Mahfi Eğilmez*
Son günlerde kamuoyunu meşgul eden tartışmalardan birisi Dolar kullanmaktan veya bir takım fiyatları Dolara endekslemekten vazgeçip yerine altın veya TL kullanmanın yararı üzerinde yoğunlaşıyor. TL meselesini sonraya bırakıp önce altın meselesini ele alalım. Altın, paranın işlevlerini görecek biçimde nasıl kullanılır? Üç türlü kullanılabilir: (1) Madeni para kullanılacaksa doğrudan paranın içine konur. Örneğin madeni paraya belirli gram ağırlıkta altın konularak o paranın altın cinsinden değeri belirlenir. Diyelim ki altının değeri bugün olduğu gibi 130 TL ise içinde 1/ 130 (yani 0,0077) gram altın olan bir madeni paraya 1 TL denilebilir. Bu durumda bu para (0,0077 x 130 =) 1 TL eder. (2) Altın, doğrudan doğruya para yerine kullanılır. Diyelim ki o gün altının fiyatı 130 TL ise 2.000 TL’ye kiraya verilecek bir evin kirası 2.000 / 130 = 15,4 gram altın olarak belirlenebilir. (3) Kâğıt para altına bağlanır. Bu durumda mesela 1 TL’lik kâğıt para dolaşıma çıkarılırken karşılığında 1/130 gram altın Merkez Bankası’nın altın deposuna konur.
Her üç yöntemin de sakıncaları çok fazladır. İlkinde altın değerlendikçe madeni para piyasadan çekilmeye başlar. Diyelim ki uluslararası piyasada altının değeri artmış ve bizde de o nedenle gramı 150 TL eder olmuşsa o zaman 1 TL’lik metal paranın gerçek değeri (0,0077 x 150 =) 1,16 TL eder hale gelir. Bu durumda bu parayı 1 TL olarak kullanmak yerine eritip içindeki altını 1,16 TL’ye satmak kârlı olacağından madeni paralar piyasadan kaybolur (Gresham kanunu.)
İkinci yöntem yani altının doğrudan para yerine kullanılması halinde bunu bir endeks gibi kullanmaktan başka çare yoktur. Aksi takdirde gram küsuratlarını ifade eden altın olmadığı için alış veriş doğru dürüst yapılamaz. Örneğin bir malın fiyatı 1,03 gram altına eşitse 0,3 gram altını bulmak sorun olacağı için işlem kolay yapılamaz. Bunu bir endeks olarak kullanmakla bu sorun aşılabilir. Diyelim ki ev sahibi 2.000 TL’ye kiraya verilecek evi 130 TL / gram altın fiyatından giderek 15,4 gram altına kiraya vermiş olsun. Bir sonraki ayda altın fiyatı 120 TL’ye düşerse kiracı, 140 TL’ye çıkarsa ev sahibi mağdur olduğunu düşünmeye başlar. Dolayısıyla paranın yerine altın ikame etmenin doğrudan para kullanmaya üstünlüğü kalmaz.
Üçüncü yöntem ikinci dünya savaşına kadar azalarak da olsa bütün dünyada zaten uygulanmış bir yöntemdir. Merkez bankaları enflasyon nedeniyle insanların “al paranı ver karşılığı olan altını” demeleriyle başa çıkamadığı için altın karşılığı, bütün paralardan kaldırılmış yalnızca ABD, 1971 yılına kadar 1 Ons Altın = 35 Dolar sabitlemesiyle Doların altın karşılığını korumaya devam etmiştir (Bretton Woods sistemi.) Esasen bugün ABD Dolarının bir numaralı rezerv para olarak kabulünün ve uluslararası ticarette ve finansal işlemlerde temel para olarak kullanımının ardında yatan bir neden de Doların bütün öteki paralardan daha uzun süre altın karşılığının korunmuş olmasıdır. Diğer ekonomiler, paralarını Dolara sabitleyerek bir anlamda dolaylı olarak altına sabitlemiş oluyorlardı. Vietnam Savaşının yarattığı ağır mali yükler nedeniyle ABD de gidişe dayanamamış, altın karşılığını kaldırarak Doları karşılıksız hale getirmiştir. Bugün bütün kâğıt paralar karşılıksızdır. Altın karşılığı kâğıt para basımı sabit kur sistemiyle yürür. Dalgalı kurda hem kurun değerinin sürekli değiştiği hem de altın fiyatının oynak olduğu bir ortamda kâğıt paraları altın karşılığında basmak sürdürülebilir bir iş değildir.
Öte yandan dünya artık 100 yıl geriye gidip kâğıt paranın yerine madeni para koyamaz, 50 yıl geriye gidip altın karşılığında kâğıt para basmaya dönemez, 1000 yıl geriye gidip trampa ekonomisini tekrar yaşatamaz.
Altını Teşvik Bir Alternatif mi?
Altını para yerine kullanmanın mümkün olmadığını yukarıda ortaya koymaya çalıştık. Şimdi de altın biriktirmenin iyi bir şey olup olmadığını kişiler açısından değil ülke ekonomisi açısından ortaya koymaya çalışalım.
Bu konuyu tartışırken Türkiye’nin ne kadar altın ürettiğine ve bu üretimin dünya altın üretimi içinde ne kadarlık bir paya sahip olduğuna bakarak işe başlamamız gerekiyor. Türkiye’de ve dünyada altın madeni üretimi aşağıdaki tabloda ton olarak gösteriliyor (kaynak: Türkiye için: http://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Altin ve http://altinmadencileri.org.tr/turkiye-altin-uretimi/ dünya için: https://www.statista.com/statistics/238414/global-gold-production-since-2005/) (Tablodaki miktarlar ton olarak okunmalı.)
Demek ki Türkiye ürettiği altından çok daha fazlasını ithal ediyor. Türkiye, bu altını (bir yıl İran ile yapılan trampa türü alış veriş dışında) büyük ölçüde Dolarla ithal ediyor. O halde Dolar biriktirmekle Dolarla ithal edilmiş altın biriktirmek arasında ya da daha açık bir ifadeyle altın biriktirmeyi teşvik ile Dolar biriktirmeyi teşvik arasında ülke açısından bir fark bulunmuyor.
Alternatif TL’ye Dönüştür Ama Onun da Koşulları Var
Ülke ekonomisi açısından fark yaratacak tek şey insanları TL biriktirmeye yöneltmektir. Çünkü TL’yi sadece biz üretiyoruz, hiçbir yerden ithal etmiyoruz. Ne var ki insanları buna yönlendirebilmek için bazı şeyler yapmak şart. Her şeyden önce TL’nin iç değerini düşüren enflasyonu ve dış değerini düşüren kur artışını önlemek gerekiyor. Kur artışının dışarıdan kaynaklanan kısmını önlemek elbette bizim elimizde olan bir şey değil. Ama bu artışın içeriden kaynaklanan kısmını önlemek bizim elimizde. Bunun yolu da enflasyonu düşürmek ve riskleri düşürmekten geçiyor. Bunlara ek olarak kamu kesiminin belirlediği fiyatlar, ücretler ve tarifelerin hiçbir şekilde Dolara veya başka bir döviz cinsine endekslenmemesi çok önemli bir koşul. Kamu kesimi tarifelerini Dolara endeksleyince yurttaş da aynı yolu izliyor. Son olarak da reel faizin pozitif bir noktada olması ve serbestçe belirlenmesine izin verilmesi gerekiyor. Tasarrufuna faiz alamayan kişi enflasyon da olunca yabancı paraya dönüyor.