı. Şimdi biz zaman zaman şikayetler geliyor müdahale etmeye çalışıyoruz, hemen belgesini gösteriyor. Çevre Bakanlığı’nın gelip inceleyip yıkmalısınız dedikten sonra yıkabiliyoruz. Ben imar affından yararlananların binaların da tespit edildiği zaman ne kadarının yıkıldığı ortaya çıkacak. Ortaya çıkan rakamlar bir daha asla imar barışını gündeme getirmemesinin önünü açacak.”
“Gönderdiğimiz bazı araçlar zaman zaman bazı afetlerde şehre sokulmadı”
Bu depremle koordinasyonsuzluğun ve yönetim sorununun açığa çıktığını ifade eden Yavaş, valilerin belediyelerden yardım almaya çekindiklerini belirtti.. “Gönderdiğimiz bazı araçlar zaman zaman bazı afetlerde şehre sokulmadı” diyen Yavaş, şöyle konuştu:
“Ben tesadüf şöyle bir şey hazırlamıştım, masamın üzerinde; biz zaman zaman 11 belediye başkanı toplantı yapıyoruz biliyorsunuz, depremden birkaç gün önce bir daha toplantı yaparsak bizim büyükşehir belediyelerimizin afet anında karşılaştığımız ayrımcılıkları toparlayalım ve bunları bir gün konuşalım.
Şu anda Türkiye’de en dinamik grup belediyeler. Devletin başka bir gücü yok. Bütün iş makineleri belediyelerde sadece büyükşehirlerde köy hizmetlerinin iş makineleri özel iradesinin iş makineleri devredildiği için, il belediyelerinin belki köy hizmetlerinde var ama bu konuda en güçlü olan büyükşehir belediyeleri. Bunların devreye sokulması lazım. Arıyorsunuz şehrin valisiniz, 'Geçmiş olsun sizin için ne yapabilirim?’, ‘Sağol başkan bizim şu anda ihtiyacımız yok’ diyor. 3-4 gün sonra bakıyorsunuz ki ortalık perişan, yetişemiyorlar. Neye bakıyorlar burada? ‘Acaba biz büyükşehrin yardımını kabul edersek sıkıntı yaşar mıyız?’ diye düşünüyorlar. Bu bir vaka, gönderdiğimiz bazı araçlar zaman zaman bazı afetlerde şehre sokulmadı, ‘siz niye geldiniz bizim ihtiyacımız yok’ dendi. Zaten başvurabileceğiniz bir bakan da olmuyor o anda. Kendiliğimizden harekete geçiyoruz. Bütün belediyelerin ayrımsız 30 büyükşehir belediyesinin kendisine göre bir afet durumunda bütün ekipmanları hazır. Mutfakları fırınları iş makinaları elemanları kurtarma ekipleri hazır. Yapılacak tek şey parti, belediye ayırmaksızın iller eşleştirilecekler. Siz şu bölgeye gidin denecek. Bunda bir şey yok ki. İnsan hayatı bu!
"Bizimkilere yer bile göstermiyorlar, muhatap dahi alınmıyor"
Bu şu anki bir yönetim sorunu olarak ortaya çıkıyor. Bu ayrımcılık maalesef var. Ben şu anda bunları konuşmak istemiyorum ama ekiplerimiz geldikten sonra bunların hepsini konuşacağız. Bakıyorsunuz büyük bir ilçeye ekip göndermişiz ve ilk giden belediye biziz, çalışmalar başladılar bize görüntü de attılar, daha sonra baktık iki tane başka yerden gelen belediye çok uygun bir yer verilmiş, bizimkiler darmadağın çalışıyorlar, yer bile göstermiyorlar, muhatap dahi alınmıyorlar, kendi başına vatandaş çağırdığı zaman çalışmak zorunda kalıyorlar, bunların rapor haline getirilip konuşulması lazım. Depremde insan hayatı söz konusu iken böyle bir şey yapılabilir mi? Gönderdiğimiz ekiplerin birçoğu başka partili belediyeler. Böyle bir sorun yok bizim açımızdan. Bizim derdimiz insan hayatı kurtarmak, zayiatı hafifletmek ama maalesef bunlarla karşılaşıyoruz. Hala sahada 3 bin 500’e yakın ekibimiz var. Zaman zaman gidip gelenler oluyor, psikolojisi kaldırmayanlar oluyor. Biz sadece şunu yapıyoruz, mesela ilk arama kurtarmalar hafifledi, hemen temizlik ekiplerimizi gönderdik.”
"AFAD yöneticilerinin gelen konteyner kentlerini nereye kuracağı konusunda bir hazırlıkları var mı?"
Deprem bölgesi için şu anda en elzem ihtiyacın konteynerler oluğunu ifade eden Yavaş, “Bütün belediyeler bu işi kuvvetli bir şekilde halletmeye çalışıyorlar ama gördüğüm kadarıyla büyük firmalar, ünlüler kendince üç beş on konteyner ne yapabilirse göndermeye çalışıyorlar ama şundan emin değilim, bunların yeri hazırlandı mı? Oradaki AFAD yöneticilerinin bu gelen konteyner kentlerini nereye kuracağı konusunda bir hazırlıkları var mı onu bilmiyorum maalesef” diyerek çekincelerini dile getirdi.
“Üniversitelerin devam etmesi lazım, bence bir şekilde çare bulabilirdik”
Yavaş, üniversiteler için uzaktan eğitim kararı alınmasına da karşı çıkarak, "Üniversitelerin devam etmesi lazım, bence bir şekilde çare bulabilirdik. Bu gençlerin mezun olduklarında ne kadar başarılı olacakları konusunda tabii ki ülkemiz zarar görecek. İyi yetişmiş doktor, iyi yetişmiş mühendis olamayacaklar. Bu nedenle bir tekrar gözden geçirilmeli. Afet bölgesindeki üniversitelerde eğitime ara verilebilir. Ama bir müddet sonra tekrar yüz yüze eğitime geçilmesinde fayda var” görüşünü ifade etti.
“Anayasaya göre seçim ertelenemez, haziran ayına alınabilir, zorlanılacak ama bir şekilde yapılacak”
Yavaş, siyasetteki “seçimlerin yenilenmesi” tartışmasıyla ilgili de şunları kaydetti:
“Hatırladığım kadarıyla altı aydan az bir süre olduğu zaman birleştirilebiliyor. Ekim'in sonuna alındığında belki. Kasım ayına alınırsa anayasal olarak iki seçimin birleştirilmesi mümkün ama şuandaki Anayasa’ya göre harp hali diye açıkça belirtilmiş. Bu konuda anayasa değişikliği yapılmadan ben bunu mümkün görmüyorum. Belki, Haziran ayına alınabilir diye düşünüyorum. Ama ertelenmesi konusu anayasamızda böyle. Harp anında bile seçimlerin yapıldığı olmuş diye biliyorum. Zorlanılacak ama bir şekilde yapılacak. Bugün artık bu bilgisayar sistemi sayesinde herkesin yeri-yurdu belli. Her şey ayarlanabilir. Kahramanmaraşlı olup şu anda Ankara’da olan birisi bile isterse Kahramanmaraş adına oy kullanacak düzenlemeler yapılabilir. İkametini göstererek. Şuandaki herkesin ikameti belli, kimse ikametini almadı. İkamete göre de oy kullanılacağı için bunların hepsi yapılabilir.”