Son dönemde yeni bir şehir efsanesi çıktı ortalığa. Farklı versiyonları var ama genel olarak söylentiler şöylece toparlanabilir: “Türkiye IMF ile görüşüyormuş, anlaşma gizliden gizliye yapılmış, IMF seçime kadar belirli bir borcu avans olarak vermiş, seçimden sonra asıl parayı verecekmiş.” Önceleri herhangi bir resmi tepki verilmeyen bu söylentiler konusunda önceki gün Hazine ve Maliye Bakanlığı bunların doğru olmadığını açıkladı.
Deveye sormuşlar “neren eğri” diye o da “nerem doğru ki” diye yanıtlamış. Tam onun gibi bir şehir efsanesi bu. Neresinden başlasam düzeltmeye bilmiyorum. En baştan başlamak en doğrusu galiba.
Türkiye IMF ile gizlice görüşüyormuş
IMF’nin yürütme organı 24 kişiden oluşan İcra Direktörleri Kurulu’dur. IMF’nin üyesi konumundaki 189 ülkeden 8’i (ABD, Japonya, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya ve Suudi Arabistan) bu kurulda tek başına temsil edilir. Geri kalan 181 ülke gruplar halinde temsil edilir. Bu gruplar kendi içinden bir icra direktörü ve iki vekil seçerler ve kurulda bu yolla temsil edilirler. Türkiye’nin bulunduğu grubun, oy oranlarının görünümü şöyledir:
Bu grubun icra direktörleri kurulundaki temsilcileri Raci Kaya (Türk, icra direktörü), Christian Just (icra direktörü vekili, Avusturya) ve Szilard Benk’dir (icra direktörü vekili, Macaristan.)
IMF heyetleri ülkeleri yılda bir kez (bazı ülkeleri iki yılda bir kez) ziyaret eder ve yetkililerle görüşerek ülke raporu hazırlarlar. Buna ‘gözetim’ (surveillance) denir. Bazı ülkelerde IMF’nin temsilcilikleri bulunur. Türk yetkililerin bu gözetim ziyaretleri sırasında IMF heyetiyle veya Türkiye’deki IMF misyonu ile ya da IMF merkezinde bulunan icra direktörü aracılığıyla IMF yetkilileriyle her zaman görüşmesi söz konusudur. Dolayısıyla, “Türk yetkililer IMF ile görüşüyorlarmış” şeklinde ortaya atılan iddia doğrudur ama bunda bir gizlilik, tuhaflık, anormallik yoktur. Eğer Türk yetkililer IMF ile görüşmüyorlarsa ya da IMF yetkilileri bizimkilerle görüşmüyorsa asıl o zaman tuhaflık, anormallik var demektir.
IMF avans verir mi?
IMF, genellikle ödemeler dengesi sıkıntısına girmiş olan veya girmesi olası olan üye ülkelere, bu ülkelerin destek talebi üzerine destek verir. Bu destek maddi desteğin yanında danışmanlığı da içerir.
IMF’nin temel destek aracı Stand By Düzenlemesidir (SBA.) Temel olarak 12 ila 24 aylık bir destek süresini kapsamakla birlikte 3 yıla kadar uzayabilir. IMF’nin SBA yanı sıra daha az kullanılan başka bazı imkânları da vardır. Bunların en önemlileri; Süresi Uzatılmış Fon Kolaylığı (EFF), Esnek Kredi Hattı, Önlem Alma ve Likidite Artırma İmkânıdır.
IMF destekleri, destek talebinde bulunan ülkenin IMF yönetimine bir niyet mektubu (letter of intent) vermesiyle başlar. Bu niyet mektubu üye ülke yetkilileri ve IMF temsilcileri arasında yapılan görüşmeler sonrasında yapılması gereken konular üzerinde sağlanan anlaşma sonrasında IMF yetkilileri tarafından kaleme alınır ve ilgili ülke yetkilileri tarafından imzalanır. Bu yetkililer bizim örneğimizde Hazine’den sorumlu bakan (Hazine ve Maliye Bakanı) ve Merkez Bankası Başkanıdır. Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Balkanı aynı zamanda IMF’nin pay sahipleri genel kurulu görevini yapan Guvernörler Kurulu’nun üyesidirler (guvernör ve guvernör vekili olarak.)
