Mahfi Eğilmez*
Türkiye, 1980’lerden başlayarak 2000’lere kadar kamu harcamalarının yüksek, vergi gelirlerinin düşük olduğu, bütçe açıklarına ve dolayısıyla kamu borçlanması yoluyla finansmana dayalı bir maliye politikası izledi. Buna gevşek maliye politikası deniyor. 2001 krizi sonrasında Türkiye, maliye politikasını sıkılaştırarak kamu harcamalarını azaltmasa da bütçe gelirlerini artırdı, bu yolla bütçe açıklarını azalttı ve kamu borçlanma gereksinimini düşürdü. Aşağıdaki grafik bu iki dönem arasındaki farkı sergiliyor
Grafikteki iki büyük gider sıçramasından ilki 2001 krizinin hemen ardından yaşanan sıçrama, ikincisi de 2008’de başlayan küresel krizin Türkiye’ye 2009 ve 2010 yıllarında yansıyan etkisinin sonucunda ortaya çıkmış sıçramadır.
2001 krizinin ardından Türkiye yeni iktidarla birlikte kamu harcamalarını artırıp bütçe açıkları vererek ve bunu borçlanmayla finanse ederek büyüme modelini terk edip özel kesimin dış borçlanmasının ve harcama yapmasının önünü açtı. Böylece kamu kesimi önderliğinde büyüme modelinin yerini özel kesim önderliğinde büyüme modeli aldı. Bu yeni model, bütçe açığının yukarıdaki grafikte gösterildiği gibi düşmesine, buna karşılık cari açığın büyümesine yol açtı.
Şimdi de bu iki dönem süresince büyümenin ne olduğuna bakalım. Aşağıdaki grafik Türkiye’nin 1980 ile 2015 arasındaki büyümesini gösteriyor (beyaz çizgi eğilim çizgisidir.)
Grafik bize gerek bütçe açığı yoluyla gerekse cari açık modeliyle büyümenin farklı sonuç vermediğini gösteriyor. Her iki dönemi de kapsayan eğilim çizgisinin hiç değişmemiş olması da bu tezimizi doğruluyor.
Her iki modelin de limitleri var. Bütçe açığı vererek büyüme modeliyle 1990’ların sonuna doğru gelindiğinde bütçe açıkları yüzde 10’un üzerine çıkmış, enflasyon üç haneye yaklaşmış, reel faizler yüzde 10’u aşmıştı. Özetle söylemek gerekirse model artık sürdürülemez noktaya ulaşmıştı. O aşamada gerekli önlemler alınamadığı için 2001 krizi çıktı. 2003’den başlayarak bu kez devreye sokulan cari açık vererek büyüme modeliyle sistemin büyümesi de 2012’ye kadar geldi. Sonrasında artık cari açık daha fazla büyütülemez yani bu model de sürdürülemez oldu. Bu kez 2001 krizi öncesinden farklı olarak önlem alındı ve cari açık düşürülmeye başlandı. Ne var ki bu önlemlerin sonucunda bu kez büyüme de düştü. Büyümenin, potansiyel büyüme hızının altına düşmesinin iki net sonucu görüldü: (1) Türkiye’nin USD cinsinden GSYH’sı ve kişi başına geliri düştü. Ki bu da iki temel sorun yarattı: (a) Borç yükü artmış görünmeye başladı ve kredi notu tartışmasına yol açtı. (b) Türkiye’nin orta gelir tuzağına düşmesine neden oldu. (2) İşsizlik artmaya başladı.
Bu aşamada Türkiye büyümeye geri dönmek için bir ikilemle karşı karşıya kaldı: (1) Yüzde 9’lardan yüzde 4,5’lara düşmüş olan cari açığın yeniden artmasına yol açmasını göze alarak kredi genişlemesi yoluyla ekonomiyi canlandırmak. (2) Oldukça düşük olan bütçe açığının biraz artmasına izin verecek biçimde kamu harcamalarını artırıp vergileri düşürerek genişletici bir maliye politikası uygulamasına geçmek.
Geldiğimiz noktada, yapılan açıklamalar ve alınmaya başlayan önlemlerden anlaşıldığı üzere hükümet her iki politikayı bir arada denemeye başlamış görünüyor. Bir yandan kredi genişlemesinin yolunu açarak cari açığın, bir yandan da kamu harcamalarını artırıp vergileri düşürerek bütçe açığının bir miktar yukarı gitmesine izin verileceği anlaşılıyor. Cari açık son dönemde tekrar yukarı yönelmeye başlarken bütçe açığı da giderek büyüyor. Hazine nakit dengesinin Ocak – Ekim döneminde 23 milyar TL’ye yaklaşmış olmasına bakarsak bütçe açığının daha gidecek yolu var gibi görünüyor.
Hem dış dengeyi hem de iç dengenin kamu kesimi dengesini gevşetmek bizi yine ikiz açığa götürecek. Türkiye ikiz açığa alışıktır. Buna karşılık her iki dengenin de yüksek açık vermesine pek alışık değildir. Dolayısıyla ilginç bir dönemin başında bulunuyoruz. Bu modelde açıkları çok dikkatli yönetmek yaşamsal bir önem taşıyor.
Türkiye bütçe açığı ve/veya cari açık vermeden büyüyebildiği zaman anlayın ki yapısal reformların hiç değilse bir bölümü yapılmıştır.
Türkiye bütçe açığı ve/veya cari açık vermeden büyüyebildiği zaman anlayın ki yapısal reformların hiç değilse bir bölümü yapılmıştır.