Mahfi Eğilmez*
Son yıllarda Türkiye’nin ne kadar büyüdüğü ve kişi başına gelirin ne kadar arttığı iktidar partisi temsilcileriyle muhalefet partileri temsilcileri arasında yoğun bir siyasal tartışmanın konusunu oluşturuyor. Herkes konuyu kendi açısından anlatarak kendi görüşünü haklı çıkarmaya çalışıyor. Bu konuyu daha önce de ele alıp açıklamıştım. Güncel tartışmalar eşliğinde bir kez daha açıklamayı yararlı buluyorum.
Gayrısafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) büyümesi denilen olgu bir ekonominin bir dönemden ötekine üretim miktarındaki artış demektir. Basitleştirerek anlatmaya çalışayım. Yalnızca ekmek üreten bir ekonomide 2013 yılında piyasa fiyatı 1 TL olan 100 adet ekmek üretilmişse o ekonominin GSYH’sı şöyle hesaplanıyor: GSYH 2013 = 100 x 1 = 100 TL. 2014 yılında 2013 yılındaki üretimle aynı standart ve kalitede 110 ekmek üretilmişse o ekonomi 2014 yılında 2013 yılına göre yüzde 10 büyümüş sayılıyor.
Dikkat edilecek olursa büyüme hesabını üretilen miktar üzerinden yaptık. Bunu nihai malların satış fiyatları üzerinden de yapabiliriz (çok sayıda mal ve hizmetin üretilip satıldığı bir ekonomide bu hesap ancak fiyatlar üzerinden yapılabilir.) 2013 yılında 100 adet ekmek ve 10 kg peynir üreten bir ekonomide ekmeğin adedi 1 TL ve peynirin kg’ı 15 TL ise GSYH [(= (100 x 1) + (10 x 15)=] 250 TL olarak bulunur. 2014 yılında ekmek adedinin 110’a çıktığını, fiyatının değişmediğini, peynir üretiminin aynı kaldığını buna karşılık kg’ının 20 TL’ye yükseldiğini düşünelim. Bu durumda 2014 GSYH’sı [(= (110 x 1) + (10 x 20) =] 310 TL olarak hesaplanır. Bu durumda ekonomi 2013’e göre yüzde kaç oranında büyümüştür? Görünüşe göre [(310 – 250) / (250) =] % 24 büyümüş görünmektedir. Bu, nominal büyümedir. Nominal büyüme, fiyat artışlarını içinde barındırır ve gerçek refah artışını göstermez. Gerçek refah artışını bulabilmek için reel büyümeyi hesaplamamız, bu hesabı yapabilmemiz için de fiyat artışlarını arındırmamız şarttır. Bunun için de fiyatları 2013 fiyatlarına indirgeyerek hesabı yeniden yapmamız gerekir. Buna göre GSYH 2014 [= (110 x 1) + (10 x 15) =] 260 TL olarak hesaplanır. Bu durumda ekonomi 2014 yılında 2013 yılına göre reel olarak; [(260 – 250) / 250 =] % 4 oranında büyümüştür.
Şimdi diyelim ki 2013 yılında da 2014 yılında da ortalama kur 1 USD = 1 TL olsun. Bu durumda 2013 yılı GSYH’sı dolar cinsinden 250 USD ve 2014 yılının GSYH’sı yine dolar cinsinden 310 USD olmuş görünür. Bu durumda dolar cinsinden büyüme % 24 olarak hesaplanır. Oysa reel durum bu değildir. Reel hesaplamanın yapılabilmesi için fiyatların sabit tutulması söz konusudur. Bunu yapmak için endeks kurma işlemine başvurulur. 2013 yılı 100 kabul edilir.
2014 Endeksi = (2014 Arındırılmış GSYH x 100) / 2013 GSYH
2014 Endeksi = (260 x 100) / 250 = 104
Buna göre 2013’de 100 olan GSYH 2014’de 104 olmuş ve ekonomi gerçekte yüzde 4 büyümüştür.
Diyelim ki bu ekonomide on kişi yaşıyor ve 2014 yılında nüfus değişmemiş olsun. Bu durumda kişi başına gelir dolar cinsinden 2013 yılında 25 USD, 2014 yılında ise 31 USD olmuş, yani kişi başına refah % 24 oranında yükselmiş görünmektedir. Oysa kişi başına düşen peynir miktarında artış olmamış, ekmek miktarı ise 1 adet artmıştır. Bu durumda kişi başına gelir reel olarak 31 USD değil 26 USD artmış yani yüzde 4 oranında bir refah artışı söz konusu olmuştur.
Türkiye’nin 2002’den bu yana büyümesini hesaplarken cari fiyatlarla GSYH’nın yanına dolar cinsinden GSYH’yı ve 1998 yılına göre sabitleştirilmiş yani enflasyondan arındırılmış fiyatlarla GSYH serisini ekleyip 2002 – 2014 arasındaki görünüme bakalım (Kısaltmalar: GSYH: Gayrısafi Yurtiçi Hasıla, CF: Cari fiyatlarla, SF: Sabit fiyatlarla, KB: Kişi Başına. Tablodaki veriler için kaynak: TUİK: http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1045).
