Gündem

Manchester saldırısı zanlısı Salman Abedi'nin yaşadığı mahallenin sakinleri ve Müslümanlar ne diyor?

İngiltere basını, Manchester saldırısı zanlısı Abedi'nin yaşadığı mahallede Müslümanların görüşlerine yer verdi. Mahalle sakinlerinden bazıları 'şiddetle anılmaktan rahatsız', bazılarıysa Libyalıların 'radikalleştiği' görüşünde.

29 Nisan 2018 20:30

Manchester saldırısı zanlısı Salman Abedi'nin Libya asıllı olduğunun ortaya çıkmasıyla, soruşturmayı yürüten yetkililer Manchester'daki Libyalıların radikal İslamcı örgütlerle bağlantılarına odaklandı.

İngiltere basınında yer alan haberlerde de mahalle sakinlerinin ve Müslümanların görüşlerine yer verildi. Mahalle sakinlerinden bazıları Müslümanların 'şiddetle anılmasından duydukları rahatsızlıkları' dile getirdi, bazıları ise 'Libyalıların radikalleştiğini' savundu.

İngiliz Financial Times gazetesi, Abedi'nin yaşadığı Manchester'ın güney mahallesi Moss Side'ın uzun yıllar suç çetelerinin merkezi olduğunu, son yıllarda da bölgede cihatçı grupların oluşmaya başladığını yazıyor.

Habere göre bölgede yaşayan en az 16 genç IŞİD safında savaşmaya gitti. Mahalledeki Libyalı göçmenler arasında Muhammed Kaddafi karşıtı 'Libya İslami Savaş Grubu' olarak bilinen örgütün üyeleri de var.

Manchesterlı Libyalıların Facebook'ta oluşturdukları grupta "Yalnızca birkaç ay kadar önce Libya Sirte'de IŞİD'e karşı cesurca savaşan yüzlerce insanımızı kaybettik, yeniden aynı kederi yaşıyoruz" mesajı paylaşıldı.

Moss Side mahallesindeki Didsbury Camii görevlisi Fawzi Haffar "Bu alçakça eylemin bizim dinimizde yeri yok" dedi ve Salman Abedi'nin Didsbury Camii'ne gittiğine ilişkin haberlerle ilgili yorum yapmadı.

Guardian gazetesi, camii çevresinde toplanan mahallelinin de yaşananlara tepki gösterdiğini yazıyor.

Guardian'a konuşan emekli kamu çalışanı Halima Khan da gazetecilerin ve yetkililerin camiiye odaklanmasına tepkili: "Müslümanlar hiçbir zaman kimseyi öldürmez. Hepimiz cennete gitmek istiyoruz. İnsanlara zarar vermenin cehennemlik olduğuna inanırız. İslam barış dinidir."

İslam Merkezi olarak da faaliyet gösteren camiide görevli Mohammed el-Khayat, zanlı Abedi'nin camiiyle ilişkilendirilmesine öfkeli:

"Medyada yer alan bazı haberlerde bombacının Manchester İslam Merkezi'nde çalıştığı yazdı. Bu doğru değil. Medyanın küçük bir kısmının uydurma haberlerinden duyduğumuz kaygıyı ifade etmek isteriz."

Ama mahallede yaşananlara şaşırmadıklarını söyleyenler de var.

Manchester'da yaşayan Libyalı gazeteci Reda Fhelboom, internet gazetesi Libya Herald'daki yazısında şu yorumu yapıyor:

"Saldırının sorumlularının Libyalı olması beni şaşırtmadı, Manchester'da yaşayan çok sayıda Libyalı radikal olduğunu biliyorum."

Bağdat'tan 2000 yılında Moss Side'a taşınan Iraklı Kürt Jian al-Jaf da mahallede Libyalıların kendilerini ayrı tuttuklarını söylüyor:

"O camiiye (Didsbury) gittim. Bazıları çok aptal. Bir Şii ile evli olduğum için beni eleştiriyorlardı. Kaddafi gittikten sonra Libya'nın da Irak gibi olacağını biliyordum. Daeş (IŞİD) benim ülkemi yerle bir ediyor şimdi de burada. Çok ürkütücü."

