Sabah gazetesi, Lübnan'ın en zengin iş adamlarınından Ali Salhab'ın Bodrum'da gerçekleşen düğününde efsanevi psychedelic rock grubu Pink Floyd'un sahneye çıktığını ileri sürdü.
Gazetenin bugünkü (17 Ağustos 2015) birinci sayfasında da yer verilen haberde “Lübnan jet seti, Bodrum'da yapılan üç gün üç gecelik düğünde buluştu. Damat Ali Salhab, Pink Floyd'un sahneye çıktığı düğün için 12 milyon lira harcadı” ifadeleri kullanıldı.
Grubun hayatta kalan üyelerinin tekrar birleşmesi yönünde geçmişte kesin ve olumsuz açıklamalar yaptığı Pink Floyd'un sahne aldığı iddiası, Hürriyet gazetesi tarafından da yalanlandı. "Haberi okuyan Pink Floyd hayranlarının hayal kırıklığına uğradığını" belirten Hürriyet gazetesinin internet sitesinde, düğüne dair şu bilgilere yer verdi:
"Ali Salhab ile Aya Khalil 3 gün 3 gece süren düğünü önceki akşam Cennet Koyu'ndaki Mandarin Otel’de yapıldı. Davetliler, iskeleye kurulan devasa düğün çadırında toplandı. Damat Ali Salhab iskelede beklerken, gelin Aya Khalil çadıra tekneyle, görsel şovlar eşliğinde getirildi. Düğüne dünyaca ünlü modacı Donatella Versace da katıldı. Eğlence DJ müziği eşliğinde sabahın ilk ışıklarına dek sürdü."
Pink Floyd'un serüveni
2014'te grup üyeleri David Gilmour ve Nick Mason öncülüğünde çıkan “The Endless River” albümü vasıtasıyla Ceren Büyüktetik imzasıyla, Yurt gazetesinde yayımlanan Pink Floyd'un tarihinin kısa özeti şöyle:
Herkesin ergenlik döneminde duvarına posterlerini asacak kadar hayran olduğu müzisyenler vardır ama hayatımızda yer edeni çok azdır. İngiliz müzik grubu Pink Floyd da kimileri için fazlaca uçuk sayılabilecek saykadelik sound’u, insanın doğasına inen, sisteme kafa tutan şarkı sözleriyle üç kuşağın zihninde ve kulağında yer etti. 1973 yılında kaydedilen “The Great Gig in the Sky”ı ya da 1975 yılında kaydedilen “Wish You Were Here”i bugün bu kadar içselleştirebiliyor olmamız tesadüf değil.
Syd Barett'in yokluğu
Üniversite arkadaşları Syd Barett, Roger Waters, Richard Wright ve Nick Mason’un daha da önceye dayanan bir müzik deneyiminin ardından 1965 yılında kurdukları Pink Floyd’un müziği grup içindeki tüm çalkantılara rağmen bugüne gelmeyi başardı. Pink Floyd üyelerini derinden sarsan ve belki de şarkılarına en çok yansıyan olay, grubun lideri Syd Barrett’in yaşadığı ruhsal problemler nedeniyle ayrılması oldu. Şüphesiz bu istenmeyen bir gidişti, ancak zorunluydu. Yaşayan ölüye dönen Barrett’i yıllar sonra tekrar gören arkadaşları onu tanıyamamışlardı bile. Wish You Were Here ve Shine On You Crayz Diamond gibi birçok şarkı da bu gidişin izlerini taşıdı. Gruptan 1968 yılında ayrılan Barrett’in varlığı soyut bağlamda hep yansıtılmaya çalışıldı.
Waters ve Gilmour
Astronomiden ziyade deliliği anlatan “Dark Side of the Moon”un ardından yaratıcılık anlamında tıkanan, fiziksel ve psikolojik bir yorgunluk içine düşen grup bu durumdan da sıyrıldı. Roger Waters’ın yaratıcı zekasının öncülüğünde en iyi albümlerinden biri olan “Wish You Were Here”i hazırladılar. Şarkılar önceki grup içi ilişkilerindeki iniş çıkışların bir özeti niteliğindeydi. Waters albümü, “Hissettiğim şeylere olabildiğince yakın durmak istedim: Syd'in kaybından kaynaklanan tanımlanamaz ve kaçınılmaz bir melankoli” diye anlatacaktı.
