İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Tele1 Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’a, "terör örgütü propagandası" yapmak suçundan verdiği 2 yıl 6 ay hapis cezasının gerekçeli kararını tamamladı. Kararda, Yanardağ’ın sözlerinin bütün halinde propaganda suçunu oluşturduğu belirtildi. Yanardağ’ın ifadeleriyle "Abdullah Öcalan’ı ve lideri olduğu terör örgütü PKK’yı sempatik göstermeye çalıştığı, özellikle genç izleyicilere Öcalan’ı siyasi tutsak gibi göstermeyi amaçladığı" vurgulandı. Yanardağ’ın ifadelerinin “iç acıtıcı” olarak nitelendirildiği kararda, AİHM’nin de terör örgütlerini övmeye, sempatik göstermeye dayalı sözleri ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmediği savunularak, “AİHM yargılamasını kabul etmiş devletlerin de DEAŞ, EL KAİDE gibi terör örgütleri liderlerinin siyasetlerinin ulusal kanallardan övülmesini ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmesi beklenmeyecektir” denildi. Kararda, Yanardağ’ın "siyaseti bebek, sivil demeden insan katletmeye dayalı olan Öcalan’ın eylemlerinden övgüyle bahsettiği" belirtildi, cezaya gerekçe gösterildi.
Yanardağ, Haziran ayında yayınlanan programdaki sözlerinin internette dolaşıma sokulmasının ardından tutuklanmış ve 4 Ekim’de yapılan duruşmada 2 yıl 6 ay hapse mahkum edilerek, tahliye olmuştu. Mahkeme, gerekçeli kararını tamamladı.
Kararda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla emniyetin 26 Haziran 2023 tarihinde Açık Kaynak Araştırma Tutanağı düzenlediği belirtildi. Tutanakta, Türkiye Yüzyılı adlı sosyal medya hesabından, “Öcalan’ın serbest bırakılması gerekiyor” başlıklı 1 dakika 3 saniyelik video yayınlandığı, bu videoda, Yanardağ’ın şunları söylediğinin görüldüğü anlatıldı:
“Şimdi İmralı'ya baktığımız zaman yani 70 yaşını geçmiş bir Abdullah Öcalan ve kabul etmek gerekir ki çok uzun süredir yani 25 yıldır hapiste kesintisiz hapiste ve tecritte olan bir kişiden söz ediyoruz. Türkiye'de en uzun süre yatan siyasi mahkumdur. En uzun süre. Normal infaz yasaları geçerli olsa aslında serbest bırakılması gerekiyor. Ev hapsi vesaire. Abdullah Öcalan'a uygulanan tecritin hukukta hiçbir yeri yoktur. Kaldırılması lazım. Biz görmüyoruz, duymuyoruz, tartışamıyoruz, o izliyor mu izlemiyor mu bilmiyoruz. Ama orada elinde rehin olarak ailesiyle bile görüşemiyor, avukatlarıyla görüşemiyor. Öyle bir öyle bir infaz düzen olabilir mi ya? Şimdi bunlar da hiçbirini uygulamıyorsunuz. Çünkü Abdullah Öcalan hafife alınacak birisi değil. Çok okuyan, neredeyse cezaevinde filozof oldu. Çünkü okumaktan başka bir şey yapmıyor. Siyaseti doğru okuyan doğru gören doğru çözümleyen son derece zeki birisidir.”
Kararda, bunun üzerine söz konusu kaydın bütününün izlendiği belirtilerek, Yanardağ’ın soru üzerine yaptığı açıklamalara yer verildi.
İroni savunması
Kararda, gözaltına alınan Yanardağ’ın savunmasında, “tespiti yapılan sözlerin kendisine ait olduğunu, ancak bu sözlerinin öncesi ve aralarında kesilen bölümler mevcut olduğunu, bu sözlerin kötü niyetli bir şekilde cımbızlandığını ve bağlamından koparıldığını, kendi katıldığı programdan bir kaç gün önce çözüm sürecine ilişkin açıklama yapan Galip Ensarioğlu'nun sözlerine atıfta bulunduğunu, bu konuşmayı samimi bulmadığı için bir takım eleştirilerde bulunduğunu, programın tamamı izlendiğinde başından sonuna ironi yaptığının net olarak anlaşılacağını, yapmış olduğu yayın sırasında kullandığı tecrit ifadesinin, daha önce Duran Kalkan tarafından yapılmış açıklamalar ile yakından uzaktan ilgisi olmadığını, tecrit kavramını konuşmalarını eleştirdiği Galip Ensarioğlu'nun ifadesinde duyduğu için kullandığını, yaptığının tam olarak Galip Ensarioğlu'nun Abdullah Öcalan hakkındaki sözlerini yorumlamak ve eleştirmekten ibaret olduğunu" dediği aktarıldı.
“İç acıtan sözler”
Kararda, Yanardağ’ın "Öcalan’ın tecrit edildiği, hafife alınacak biri olmadığı, çok okuduğu için neredeyse filozof olduğu, siyaseti doğru gören, doğru çözümleyen biri olduğu, geçmişine ve manevralarına baktığında bunu gördüğüne" yönelik sözlerinin altı çizilerek, “Sözleri ile, toplumda infial oluşturan, iç acıtan ve insanları derinden rahatsız eden suçları işleyen ve kesinleşmiş mahkeme kararı ile bu suçları işlediği sabit olan terör örgütü liderini yüceltip, eylemlerinden övgüyle bahsettiği ve bu kişiyi siyasi mahkum olarak nitelendirdiği anlaşılmıştır” denildi.