Manchester'da halk, saldırıda hayatını kaybedenlerin anısına Albert Meydanı'na çiçekler bırakıp mumlar yakıyor.

Müslüman, Yahudi, Hristiyan ve Sih toplumlar olayın yarattığı şoka rağmen Manchester'ın 'bölünmeyeceğini göstermek istediklerini' söylüyor.

Reuters haber ajansının alandaki anmadan geçtiği fotoğraflarda, bir İngiliz Müslüman, gözyaşları içindeki Yahudi bir kadını teselli ederken görüldü.

Sadiq Patel, meydanda ağlayan Renee Rachel Black'e sarılarak teselli ediyor sonra da meydandan ayrılırken Yahudi kadının sandalyesini taşıyıp koluna gidiyor.

Reuters bu görüntüler için "birliğin sembolü" ifadesini kullandı.

Diğer yandan Müslüman din adamları da 'birlik çağrıları' yapıyor.

The Times gazetesine yazan Leeds'teki Mekke Camii imamı Qari Asim saldırıyla ilgili makalesinde "Radikal İslamcılar, İngiliz Müslümanların dışlanmış hissetmelerini istiyor" dedi.

Asim'ın gazetedeki makalesinin bir kısmı şöyle:

"Abedi, Allah'a ve insanlığa saygısı olmadığını gösterdi. Masum bir insanı öldürmek, İslam dininde ne büyük günahlardan biridir."

"IŞİD'in ideolojisinde, Müslümanlarla Müslüman olmayanların, huzur içinde bir arada yaşayamayacağına inanılıyor. İngiltere'de biz bunu yaparak yanıldıklarını gösteriyoruz. Birbirimizin yanında durarak, beraber çalışarak, beraber yaşayarak IŞİD'in neden kazanamayacağını gösteriyoruz."

"Biz Müslümanlar olarak, terör eylemlerini kınamaya ve kendimizi terör eylemlerinden ayrı tutmaya devam edeceğiz. Ama IŞİD'in çarpık ideolojisini teşrih etmek yeterli değil."

"Radikalliğe yatkın olanlara karşıt görüş geliştirmek mühim ama yalnızca 'Radikal olmayın' uyarısı yapmak çok pasif. Olumlu bir eylem çağrısında bulunmalıyız. Ortak kimliğe ve aidiyet duygusuna vurgu yapan bir eylem çağrısı."

"Manchester'daki alçak saldırıya halkın verdiği yanıt bunun ne olabileceğini gösteriyordu: gururlu, kapsayıcı ve metanetli."

İmam Asim, özellikle kendilerini dışlanmış hisseden toplumlara odaklanılması gerektiğini belirtti.

İngiltere'de yaşayan Müslümanlar arasında radikal eğilimin nasıl doğduğuna ilişkin uzman görüşleri de İngiltere gazetelerinde.

Financial Times'a konuşan uluslararası güvenlik çalışmaları düşünce kuruluşu Rusi'nin başkanı Raffaello Pantucci "İngiltere'deki radikallere baktığınızda, üç kuşak olduğunu görüyorsunuz" dedi ve şöyle devam etti:

"İlki, 'Londonistan' tipi radikaller. Bunlar, ülke dışından buraya gelenler. Radikal ağlarını burada kurdular ama hedeflerinde İngiltere dışı vardı."

Financial Times'taki haberde, bu ilk kuşağın, 11 Eylül saldırıları sonrası radikalleşen ikinci kuşakla örtüştüğü ve bu ikinci kuşağın da hedefinde Batılı ülkeler olduğu belirtildi.

Pantucci üçüncü kuşağa dair de "Şimdi de üçüncü kuşağı görüyoruz. Daha geniş kapsamlı bir cihat kavramına, küresel savaşa odaklanan radikal gençler" dedi ve bu kuşağın özellikle internet ortamında, sosyal medyada kurdukları bağlarla farklı ülkelerden bir araya toplanan bireyler olduğunu söyledi.