17 Aralık operasyonundan bir gün sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü'ne getirilen Hakan Sıralı, "25 Aralık soruşturması kapsamında gelen gözaltı talimatında, şahısların kimlik bilgilerinin olmadığı, hangi eylemden alınacaklarının ve gözaltına alındıklarında ne işlem yapılacağının bilinmediğini" söyledi. Medyada da yayımlanan bu bilgilerin Mali Şube'ye gönderilmediğini iddia eden Sıralı, savcılıktan kendisine operasyon yapılmaması için 26 Aralık’ta yazılı talimat geldiğini kaydetti.
Savcı Muammer Akkaş hakkında rapor hazırlayıp ihraç isteyen HSYK Müfettişi Ömer Kara’nın ifadesini aldığı yeni Mali Şube Müdürü Hakan Sıralı’nın ifadesine T24 ulaştı.
HSYK müfettişinin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın da şüphelileri arasında bulunduğu 25 Aralık soruşturmasını yürütürken görevden alınan Savcı Muammer Akkaş için “meslekten ihraç” kararı verilmesini istediği raporda Sıralı'nın ifadesi de yer aldı.
İstanbul Mali Şube Müdürü Sıralı'nın ifadesinde, 26 Aralık'ta operasyon yapılmaması talimatını hangi savcının verdiği bilgisi yer almıyor. Diğer yandan, şüphelilere yönelik arama-gözaltı kararında, operasyonun başlangıç tarihi 25 Aralık saat 06.30, bitiş tarihi de 26 Aralık 06.30 olarak yer alıyor.
'Şüphelilerin isim ve kimlikleri yoktu'
Hakan Sıralı’nın HSYK müfettişine verdiği ifade şöyle:
“18.12.2013 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü’ne atandığı, 25.12.2013 tarihinde eşini hastaneye götürdüğünde, müdür yardımcısının kendisini aradığı ve TMK Cumhuriyet Başsavcı vekilliğinden yazılı bir talimat olduğunu söylediği, kendisinin de hemen müdürlüğe gelerek evraka baktığında, başlığının İl Jandarma Komutanlığına hitaben kaleme alındığı ve kimlik bilgileri ve adresleri yazılı olmayan şahıslarla ilgili bir kısım şahıslarla ilgili gözaltı işleminin olduğunu gördüğü, bu durumu görünce hemen TMK Başsavcı vekili Oktay Erdoğan’ın yanına geldiği, kendisine evrakı gösterdiği, kendisinin de nasıl bir evrak deyip alarak gittiği, kendisi odasında beklerken televizyonlarda operasyonla ilgili bir kısım haberlerin olduğu, birkaç saat sonra gelerek kendisini Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş’ın odasına gönderdiği, C.Savcısı Muammer Akkaş’ın kendisine yazının gereğinin yapılmasını söylediği, kendisi de hiçbir ön çalışmanın yapılmadığını, önceden çalışma yapılmadan operasyon yapılamayacağını ifade ettiğini, “kimleri alabiliyorsanız o kadarını getirin” dediği, hatta şahısların hangi eylemden alınacağının belli olmadığı, şahıslar gözaltına alınınca ne işlem yapılacağının bilinmediği, “emniyette soruşturma ile ilgili hiçbir belge ve bilgi var mı” diye sorunca, “sizinkiler biliyor” gibi bir şeyler söylediği, Jandarmaya şeklinde olan yazıyı değiştirdiğini söyledi, yeni yazı verdi ve “şahısları alın benden bekleyin” dediği, savcı beyin yanına gittiğinde odasının çevresinde , yani TMK’nın çevresinde birçok gazetecinin bulunduğu, kendisinin de şubeye giderek çalışmaları başlattığı, operasyon yapmaya yönelik hazırlayın şeklinde talimat verdiği, bu çalışmaları yaparken birçok bilginin basında olduğunu gördüğü, 26.12.2013 tarihinde savcılıktan şimdilik operasyonun durdurulması yönünde talimat geldiği, daha sonra konuya ilişkin yazı geldiği,
Operasyon yaptırmak üzere şubede hazırlık yaptırırken, şubede soruşturma ile ilgili olarak hiçbir çalışmanın olmadığı, hiçbir kaydın bilginin bulunmadığını tespit ettikleri, çalışmalarını zorlaştıran hususun bu olduğu, neye göre operasyon yapılacağı kimin hangi eylemden gözaltına alınacağı belli olmadığı, ismi geçenlerin kimlik bilgileri ve adres bilgileri dahi olmadığı, bu şekilde hiçbir ilgisi olmayan kişiler dahi mağdur olabildiği, bu soruşturmalarda kimlerin çalıştığını da bilmediğini, çalıştığını tahmin ettiği görevlilerin dahil hiçbir bilgi vermedikleri, C.Savcılığının şimdilik operasyonları durdurun talimatının ve yazısının gelince çalışmaları durdurdukları…”
Medyada yayımlanan kararda bilgiler var
Hakan Sıralı HSYK müfettişine verdiği ifadede, “Neye göre operasyon yapılacağı, kimin hangi eylemden gözaltına alınacağı belli olmadığı, ismi geçenlerin kimlik bilgileri ve adres bilgilerinin dahi olmadığı, bu şekilde hiçbir ilgisi olmayan kişilerin mağdur olabildiği, bu soruşturmalarda kimlerin çalıştığını da bilmediğini” belirtti. Ancak 27 Aralık 2013 tarihinde Hürriyet gazetesi, 25 Aralık soruşturmasının arama ve gözaltına ilişkin mahkeme kararını yayınlamış, kararda kimlerin gözaltına alınacağı isim isim sıralanmıştı.
