Karar yazarı Etyen Mahçupyan, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak "Başarılı olsaydı, herhalde cemaatin gazetesindeyken Şubat 2012’de Hakan Fidan’ı tutuklama girişimini ‘yarı darbe’, 17/25’in ise darbe olduğunu yazan ve işten ayrılmaya zorlanan biri olarak, şu an çoktan tutuklanmış ya da başka bir akıbetle karşılaşmış olurdum" dedi.
"Serinkanlılığın ve hakkaniyetin yolunda ilerlemek, hukuku bayağılaştıran tasarruflardan kaçınmak zorundayız" diyen Mahçupyan, sözlerine şöyle devam etti:
"İktidar bu ilkeyi ihlal ettiğinde de korkmadan ve ille de denge aramadan eleştirebilmeliyiz. Çünkü AK Parti’nin doğruyu yapmasını istemeye hakkımız var ve istiyoruz. Bu kadar basit."
Etyen Mahçupyan'ın "Niçin AK Parti'yi eleştiriyorum" başlığıyla yayımlanan (5 Kasım 2017) yazısı şöyle:
Siyasi tutumu futbol taraftarlığı zannedenler, benim gibi yıllardır İslami muhafazakarların siyasi merkezi demokrasi çerçevesinde yeniden inşa etmesini destekleyenlerin, bugün niçin yoğun şekilde AK Parti eleştirisi yaptığını anlamakta zorlanıyor. Onlara kalırsa bir siyasi harekete destek vermek, parti nasıl karar verirse versin ve ne yaparsa yapsın söz konusu tasarrufları onaylamayı, sahiplenmeyi ve başkalarına karşı savunmayı gerektiriyor. Çünkü olaya kendi takımlarının öteki takıma karşı mücadelesi olarak bakıyorlar. Oysa bu yaklaşım ne uzun vadeli perspektife, ne nesnel değerlendirmeye, ne de ahlaki tavır almaya müsait değil… Nitekim nihayette taraf olunan siyasi hareketin kaba, sığ ve bağnaz bir yöne kayma eğilimini teşvik etmiş oluyor.
***
Benim gibi birçok kişi ise eleştiriye, desteklenen siyasi hareketin ‘kendisini düzeltme’ aracı olarak bakıyor. CHP, MHP ya da HDP’yi olgusal analize tabi tutsak da, normatif açıdan eleştirme kaygımız düşük. Çünkü onları ‘bizim’ siyasi partimiz olarak hissetmiyoruz. Oysa AK Parti’yi yıllar boyunca böyle gördük ve duygusal bir beklenti oluşturduk. Eleştirinin amacı AK Parti’nin doğruları yapması ve gerçek anlamda başarılı olup ülkede kalıcı ve demokratik yapısal dönüşümü gerçekleştirmesi… Mesele karşı takımı yenmek, ona ne pahasına olursa olsun zarar vermek değil. Kendi duruş ve tutumunu doğru, hakkaniyetli ve kuşatıcı bir norm haline getirebilmek…
Aksi halde devran döner ve yine ülke olarak kendimizi aynı cemaatçiliğin içinde buluruz. O zaman da, aynen geçmişte olduğu gibi, başkaları bizlerin üzerine yüklenir. Ama asıl büyük zarar toplum olma yönündeki bir türlü olgunlaşamayan arzumuza olur. Çünkü birlik bütünlük lafını çok etmemizden de anlaşılacağı üzere, manen parçalanmaya yatkın bir bünyemiz var. Şişirilmiş ama zayıf kimliklerden medet umuyor, bireyselliği taşıyamadığımız ölçüde kendi mahallemizin baskısı altında cemaatçi reflekslerde güvence arıyoruz.
Bu nedenle eleştiriyi yapıcı ve özellikle kendi cenahına yönelik olarak düşünmek gerekiyor. Başkaları hakkındaki ezberleri tekrarlamanın bizzat kendimizi aşağılamak anlamına geldiğini, eleştirinin ‘bizi’ düzelterek ‘bize’ yarar getirmesinin onu kıymetli kıldığını görmemiz lazım.
AK Parti bu ülkeye vesayet sistemini bitirebilecek ve kurumsal yapının demokratik normlar çerçevesinde yeniden inşa edilmesini sağlayabilecek tek siyasi hareketti. Vesayeti bitirirken kendi dışından da olası tüm desteği aldı. Bugün yeniden inşayı demokratik temellerden uzaklaştırdığında ise, kendi içinden bile eleştiri alıyor. Son derece doğal ve sağlıklı… Çünkü doğruyu yapmasını, ülkenin önündeki potansiyeli doğru yönde kullanmasını istiyoruz. Yeni bir hayal kırıklığı yaşamak ve ikinci sınıf ülke konumuna mahkum olmak istemiyoruz. Üstelik bunca yıldır destekleyip sahip çıktığımız bir siyasi hareketin tercihleri nedeniyle…
AK Parti’ye medya manipülasyonu ve pelikan trolleri üzerinden siyaset kurgulaması yakışmıyor. Aynı şekilde FETÖ ile mücadele ederken de, bir yandan belirli alanlara dokunmamak ama öte yandan darbenin uzağındaki sıradan bir sürü insanı aynı torbaya atmak da yakışmıyor.
***
Eğer darbe başarılı olsaydı, herhalde cemaatin gazetesindeyken Şubat 2012’de Hakan Fidan’ı tutuklama girişimini ‘yarı darbe’, 17/25’in ise darbe olduğunu yazan ve işten ayrılmaya zorlanan biri olarak, şu an çoktan tutuklanmış ya da başka bir akıbetle karşılaşmış olurdum… Ama yine de benim meselem olabildiğince çok insanı cezalandırmak ve yürek soğutmak olamaz.
Serinkanlılığın ve hakkaniyetin yolunda ilerlemek, hukuku bayağılaştıran tasarruflardan kaçınmak zorundayız. İktidar bu ilkeyi ihlal ettiğinde de korkmadan ve ille de denge aramadan eleştirebilmeliyiz. Çünkü AK Parti’nin doğruyu yapmasını istemeye hakkımız var ve istiyoruz. Bu kadar basit...