Yukarıda örneklerle açıklarken değindiğimiz gibi GSYH cari fiyatlarla, yani o yıl içinde geçerli olan fiyatlarla hesaplanıyor. Bu durumda o yılın fiyat artışlarını da içinde barındırıyor. Sonra bulunan bu tutar o yılın ortalama dolar kuruna bölünüyor ve dolar cinsinden GSYH bulunuyor. 2014 yılında GSYH cari fiyatlarla 1.747,4 milyar TL hesaplanmış. Bu tutarı 2014 yılının ortalama dolar kuru olan 2,184’e bölersek karşımıza dolar cinsinden 786,3 milyar dolarlık bir GSYH çıkıyor. Cari fiyatlarla TL cinsinden ekonomi 2002’den 2014 sonuna kadar 5 kata, dolar cinsinden ise 3,5 kata yakın büyümüş görünüyor. Oysa yine yukarıda sayısal örneklerle de açıkladığımız gibi gerçek büyümeyi bulmak için bu hesapları fiyat artışlarından arındırarak yapmak gerekiyor. 1998 yılını baz alarak yapılan sabit fiyatlarla GSYH serisine bakarsak GSYH’nın 2002’den 2014 sonuna kadar olan büyümesi yüzde 74 olarak karşımıza çıkıyor. İşte gerçek büyüme budur. Yani Türkiye’nin GSYH’sı 2002 – 2014 arasında yüzde 74 oranında büyümüştür. Gerisi fiyat artışlarından kaynaklanan sanal büyümedir. Aynı dönemde nüfus yüzde 16,5 artmıştır. Cari fiyatlarla GSYH’yı nüfusa bölerek bulduğumuz kişi başına GSYH artışına bakarsak bu artışın 4,3 kat olduğunu görüyoruz. Oysa bu gelişmeye sabit fiyatlarla yani enflasyondan arındırılmış bazda bakarsak kişi başına GSYH artışının yüzde 50’de kaldığı ortaya çıkıyor.
Özetle söylemek gerekirse toplumun refahı 2002 – 2014 arasında toplam olarak yüzde 74, kişi başına da yüzde 50 oranında artmış bulunuyor. Bu hesapları bir kenara bırakıp çevremize baktığımızda ekonominin son 13 yılda büyüdüğünü görebiliyoruz. İnsanlar daha iyi arabalar, daha iyi konutlar talep ediyorlar, daha fazla sayıda insan beyaz eşya kullanıyor. Yani refah artışı gözle görülebiliyor. Buna karşılık bu refah artışı, cari fiyatlarla GSYH büyümesinin gösterdiği gibi TL cinsinden 5 kat, dolar cinsinden 3,5 kat artışı işaret etmiyor. Yani toplumun genelinde gelirlerin, refahın 5 kat arttığını gösteren bir durum yok. Görünen refah artışı sabit fiyatlarla artışın gösterdiği kişi başına yüzde 50’lik bir artışı gösteriyor.
Sherlock Holmes’in Dr. Watson’a dediği gibi: “Çözümü gösterildiğinde bütün problemler çocukça görünürler.”
Ekonomik gelişmeyi ve refah artışını cari fiyatlara dayanarak abartılı biçimde sunmak bize özgü değil. Siyaset, son yıllarda bütün dünyada aynı yöntemi izliyor ve bu yöntem ekonomi camiasını da etkisi altına almış bulunuyor. Bu yönteme dayanılarak yapılan sunum, büyüme hızının ve enflasyonun gelişmiş ekonomilere göre daha yüksek olduğu gelişme yolundaki ekonomilerin, hızla büyüdükleri ve gelişmişlerle arayı kapattıkları gibi bir sanal durum yaratıyor. Bu yöntemle yapılan hesapların sonuçları gelişme yolundaki ekonomilerin siyasetçilerine itibar kazandırırken aynı zamanda gelişmiş ekonomilere yönelik eleştirilerin de azalmasına yol açıyor. O nedenle de herkes tarafından destekleniyor.
Türkiye, bu yıla gelinceye kadar Orta Vadeli Programlarında (OVP) cari fiyatlarla GSYH ve cari fiyatlarla GSYH’yı esas alıyor, buna göre de dolarla hesaplanan GSYH tahminine yer veriyordu. Bu kez hükümet, 2014 yılında dolar kurunda yaşanan hızlı yükselme ve TL’nin hızlı değer kaybı sonucu OVP’de satın alma gücü paritesine (SAGP) dayalı GSYH hesaplarını esas almaya başlamış bulunuyor.
Aşağıdaki tablo Türkiye’nin 2002 – 2014 yılları arasında satın alma gücü paritesine göre GSYH ve kişi başına GSYH’sındaki değişimi ve satın alma gücü paritesiyle hesaplanmış GSYH’sının satın alma gücü paritesi esas alınarak hesaplanmış dünya toplam GSYH’sındaki yerini gösteriyor (Kısaltmalar: GSYH: Gayrısafi Yurtiçi Hasıla, SAGP: Satın alma Gücü Paritesi, KB: Kişi Başına. Tablodaki veriler için kaynak: IMF, WEO Database, Oct., 2015.
http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/2015/02/weodata/index.aspx)
Not: Mahfi Eğilmez'in bu yazısı mahfiegilmez.com sitesinden alınmıştır.