Sezin Öney*
Central European University (CEU), yani Orta Avrupa Üniversitesi, 25 yıldır Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de lisansüstü programlarıyla dünyanın dört bir tarafından öğrenci çekiyordu. Ancak, 4 Nisan Salı günü, Macaristan Parlamentosu’nda imzalanan bir anlaşma, CEU’nun kapatılmasına giden yolu açtı.
Bir haftada hazırlanan ve özellikle CEU’yu hedef alan bir yasayla gerçekleşti bu durum... Bu yasa, Macaristan kamuoyunda “Lex CEU” (CEU Kanunu) olarak biliniyor.
Bir not düşersek, Macaristan’da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminden itibaren “yasalar”, “yasama”, “parlamento” ve “avukatlık” çok sembolik kavramlar. Şu an iktidardaki Fidesz partisi de, bir grup avukatın kurmuş olduğu bir hareket. Başbakan Viktor Orbán da avukat kökenli... Dahası, ülkenin resmî konulardaki çalışma dili yüzyıllar boyu Latince olmuş; “Lex CEU” takma adı da, aslında Macaristan siyasi kültürüyle ilgili başlı başına ipuçları veren özelliklere sahip.
Söz konusu olan bu kanun aslında, Macaristan’da faaliyet gösteren yabancı üniversitelerin faaliyet koşullarını düzenliyor. Bu anlaşmaya göre, yabancı üniversitelerin Macaristan'da faaliyet gösterebilmesi için kurucusunun vatandaşlık bağları bulunduğu; yani, “tarafından kuruldukları” ülke hükümeti ve Macaristan devleti arasında “yüksek öğrenim” konulu bir ikili anlaşma yapılmasını gerektiriyor. Çeyrek asır önce kurulan CEU da, ABD ile Macaristan arasında bir yüksek öğrenim ikili anlaşması olmadığı için, teorikman artık Macaristan’da faaliyet gösteremez. Altı ay içinde de, ABD ve Macaristan arasında bir anlaşma imzalanmazsa, CEU kendine yeni adres bulmak zorunda... Dahası, böyle bir anlaşma imzalansa bile (ki bu çok düşük ihtimal), CEU’nun Amerika’da da kampüs açması ve eğitim vermeye başlaması lazım. Bu da komplike ve zor bir süreç.
Yani, CEU’nun (en azından Macaristan’da) kepenk indirmek zorunda kalması mümkün mü?
Açıkçası mümkün...
Çünkü, Macaristan’ın tarihi ve siyasi kültürü bakımından, parlamentonun kararları çok önemseniyor. Ve bugünkü siyasi dengeler de, CEU’yu bilfiil hedef haline getiren Başbakan Viktor Orbán’dan yana.
Hikâyenin başına gidelim; neden ve nasıl gerçekleşti bu olay?
Her şeyden önce, CEU’nun kurucusu George Soros.
Soros da, malum, tartışmalı bir kişilik...
Soros György yani…
Soros; Macarca’da “şanslı” demek.
Macaristan’ın Orta Asya kökenleri nedeniyle, bu ülkede önce soyadları yazılıyor; yani “baba isimleri” önce geliyor.
Soros György de, bir Yahudi olarak, Nazilerin yönetimi altında olan (işgal demiyorum çünkü o dönemki Macar hükümetinin rızası var) ülkesinden kaçıyor.
17 yaşında o zaman.
İngiltere’ye gidebiliyor. Gerçekten, “Soros” yani... Şanslı zira, “mülteci” geçmişinden kaçarak London School of Economics gibi prestijli bir okulda lisans ve yüksek lisans derecesi alma şansına sahip olabiliyor. Kolay geçmiyor Soros için; garsonluk, hattâ hamallık yapıyor. Soros György, tüm bu güçlüklere rağmen pes etmiyor ve ısrarla felsefe okuyor. Hayattaki en büyük ideali, felsefe alanında akademisyen olmak. Ama, hocalarından Karl Popper, ona hiçbir zaman başarılı bir felsefe profesörü olamayacağını söylüyor. Ve ona şansını iş dünyasında denemesini söylüyor.
Soros da, bu öğüdü tutuyor ve New York’a taşınıyor. Önce bazı bankalarda çalıştıktan sonra, kendi risk fonunu kuruyor. Kısa bir sürede, 1970’lerin başında yeni gelişen küresel finans piyasalarının gidişatını öngören , risk alan hamlelerle milyonlarca dolarlık bir servet ediniyor Soros.
Bugün, 25 milyar dolarlık bir servetin sahibi. Ancak, bu servet hiç de öyle tartışmalardan uzak elde edilmiş bir servet değil. 1992’de İngiltere’de “Kara Çarşamba” olarak anılan para krizi yaşanırken, krizden Soros’un elde ettiği kȃr, 1 milyar doları aşıyor. Sadece o zaman değil; bir çok kez, insanlara acı çektiren finansal krizlerden kazançlı çıkan Soros oluyor.
Daha önce de Prag’dan “gönderilmişti”
Bir uluslararası üniversite kurmak, aslında krizler sayesinde zengin olan Soros için bir anlamda “nedamet getirmek” gibi bir adımdı. Tabii, bu konuda birçok farklı yorum da var. Başta Popper olmak üzere, akademik bir başarı elde edemeyeceğini öne süren eski hocalarına nazire yapmak istediği gibi. Ve, Soğuk Savaş sonrası dönemde, eski Komünist bloğun yeni kuşak liderlerini yetiştirmek ve dünya siyasetinde söz sahibi olmak istemesi gibi.
