Mahfi Eğilmez*
Kamu bütçesi bize iki konuda bilgi verir: (1) Kamu kesiminin finansmanının nasıl olduğunu, açık verip vermediğini ve faizler üzerinde etki yaratıp yaratmayacağını gösterir. (2) Piyasanın yani özel kesimin satış yapıp yapamadığını, ithalatın gidişini gösterir.
Kamu Kesimi Açısından Durum
Bütçe açığı yılın ilk 5 ayında 66,5 milyar TL olurken faiz dışı denge de (bütçe gelirleri – faiz dışı bütçe giderleri) 20,1 milyar TL açık verdi. Böylece her yıl fazla vererek borçlanmanın bir bölümünü kapatmaya yarayan faiz dışı dengenin bu yıl açık vererek borçlanmayı artırıcı etki yarattığına tanık olmaya başlıyoruz.
Gidişin bu yönde olduğunu zaten iki hafta önce açıklanan Hazine Nakit Dengesinden görmüştük.Hazine ve Maliye Bakanlığınca yayınlanan Ocak – Mayıs Genel Bütçe dengesini gösteren tabloya bir göz atalım:
Bu tablonun ortaya koyduğu sorunları sıralayalım: (1) 2019 yılının ilk 5 ayında bütçe giderleri 2018 yılının aynı dönemine göre yüzde 28,4 oranında artmış. Bu artış söz konusu dönemdeki ortalama enflasyonun (yüzde 19,5) yaklaşık 9 puan üzerinde bir artışa işaret ediyor. (2) Faiz giderlerindeki yüzde 47,6 artış kamu kesimi borçlanma maliyetinde yaşanmaya başlanan yükselişin boyutlarını gösteriyor. (3) Bütçe gelirleri giderlerin tersine enflasyonun altında bir artış sergileyerek sadece yüzde 15 artmış. (4) Asıl büyük sorun bütçenin temel finansman kalemi olan vergi gelirlerinde ortaya çıkıyor. Vergi gelirleri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,3 artmış. Ki bu ilk 5 ayın ortalama enflasyonu olan yüzde 19,5 oranındaki enflasyonun neredeyse beşte biri oranında bir artış demek. (5) 2018 yılının ilk 5 ayında bütçe açığı yıllık açık beklentisinin yüzde 28,2’si oranında iken 2019 yılının ilk 5 ayında bu oran yüzde 82,5 olmuş. Yani yıllık bütçe açığı tahmininin yüzde 82,5’i yılın ilk 5 ayında gerçekleşmiş.
Bu görünüm, 2019 yılı bütçesinin tahmin edilenden fazla açık vereceğini, dolayısıyla kamu borçlanmasının ister istemez artacağını, açıktaki artışın enflasyon üzerinde olumsuz etki yaratacağını ve bunların sonucunda kamu kesiminin borç verilebilir fonlar piyasasında yaratacağı ek talebin faizler üzerinde artırıcı etki oluşturacağını ortaya koyuyor. Bu durumda eldeki tek çıpa olan bütçe çıpası da elden çıkmış görünüyor.
Özel Kesim ve Piyasa Açısından Durum
Kamu bütçesinin özel kesim ve piyasa açısından nasıl bir gösterge olduğunu ortaya koymak için Hazine ve Maliye Bakanlığınca yayınlanan Ocak – Mayıs Genel Bütçe Gelirlerindeki gelişmeyi gösteren tabloya bakalım:
Bütçe Gelir tablosu bize özel kesimin, hane halklarının ve özetle piyasanın durumu hakkında çok önemli bilgiler veriyor. (1) Dahilde alınan Katma Değer Vergisi (KDV) ilk 5 ayda geçen yılın ilk 5 ayına göre yüzde 20,5 azalmış. Enflasyonun ortalama yüzde 19,59 olduğu ilk 5 ayda KDV tahsilatındaki bu düşüş bize piyasada satışların tepe taklak olduğunu gösteriyor. Çünkü dahilde alınan KDV satış üzerinden alınan bir vergi. (2) Benzer bir durum Özel Tüketim Vergisinde de (ÖTV) söz konusu. ÖTV tahsilatı da geçen yıla göre yüzde 6,8 azalmış. Satışların nasıl düştüğünü gösteren çok önemli bir gösterge. (3) İthalde alınan KDV ise yüzde 10,7 artmış. İthalat düşse de karşılığı olan TL, kur nedeniyle arttığı için tahsilat (enflasyonun yarısı düzeyinde de olsa) artmış.
Bu görünüm piyasanın sıkıntı içinde olduğunu, sanayi üretimindeki, perakende satışlardaki düşüşü ve beklenti anketlerindeki olumsuzluğu doğruluyor.
Sonuç
Alınan bütün önlemlere karşın ekonomide yeterli canlanma oluşmuyor. Çünkü sorun yalnızca ekonomik değil. Riskleri yükselten ve piyasada sıkıntı yaratan birçok mesele var.
*Bu yazı Mahfi Eğilmez'in kişisel blogundan alınmıştır.