27 Aralık 2013'te Hürriyet'te yayımlanan karar şöyle:
Sıralı'nın hazırladığı tutatak
Hakan Sıralı imzası ile 25 Aralık 2013 saat 20.30’da hazırlanan tutanakta da şu bilgiler yer aldı.
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (TMK 10. madde ile yetkili bölümü) soruşturma no: 2012/656 sayı 25 Aralık 2013 tarihli gözaltına alma ve canlı teşhis kararı konulu evrakı gereğince, aynı gün saat 13.00 sıralarında söz konusu evrakın muhteviyatını taşıyan zarf İl Emniyet Müdür yardımcısı Selami Yıldız'dan alınarak (eşimin rahatsızlığından dolayı hastanede olduğumdan) ivedi olarak sorumlu TMK Başsavcı vekili Oktay Erdoğan'ın yanına gidilmiş, o esnada İl Emniyet Müdür Yardımcısı Selami Yıldız Müdür kendisini ziyarette bulunacağından birlikte geçilmiş, takriben yarım saat sonra Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünden sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı Erkin Adalar ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Ömer Burak Aktaş'da Başsavcı vekilimizi ziyarete gelmişlerdir. Erkin Adalar ve Ömer Burak Aktaş müdürler henüz gelmeden evvel Başsavcı vekili Oktay Erdoğan beye TMK Kapsamında gözaltı ve arama karar talimatlarının olduğu söylendi ve gösterildi. Kendisine dün itibarıyla 17,30 sıralarında Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdür yardımcısı Vefa Karakurdu'na telefonla verdiği TMK ile ilgili her türlü konuda gelen talimatların kendisine ivedi olarak iletilmesi, kendisinden alınacak talimata göre hareket edilmesi emri üzerine vermiş olduğu talimatın şube müdürüne ilet demesi ve talimatları hatırlatıldı.
Sayın Başsavcı vekili Oktay Erdoğan evrakları okuduktan sonra başsavcı ile görüşerek beklememizi emrederek yanımızdan ayrıldı. Takriben 17.00 sıralarına doğru tekrar yanımıza gelerek sayın Muammer Akkaş savcının yanına gitmemizi, evrakta bir düzeltmenin olduğunu, şu anki iki nüsha olan evraklardan bir nüshasını kendisine bırakmamı istemesi üzerine, düzeltilmiş evrakı almak üzere başsavcı vekilimizin koruması ile beraber Muammer Akkaş savcının yanına gidilirken, bir çok gazetecinin görüldüğü, bunların gazeteci olduğunun başsavcı vekilinin koruması tarafından da teyit edildiği ve daha sonra odasına gidildiğinde Muammer Akkaş'ın kapısı çalındığında cevap alınamadığı ve kapısının kilitli olduğu anlaşılarak, yan odadaki savcı beye sorulduğunda burada olması gerektiğini beyan ettiği, daha sonra tekrar başsavcı vekili Oktay Erdoğan'ın yanına geri dönüldüğü ve ilgili savcımızın yerinde olmadığının belirtilmesi üzerine başsavcı vekilimizin kendisiyle irtibat kurduğunu ve tekrar bizi yanına yönlendirmesi üzerine,bu sefer organize suçlar mücadele şube müdürü Ömer Burak Aktaş, koruması ve başsavcıvekilinin korumasıyla birlikte 4 kişi söz konusu odaya geçildiği, Ömer Burak Aktaş ile birlikte odaya girildiği, savcı beyden düzeltilen evrak alınırken bir süre sohbet edildiği sırada söz konusu evrakın düzeltilmiş halinin şube müdürlüğümüze de gönderildiğini beyan etmiştir ve gerekli çalışmaları yaptıktan sonra tarafına bilgi verilmesini ve kendisinden talimat alınmasını istemiştir.