Sebep her neyse, CEU’nun kuruluşunu sadece Soros’un kendisine indirgemek, bu okulda emeği olan Orta Avrupa coğrafyasının birçok akademisyeni ve entellektüeline haksızlık olur. Böyle bir üniversitenin kurulması fikri aslında, Macar tarihçiler Péter Hanák ve István Teplán gibi isimler, bölgenin başlıca başkentleri Prag-Varşova-Budapeşte’de öğretim verecek, üç merkezli bir üniversite kurulması fikrini ortaya atmışlardı. Bu anlamda, Soros sadece üniversitenin kurulması için gerekli sermayeyi sağlayan kişi oldu. Bununla beraber, üniversitenin vizyonu da, Soros’un hocası Popper’ın, liberalizmin en önemli eserlerinden sayılan “Open Society and its Enemies”in (Açık Toplum ve Düşmanları) felsefi tezi ekseninde şekillendi.
CEU, aslında ilk olarak 1991’de Prag’da eğitim vermeye başladı. Aslında Soros, üniversitenin bugünkü Slovakya’nın başkenti Bratislava’da kurulmasını istemişti. Avusturya’nın başkenti Viyana’ya da çok yakın olan Bratislava, Orta Avrupa içindeki en “merkezî” konumdaki büyük şehir idi. Slovak politikacılar, başta bu üniversite projesine çok sıcak baktılar. Ancak, bir grup Slovak tarihçi milliyetçi bir deklarasyonla, CEU projesine karşı çıktı ve kısa zamanda ciddi bir kamuoyu oluşturdular. İşte bu sebeple üniversite, Prag’da kuruldu. Çekoslovakya’nın ayrılma döneminde, Çek milliyetçisi politikacı Václav Klaus’un ön plana çıkmasıyla, CEU’nun Prag’daki konumu sallantıya girdi. Aynı şekilde, Polonya’da da, CEU’nun bir kampüs açmasına sıcak bakılmadı. Sonunda, CEU tüm faaliyetlerini Budapeşte’ye çekti.
Eğer altı ay içinde, ABD ve Macaristan arasında, bir ikili anlaşma sağlanmazsa, CEU’nun Macaristan sınırları dışına taşınması gerekecek. Bu da açıkçası yüksek ihtimal gözüküyor. ABD’de Donald Trump yönetiminin sağı solu belli olmaz; ama ABD Başkanı’nın Soros’a yardım eden bir politik çizgi izlemesi, biraz zor gözüküyor. Neticede, Trump taraftarları da Soros’u hiç sevmiyor ve onu “komplocu” olarak niteliyorlar.
Bir diğer ihtimal, Başbakan Viktor Orbán’ın gördüğü uluslararası tepki sonucu geri adım atması. Ben, bunu tamamen ihtimal dışı görüyorum. Zira, 2018’de Macaristan’da genel seçimler var ve zaten Orbán’ın CEU’yu “siyasi mesele” haline getirmesinin ardında seçimlere yönelik hesaplar var. Üstelik, Orbán partisi Fidesz’in çoğunlukta olduğu Macar parlamentosundaki 199 milletvekilinden 123’ü, CEU’yu Macaristan’da faaliyet gösteremez hâle getirecek yasaya destek verdi. Böyle ezici bir çoğunluğa karşı geri adım atıyor olmak, Orbán’ın “zayıf” gösterecek bir durum.
Bu durumda, eğer Orbán hükümeti ile bir “orta yol” bulunmazsa, CEU’nun 2018’den itibaren yeni öğrenci alamaması söz konusu olacak ve 2021’e kadar da kapanması gerekecek.
Üniversitenin şimdiki rektörü, Kanadalı yazar ve Liberal Party (şimdiki Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun partisi Liberal Parti) eski liderlerinden Michael Ignatieff.
Ignatieff CEU’yu kapatacak yasa ortaya çıkar çıkmaz, hemen ABD’ye giderek, Trump yönetiminde görev yapmaya devam eden dışişleri bürokrasisi ile görüştü. Soros’un kendisi, açıkça Trump’a karşı; dolayısıyla, Trump ile CEU’nun kurumsal diyaloğunu kurmak pek kolay değil. Ve dediğimiz gibi, Trumpçılar (gerek taban olarak gerekse de yönetim) Soros’tan nefret ediyorlar. Ama, Ignatieff gene de, ABD’den bir tür “kaygılıyız” açıklaması çıkarmayı başardı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın sitesine de konan kısa açıklamayı, Barack Obama döneminden kalan Dışişleri Bakanlığı Sözcü Vekili Mark Toner yapmıştı.
Bu açıklama çok sert bir açıklama değildi ama, gene de, Orbán’ın yakın çalışma çevresinden, eski dış politika danışmanı da olan Macaristan’ın ABD Büyükelçisi Réka Szemerkényi’nin geri çağrılmasına neden oldu. Konu Orbán’a sorulduğunda, “ben kadın işleriyle ilgilenmiyorum” gibi cevap verdi; Réka Szemerkényi’nin bir kadın olduğunu belirtelim.
Ben, Orbán hükümetinin geri adım atmayacağını ve CEU konusunu siyasi bir malzeme olarak, üniversite kapanıncaya kadar kullanacağını düşünüyorum.
Bir başka yazıda da, “Lex CEU”nun Orbán’a yakın isimlerce gündeme getirildiğini ve CEU’ya karşı medyada negatif kamuoyu algısı oluşturulduğunu anlatacağım; çok tanıdık bulacaksınız bu hikâyeyi de.
*Bu yazı ilk olarak Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'te yayımlanmıştır.