“Şiddeti meşru gösterdi”
Kararda, yine bu sözlerin, "bütün halinde, PKK/KCK silahlı terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik edecek nitelikte bulunduğu" vurgulanarak, “Bu suretle sanığın üzerine atılı 'terör örgütü propagandası yapmak' suçunu işlediği anlaşılmıştır” denildi.
Uluslararası sözleşmelere atıf
Kararda, propaganda kavramı konusunda uluslararası sözleşmelere atıf yapılarak, kanun maddeleri sıralandı. Terörle Mücadele Kanunu’na göre, “şiddeti teşvik edici nitelikte olmayan açıklamaların ifade özgürlüğü kapsamında olduğu”nun anlatıldığı kararda, AİHM’nin terör propagandası konusunda, “Demokratik bir toplumda terör, aşağılama, nefret söylemlerinin himaye görmesi mümkün değildir. Salt terör eylemlerinin değil terörü vasıta olarak benimseyen örgüt ya da benzeri oluşumlarında demokratik toplum için tehlike teşkil ettiği bu tür örgütlerin destekçisi olduğunu belli edecek ifade açıklamalarının demokratik toplumda korunması mümkün bulunmamaktadır" yorumunu yaptığı kaydedildi.
"Öcalan, terör örgütünün lideridir"
Yanardağ’ın Öcalan ile ilgili sözlerinin yinelendiği kararda, şöyle devam edildi:
“Öncelikli olarak Abdullah Öcalan'ın siyaseti nedir bunun tespitinin yapılması gerekmektedir. Abdullah Öcalan PKK terör örgütünün bilinen lideridir. Abdullah Öcalan'ın liderliğini yaptığı, PKK terör örgütü 1984 yılından itibaren yurt içinde çok sayıda öldürme, yaralama, soygun, gasp, yol kesme, köy ve karakol basma, kundaklama, v.b. eylemler yapan, eylemleri de günümüzde de devam eden bir örgüttür. Yani Abdullah Öcalan'ın siyaseti, asker sivil, bebek yetişkin demeden öldürme üzerine kurulmuş cebir, şiddet veya tehditin en üst seviyede olduğu bir siyaset anlayışı olduğu, sanığın da bu siyaseti övdüğü görülmüştür. Bu suretle terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek ve övecek şekilde propagandasını yaptığının görülmüştür. Yine demokratik devlet ve toplumlarda masum insanları acımasızca öldüren, yol kesen, mallarını yağmalayan, şiddetin her türlüsüne başvuran terör örgütü liderlerine karşı hayranlık uyandıracak (övecek) şekilde zeki, filozof, siyaseti doğru okuyan gibi tabirler ile ulusal bir kanalda geniş kitlelere ulaşacak şekilde konuşması kabul edilebilir bir durum olmadığı, sanık savunmasına ‘bu dava esas olarak basın ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırma, rejimin Türkiye'yi totaliter bir, baskıcı totaliter bir ortama sürükleme operasyonunun bir parçasıdır’ şeklinde başlamış ise de; savunmasında da yer verdiği AİHM yargılamasını kabul etmiş devletlerde DEAŞ, EL KAİDE gibi terör örgütleri liderlerinin siyasetlerinin ulusal kanallardan övülmesini ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmesi beklenmeyecektir. Çünkü terör örgütlerinin siyaseti kan, şiddet, tehdit ve cebir üzerine kuruludur. Bu nedenle söz konusu sözler basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kalmamaktadır.”
"Sempatik göstermek istedi"
Kararda, Yanardağ’ın "Öcalan’ı sempatik göstermeye çalıştığı, 'siyaseti doğru okuyan, çözümleyen zeki birisidir. Geçmişine ve manevralarına baktığımda bunu görüyorum' sözleriyle de destekler mahiyette davrandığı, Öcalan'ın serbest bırakılmasını talep etmesinin de toplumu derinden rahatsız ettiği" vurgulandı.
Yanardağ’ın bu ifadeleri Tele1 isimli televizyon kanalında söyleyerek "PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın siyasetini oluşturan terör örgütünün; cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru göstererek ve överek üzerine atılı suçu işlediği" savunuldu. Bu eylemlerin ifade özgürlüğü kapsamında kalmayacağı ve demokratik toplum düzeni ve kamu barışı için bu eylemlerin cezalandırılması gerektiği belirtildi.
Kararda, "Geniş kitlelere ve özellikle yaşı küçük izleyicilere Öcalan'ı herhangi bir suçu olmayan, Türkiye Cumhuriyeti tarafından siyasi tutsak alınmış bir kişi gibi gösterdiği, siyasetini överek PKK terör örgütünü sempatik göstermeye çalıştığı meydana gelen tehlikenin normal propaganda eylemlerinden ağır olduğu" savunuldu.
Alt sınırdan uzaklaşıldı
Karada, "Yanardağ’ın sözlerinin bağlamından koparılmadan bütün halinde değerlendirildiğinde de terör örgütü propagandası yaparak kasta dayalı kusuru işlediği, bu yüzden alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verildiği" ifade edildi.