*Mahfi Eğilmez
Faizin Önemi
Faizin birçok açıdan farklı tanımları vardır. Ekonomi bilimi açısından faiz tanımı; sermayenin üretimden aldığı pay olarak verilir.
Ekonomide üretime katılan dört unsur vardır. Girişimci yatırım yapmak ya da sistemi çalıştırmak için sermaye kullandığında (bankadan kredi aldığında) faiz öder, işçi çalıştırdığında ücret öder, doğal kaynakları kullandığında rant öder ve bunların sonucunda ortaya çıkan kârı kendi payı olarak alır. Piyasa ekonomisinde bu dört üretim faktörü bir araya gelmeden üretim olmaz. Girişimci kendi öz sermayesini işletmeye koyduğunda alabileceği faizden vaz geçmiş olacağı için her hal ve kârda faizi hesaba katmak zorundadır. Faizi yok saymak ya da kaldırabileceğimizi iddia etmek üretim meselesini hiç anlamamış olduğumuzu gösterir. Adına faiz demesek bile ortada bir faiz olacaktır. Çünkü kimse ücret almadan emeğini kiraya vermeyeceği ya da kira geliri elde etmeden arsasını, binasını kullandırmayacağı gibi faiz almadan da parasını ödünç vermez.
Faizsiz Para Politikası Mümkün mü?
Ekonomi politikası dediğimiz bütünün iki parçası vardır: Maliye politikası ve para politikası. Bu ikisi bir bütünlük içinde uygulanmazsa doğru sonuç almak mümkün olmaz. Para politikası denilen politika üç alt politikadan oluşur: Açık piyasa işlemleri (APİ), zorunlu karşılıklar ve faiz politikası. Bunlar içinde faiz politikasının ağırlığı çok yüksektir (yüzde 90 desek yanlış olmaz.) Çünkü APİ, likiditeyi ayarlamak, zorunlu karşılıklar da kredi hacmini düzenlemek için kullanılırken faiz politikası doğrudan doğruya tasarrufları ve tüketimi, dolayısıyla talebi etkilemek için kullanılır. Faiz politikasını askıya almak demek fiyat istikrarını sağlama görevini terk etmek demektir.
İşin ilginç yanı, merkez bankası faiz politikasını terk etmiş görünse de piyasa faiz uygulamasına, sanki merkez bankası yokmuş gibi devam ediyor. Bugün Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 14 olmasına karşılık gösterge faiz yüzde 22,4, 10 yıllık Devlet Tahvili faizi yüzde 22,4, bankaların mevduat faizi (yıllık) yüzde 19, ihtiyaç kredisi faizleri de ortalama yüzde 26 dolayında. Bu durumda Merkez Bankası’nın faizi önemsememesi ‘tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış’ atasözünü hatırlatıyor.
Aşağıdaki fotoğraf bir at ve bir öküzün yan yana koşulduğu bir arabayı gösteriyor.
Atı maliye politikası, öküzü de faiz politikasından mahrum para politikası gibi düşünün. Bu arabanın hızı öküzün hızı kadar olacaktır. At, ne kadar zorlarsa zorlasın arabanın hızı öküzün hızıyla sınırlıdır. Bu arabayı tehlike yaratmadan hızlı sürebilmenin bir tek yolu vardır: Öküzün yerine de at koşmak. Ekonomi de böyledir: Sorunu çözmek istiyorsak faiz politikasını yerli yerine koymak gerekir. Kuşkusuz faiz politikasıyla bütün sorunları çözemeyiz ama en azından arabanın devrilmeden doğru bir hızla yola devam etmesini sağlayabiliriz.