Daha sonra yanından ayrılarak tekrar başsavcıvekili Oktay Erdoğan'ın yanına geçilip vedalaşılarak şube müdürlüğümüze geri dönülmüştür. Şubeye gelindiği gibi, şube müdür yardımcıları Vefa Karakurdu, Arzum Nazman ve Başkomiser Mehmet Akif Üner ile görüşülerek yol haritası çizildi ve gerekli planlama talimatı verilmiştir.”
Akkaş'ın 'gazeteci' savunması
Savcı Muammer Akkaş, 25 Aralık'ta odasının önünde gazetecilerle ilgili olarak şu savunmayı yapmıştı:
“TMK.10. Maddesiyle Yetkili Savcıların çalıştığı büro önünde hemen hemen her gün gazeteciler beklemektedir. Bunun nedeni ise kamuoyunu ilgilendiren soruşturmaların TMK 10 bürosunda yapılmasıdır. 25.12.2013 tarihinden itibaren de TMK 10 Bürosunun önünde çok sayıda gazetecinin beklediği bilinmektedir.
Medyaya yansıyan Necmettin Bilal Erdoğan’a ait çağrı kağıdı hatırladığım kadarıyla imzasızdır. (Belirtilen hususun hakkımda yürütülen algı ve karalama kampanyasının bir parçası olarak gündeme getirildiğini düşünüyorum. Çünkü dosyaya atanan C.Savcıları Necmettin Bilal Erdoğan’ın ve diğer şüphelilerin ifadelerini almışlardır) Ben ilke olarak çağrı kağıtlarının dosyada bulunan nüshasına dahi imza atarım. Çağrı kağıdı şablonu matbudur. Boşluklar doldurulmak suretiyle çağrı kağıdı düzenlenebilir. Ayrıca çağrı kağıtlarını 2012656 sayılı soruşturma ile birlikte C.Başsavcı vekilliğine gönderdim. Necmettin Bilal Erdoğan’a ait çağrı kağıdının medyada yer alması nedeniyle bunun sorumlusu benmişim gibi bir suçlamada bulunulması hiçbir nesnelliğe dayanmamaktadır. 25.12.2013 tarihinden itibaren tarafıma bu tür suçlamalar yapılabileceğini düşünerek hiçbir gazeteci ile soruşturma ile ilgili görüşmedim. Adliyenin bütün koridorları kameralarla izlenmektedir. Zaten bu süreçte kamera kayıtlarının incelendiğini tahmin ediyorum.Kamera kayıtlarının incelenmesi sonucu muhtemelen aleyhime hiçbir delil elde edilememiştir. İncelenmemiş ise , özellikle kamera kayıtlarının incelenmesini talep ediyorum.Bu tarihte gazetecilerle karşılaşmamak için arka kapıdan çıkarak servise gittiğim kamera kayıtlarından anlaşılacaktır.
Operasyonun yapılacağı 25.12.2013 tarihinde basında sadece TMK 10.Maddesiyle görevli C.Başsavcılığı tarafından bazı şüpheliler hakkında gözaltı talimatının verildiğine dair haberler yer aldı. Soruşturmanın içeriği ile ilgili haberler yapılmadı. Gözaltı talimatını emniyete göndermem nedeniyle Mali Şubedeki polis memurları ve müdürleri şüphelilerin kimler olduğunu biliyorlardı. Zaten 25-26.12.2013 tarihinde basında bu arama ve gözaltı kararının içeriği yer almıştı. Hatta sehven gözaltı talimatının üst kısmında (başka bir soruşturmadan kalan) “İstanbul Jandarma Komutanlığına” ibaresinin bulunduğu yazı bile medyada yer aldı. Böyle bir hatanın bulunduğu belge ve içeriğini basına vermem hayatın olağan akışına aykırıdır.Bu bile suçlamanın mesnede dayanmadığının göstermektedir.
HSYK 3.Dairesinin soruşturma izni verdiğini medyadan öğrendim.Hatta hangi konularda izin verildiği medyadaki haberlerde yazıyordu.Soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiğime dair hiçbir delil bulunmamasına rağmen gazetelerde çıkan haberlere istinaden böyle bir suçlamanın yapılmış olması, tarafımı hukukun uygulanmadığı konusunda ümitsizlik ve üzüntüye sevk etmiştir.
Müddei iddiasını ispatla mecburdur. Dolayısıyla kimle görüştüğüm, hangi gazeteciye, ne zaman nerede bilgi sızdırdığımın somut olarak ortaya konulması ya da bu iddianın kapsam dışı bırakılması gerektiğini düşünüyorum.”