Niyet mektubu verildikten sonra IMF bu niyet mektubuna dayanarak bir SBA düzenlemesi hazırlar. Bu düzenleme, ülkenin yapması gerekenleri, alması gereken önlemleri ve bunların zamanlarını içeren ayrıntılı bir düzenlemedir. SBA düzenlemesi görüşülmek ve onaylanmak üzere İcra Direktörleri Kuruluna gelir. Orada Türkiye için bu incelemeyi yapan ve düzenlemeyi hazırlayan IMF heyeti temsilcileri gerekli bilgileri verir ve açıklamaları yaparlar. Ardından 24 üyeli bu kurul düzenlemeyi onaylarsa yürürlüğe girer. Bu düzenleme birtakım koşullar içerir. Buna ‘koşullandırma’ deniyor. IMF, vereceği desteği bir seferde vermez. Genellikle ilk taksiti biraz yüksek tutarak (önden yüklemeli program) eşit taksitler halinde ve üçer aylık dilimler halinde verir. Her bir dilimi serbest bırakmadan önce de SBA’da o dönem için öngörülen koşulların yerine getirilip getirilmediğine, hedeflerin tutturulup tutturulmadığına bakar.
Dolayısıyla IMF’nin bu aşamalar tamamlanmadan bir ülkeye para vermesi mümkün olmadığı gibi o verilecek paraya atfen avans ödemesi de kesinlikle söz konusu değildir.
IMF desteğinin ayrıntıları
IMF’nin sağlayacağı maddi destek normal koşullarda ülkenin IMF’deki kotasının (sermaye payı gibi düşünülmeli) yüzde 435’ine kadar çıkabiliyor. Türkiye’nin IMF’deki kotası 4.659 milyon SDR yani bugünkü karşılığıyla yaklaşık 6,5 milyar dolar olduğuna göre Türkiye’nin normal koşullarda ihtiyaç halinde IMF’den kullanabileceği tutar yaklaşık olarak 28,2 milyar dolardır. Buna karşılık IMF, koşullara göre İstisnai Erişim Politikası çerçevesinde bu limitin üzerinde duruma göre değişen miktarlarda destek verebiliyor.
IMF’nin sağladığı bu desteğin faizi, kullanılan miktara göre değişiyor. Kotanın yüzde 187’5’ine kadarki desteklerde faiz (temel kullanım bedeli oranı) yüzde 1,05’dir. Buna miktara ve kullanım süresine göre değişen taahhüt bedeli ve her taksitte para çekilirken eklenen 0,5 puan hizmet bedeli eklenir. Destek miktarı ve kullanım süresi arttıkça faiz ve taahhüt bedeli de aran oranlarla yükselir, hizmet bedeli değişmez.
IMF’nin verdiği borcun geri ödemesi her bir kullanım için kullanım tarihinden itibaren 39 ay sonra başlamak üzere, duruma göre, 39 ay ile 60 ay süresi içinde taksitlerle yapılır.
Siyaset açısından doğrular ve yanlışlar
Bir süredir ortalıkta dolaşan “Türkiye seçimden sonra IMF’ye gidecek ve destek alacak” biçimindeki söylentiyi ana muhalefet partisi de gündeme getiriyor ve iktidar partisinin aleyhine kullanıyor (bunun nedeni iktidar partisinin uzun süre IMF programından çıkmayı, IMF’nin Türkiye’den 5 milyar dolar borç istemesini uzun süre bir başarı simgesi olarak kullanmış olması.)
İktidar partisi ise önceleri bu eleştirilere hiç yanıt vermemeyi tercih ediyordu. İktidar partisinin bu yaklaşımı siyaset açısından doğru bir yaklaşımdı çünkü IMF’den para geleceği söylentisi piyasalarda iyimserliğin egemen olmasına ve kurun gevşemesine yol açan bir işlev görüyordu. Seçim sonrası bol döviz girişi olacağına ve dolayısıyla kurun daha da düşeceğine inanan insanlar kur hala iyi kötü yüksekken eldeki dövizleri bozdurunca TL değer kazanmaya başlamıştı.
Piyasa aktörleri ve sokaktaki insanların çoğu iktidar partisinin söylediklerinin arkasında durup durmaması konusundan çok daha fazla Türkiye’ye taze para girişi olup olmayacağıyla ilgili bulunuyor. Dolayısıyla ana muhalefet partisi bu eleştiriyle iktidarın ekmeğine yağ sürüyordu.
Ne var ki iktidar partisi yetkilileri eleştirilere dayanamayarak bu söylentilerin asılsız olduğunu ve IMF ile hiçbir görüşme yapılmadığını, anlaşma da olmayacağını açıkladılar. Hemen ardından 5,17’ye kadar gerilemiş olan USD/TL kuru yükselmeye başladı.
Türkiye gerçekten ilginç bir ülke. Siyaset sosyolojinden ekonomiye, finanstan piyasa davranışlarına kadar sosyal bilimlerin her alanında adeta laboratuvar gibi. Her gün incelenecek, yorumlanacak pek çok olay çıkıyor.