Karar yazarı Etyen Mahçupyan, Kürtleri aşağılayan duvar yazılarının, ölülere olan muamelelerin ve sabahın köründe bütün ilçeyi uyandıran milli marş yayınlarının toplumun hafızasından kolay silinmeyeceğini söyledi. "Devlet PKK’nın ona sunduğu imkanı bir kez daha heba etti. PKK’nın kaybının kendi kazancı olduğunu sanacak kadar bilgisizce davrandı" diyen Mahçupyan, "AK Parti artık çözüm istemiyor mu?" diye sordu.
Etyen Mahçupyan'ın, "AK Parti artık 'çözüm' istemiyor mu?" başlığıyla yayımlanan (9 Haziran 2016) yazısı şöyle:
Suriye’de kendisine ait bir Kürt devleti ya da özerk bölgenin ortaya çıkma imkanı PKK için hayallerin ötesi bir durumdu ve buna direnmesi, ya da serinkanlı yaklaşması psikolojik olarak mümkün değildi. O noktadan itibaren Rojava PKK için birinci öncelik, gerçek hedef haline gelirken, Türkiye’deki ‘çözüm’ araçsallaştı. ‘Çözüm’ ancak Suriye’deki muhtemel bağımsızlığı destekleyen bir bağlam içinde ortaya çıkacaksa anlamlı ve istenilirdi. ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ ile başlayan, hendek savaşları ile tepe noktasına ulaşan ‘halk savaşı’ bu yaklaşımın uzantısıydı. Örgüt Suriye’de kazanacakları uğruna Türkiye’de kaybetmeye hazır hale gelmişti. Devletin nasıl cevap vereceğini biliyorlardı… Halkın kendilerine bu denli karşı çıkacağını herhalde tahmin edemediler ama etselerdi bile söz konusu ‘ayaklanma’ stratejisinin değişmeme ihtimali fazlaydı.
***
PKK’nın bu tercihi hükümete önemli bir imkan sundu. Doğru davranarak örgütü gerçekten de Türkiye siyaseti açısından etkisizleştirmek... Bunun yolu Suriye’de esnek olunabileceğini göstermek, içerde ise bir yandan askeri açıdan gerekeni yapmak, diğer yandan da hızla yapısal ve hukuki değişimin kapısını açmaktı. Ama AK Parti iktidarı bunların sadece birini, yani askeri ayağı hayata geçirerek sorunu çözeceğini sandı. Dahası onu da geri tepecek şekilde, yanlışlara bulayarak yapabildi. Kürtleri aşağılayan duvar yazıları, ölülere olan muameleler ve sabahın köründe bütün ilçeyi uyandıran milli marş yayınları toplumun hafızasından kolay silinmeyecek.
Devlet PKK’nın ona sunduğu imkanı bir kez daha heba etti. PKK’nın kaybının kendi kazancı olduğunu sanacak kadar bilgisizce davrandı. Bugün “PKK bitiriliyor” cümlesinin gerçekliğinin olmadığını herkes biliyor. Örgütün silahlı gücünü şehirlerden atınca sadece sıfır noktasına geri dönüyoruz. Silahsız gücü hala orada ve Suriye’de de her an ‘geri dönebilecek’ en az yirmi bin adamı var.
***
İktidarın doğruları eksik yapmanın ötesinde bariz yanlışları ise uzun vadede PKK’nın hala niçin ayakta olduğunu iyi anlatıyor. Dokunulmazlıkların kaldırılmasının Kürt cenahında eleştiriyi engelleyeceği, iç bütünleşme sağlayacağı açık. Bu hamlenin hukuki, sosyolojik ve siyasi açıdan yanlışlığı bir yana AK Parti’nin ‘niyetini’ göstermesi açısından da getirdiği büyük bir handikap var. Çünkü yapılan iş, suç işlemiş olma ihtimali olanları yargıya sevk etmek değil. Bunun ötesinde HDP’li milletvekillerin Meclis’ten atılmasının yolunu açmak. Bu ise bölgede ‘sivil’ muhatap istenmediğinin, AK Parti’nin giderek askere yaklaştığının işareti olarak okunuyor.
Oysa Kürtlerin geleceğe dair tek dayanağı AK Parti’nin çözüm niyetiydi. İktidar bunu Kobani gündeminde idrak edemedi. Bugün inandırıcılık açısından gereken duruş çözümü ‘koşullardan bağımsız’ hale getirmektir. AK Parti ise örgütün sınır dışına çıkmasını, silahları gömmesini şart koşuyor. Bunun anlamı örgüt sınır dışına çıkmadığı sürece hükümetin paralize olması, belirsizlik süresinin uzaması ve herkesin yeniden PKK’lı olmaya yönelmesidir. Çünkü zaman geçtikçe yaşananın nedenleri unutulur, sonuçları belirleyici hale gelir ve sorumluluk devlete yüklenir.
***
Ayrıca çözümü PKK’nın davranışına bağlamak, örgütü Kürt haklarının ‘sahibi’ kılmakla kalmaz, gün gelir çözüm adımları atıldığında bunlar örgütün kazancı veya ona verilmiş taviz olarak algılanır. AK Parti’nin “PKK’ya rağmen çözümcü” olması, koşul öne sürmeden barışı sahiplenmesi gerekiyor… Zaten eğer çözüm PKK’nın tutumuna bağlıysa, AK Parti iktidara niçin talip, ‘siz’ o makamlarda niye varsınız ki?