Malzeme Mühendisi Erhan Mataracı, Türkiye’nin ilerleyen zamanlarda su sıkıntısı yaşayabileceği uyarısında bulundu. Deniz suyunun, kullanım suyu olarak dönüştürülmesine olanak sağlayan desalinasyon tesislerinin dünyanın her yerinde hızla inşa edilmeye başlandığına dikkat çeken Mataracı, “2020 senesinde Cibuti’de yaptığımız desalinasyon tesisinin toplam maliyeti, Türkiye’de her gün yükselen gökdelen maliyetlerinin yanında hiçbir şey. Özellikle insan hayatına etkisi açısından düşünürseniz bedava denilebilir” dedi.
Malzeme Mühendisi Erhan Mataracı, Türkiye'nin ilerleyen zamanlarda su sıkıntısı yaşayabileceği uyarısında bulundu. Deniz suyunun, kullanım suyu olarak dönüştürülmesine olanak sağlayan desalinasyon tesislerinin dünyanın her yerinde hızla inşa edilmeye başlandığına dikkat çeken Mataracı, "2020 senesinde Cibuti'de yaptığımız desalinasyon tesisinin toplam maliyeti, Türkiye'de her gün yükselen gökdelen maliyetlerinin yanında hiçbir şey. Özellikle insan hayatına etkisi açısından düşünürseniz bedava denilebilir" dedi.
Dünyada yaşanan su sıkıntısının Türkiye'deki yansımalarını aktaran Mataracı, yaz aylarına girilirken yaşanabilecek su sıkıntılarına dikkat çekti. "2023 yaz ayları yaklaşırken, başta İstanbul olmak üzere birçok ilimizde yazın yaşanması muhtemel su problemi, şimdiden hepimizi uyarıyor" diyen Mataracı, "Her yıl yaşanan su sıkıntısını aşmamız için kışın daha çok yağmur ve kar beklemenin dışında yapılabilecek çok fazla şey var ama maalesef su altyapısı projeleri göz önünde ve reklam değeri yüksek olan projeler olmadığı için yeterli önem verilmiyor" diye konuştu.
"Teknolojiyi takip etmeyerek kendimizi aynı noktada buluyoruz"
Türkiye'de üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen teknolojinin takip edilmemesiyle gelişim sağlanamadığını söyleyen Mataracı, "Ülkemiz su kaynakları bakımından çok avantajlı durumda, her bölgemizde akarsuların bulunması dışında 3 tarafımız denizlerle çevrili. Buna rağmen susuz kalmamız çok zorken, teknolojiyi takip etmeyerek ve sorunu görmezden gelerek günün sonunda kendimizi yine aynı noktada buluyoruz" dedi.
Mataracı, "Şehirlerde yaşayan nüfus, bu insanlar için gerekli olan su miktarları belliyken, susuzluk problemine karşı alınabilecek teknik önlemler açıkça biliniyorken, hala neden önlemler alınmayıp bütün bir millet olarak bahar aylarında şehirlerin baraj doluluklarını takip etmek zorunda kalıyoruz?" sorusunu sordu.
"Desalinasyon tesisi maliyeti gökdelen maliyetinin yanında hiçbir şey"
Deniz suyundan içme suyu üretimini de hatırlatan Mataracı, desalinasyon sisteminin hayata geçirilerek şebeke suyu ihtiyacının karşılanabileceğine vurgu yaptı. Mataracı, "Deniz suyunun, kullanım suyu olarak kullanılmasına olanak sağlayan desalinasyon tesisleri dünyanın her yerinde hızla inşa edilmeye başlandı. Türkiye'de bu konuyla ilgili araştırma yaptığımızda birçok yerde suyun mineral değerlerinin düşük olduğu ve bu tesislerin çok pahalı olduğu gibi iki bahane üretiliyor. Mineral değerleri yüksek suyu park bahçe sulamasında kullanacağımıza, bunun yerine desalinasyondan gelen su kullanılabilir. Zaten İstanbul'da halk, şebeke suyunu yalnızca temizlik için kullanabiliyor. 2020 senesinde Cibuti'de yaptığımız Desalinasyon tesisinin toplam maliyeti, Türkiye'de her gün yükselen gökdelen maliyetlerinin yanında hiçbir şey. Özellikle, insan hayatına etkisi açısından düşünürseniz bedava denilebilir" dedi.
"85 milyon nüfusa sahip ülkemizin su altyapısına verdiği değer..."
"Sınır komşularımızdan Gürcistan'da 10 yılı aşkın zamandır bütün su altyapısı yenileniyor" hatırlatması yapan Mataracı, "Her şehirlerinde farklı fazlarda su altyapısı projeleri yapılıp, iş yapma kabiliyeti yüksek şirketlerle çok güzel bir sistem kurulmuş durumda. Bu projelerin devamlılığı ve önemi de dünyanın her yerinde müteahhit firmaların iştahını kabarttığından, oluşan rekabet sonucunda bu projelerin maliyetleri devlet için oldukça düşmüş. 10 sene önce Gürcistan'a herhangi bir ticaret için giden iş insanları ciddi tehditlerden korkarlarken, şu anda ülke Dünya Bankası verilerine göre dünyada iş yapılabilecek en iyi 6. ülke konumuna yükseldi. Ülkede yaşayan aktif nüfusu 2 milyon civarında olan bu ülkenin su altyapısına verdiği önemle, 85 milyon nüfusa sahip ülkemizin su altyapısına verdiği değeri kıyasladığımızda çok ciddi bir problem olduğu anlaşılabilir" ifadelerini kullandı.
"Türkiye su projeleriyle yeteri kadar ilgilenmiyor"
Türkiye'nin su projeleriyle yeteri kadar ilgilenmediğini aktaran Mataracı, şunları söyledi: "Hem Türkiye'de hem dünyada; özellikle yakın komşularımızda olmak üzere her yer su problemi yaşarken, Türkiye su projeleriyle yeterince ilgilenmiyor. Su teknolojilerinde üst seviyeye çıkmamız, kendi su problemlerimizi çözerken hem de diğer ülkelere teknoloji satarak gelir elde etmemiz gerekirken maalesef bu konuda çok gerilerdeyiz. En yakın komşumuz Gürcistan'da; su projelerinde kullanılan malzemelerin birçoğu Uzakdoğu menşeili, teknik özelliklerin önemli olduğu ürünler ise Avrupa menşeili... Bu projelerde yer alan birçok Türk firma ise sadece işçilik yapıyor. Bunun neticesinde de Gürcüler artık bize, 'Eskiden biz çalışmak için Türkiye'ye gelirdik, şimdi siz geliyorsunuz' diyorlar.
"Esas probleme eğilim çözümler bulmuyoruz"
Şahsi düşüncem, su altyapısı projelerinin reklam değeri olmaması, politik ve rantsal faydalarının yol, köprü projeleri kadar yüksek olmaması... Ama susuz kaldığımız zaman diğer projelerin hepsi önemini yitirecek. Belediyeler yaptıkları yollardan, köprülerden, trafikten, kültür merkezlerinden bahsettikleri kadar su altyapısından da bahsetmeliler, su altyapısı kapsamında değerlendirilen atıksu, kanalizasyon projeleri de büyük önem arz ediyor ki bu sistemlerin eksikliğini her yıl yaşanan sellerle tekrar tekrar görüyoruz. Maalesef başımıza gelen felaketler neticesinde problemleri çok başka noktalarda aradığımız için yine esas probleme eğilip çözümler bulmuyoruz."