Roger Waters ve David Gilmour arasında telif hakları konusunda çıkan ve egoların çarpışmasıyla sonuçlanan tartışmalar Waters'ın gruptan ayrılmasıyla sonuçlandı. Grubun lideri ve yaratıcı beyni konumundaki Waters'ın gidişinin ardından sıkıntılar yaşayan Pink Floyd 1986’da Gilmour’un öncülünde bu defa ilk kez Roger Waters olmadan yeniden toparlandı. Waters kariyerine tek başına devam ederken Gilmour, Wright ve Mason üçlüsü “A Momentary Lapse of Reason” ve “The Division Bell” adlı iki müthiş albüm daha yaparak veda etti. Bu durum Pink Floyd hayranlarını Roger Waters'cılar ve David Gilmour'cular olaray ikiye ayırsa da bu bir veda değildi. Keza “The Division Bell”in son şarkısı “High Hopes”un son sözleri şöyleydi: “The Endless River (Sonsuz bir nehir) / Forever and ever (Sonsuza kadar ve daima)”
Şarkılarda Marx ve Orwell izleri
Şarkılarında bir yandan Karl Marx’ın yabancılaşma teorisinden, bir yandan George Orwell’in Hayvan Çiftliği’nden beslenen, modernitenin toplum üzerinde yarattığı deliliği ve yok oluşu anlatan Pink Floyd sadece bir sistem eleştirisi yapmakla kalmadı. "Değer vermekten korkma" gibi sözlerle empati duygusunu ve bireyin kendisini sorguladığı bir bakış açısını da merkezine aldı. Sık ağaçların arasından akan bir nehir gibi bir karanlığa bir aydınlığa girip çıktı. 10 Kasım’da piyasaya sunulacak olan ve ismini “High Hopes”un sondan bir önceki cümlesinden alan “The Endless River” albümü de iki üyesi hayatta olmayan bir üyesi ise gruptan ilişkisini kesen Pink Floyd’un gerçekte hiç dağılmayacağını vurguladı. Şarkılarında var oluşu sorgulayan bir grup için de bu beklenen bir yaklaşımdı.
Albüm 1993'teki kayıtlarla oluşturuldu
“The Endless River” belki biraz eksik bir albüm. Roger Waters’ın zekası eksik. Syd Barrett ve Richard Wright artık hayatta değil. Ancak “The Endless River”daki parçalar Gilmour, Wright ve Mason'ın 1993'te “The Division Bell”in stüdyo çalışmaları sırasında kaydettiği ve hiç yayınlanmayan 20 saatlik kayıtların yeniden aranje edilmesiyle oluşturuldu. Dolayısıyla “The Endless River” Richard Wright'in jübile albümü olarak gösteriliyor. Roger Waters ve Syd Barrett’in yokluğu da o dönem yaptıkları müziğe çokça yansıdığından bu albümde onların varlığından da soyut olarak söz etmek mümkün.
Her ne kadar Comfortably Numb’daki solo performansıyla efsaneleşen ve dünyanın en iyi gitaristleri arasında yer alan David Gilmour’u son bir kez daha dinlemek heyecan yaratsa da şu bir gerçek ki Pink Floyd'un hiçbir albümü Waters'ın da gruba dahil olduğu dönemlerdeki kadar içimize işleyemeyecek.
Deneysel bir müzik
Yaptıkları müziğe yıllar yılı her ne kadar saykadelik, deneysel, progresif rock ve daha birçok tanımlama yapılsa da Roger Waters'a göre bu onlar için sadece bir eğlenceydi. İlginç müzik aletleri yaratmaktan ve kullanmaktan hiç çekinmediler. Para kazanmaya başladıklarında bu deneyselliği konserlerinde de sürdürdüler. Dev ışık sistemleri kullanarak büyüleyici ışık gösterilerine imza attılar. Hayranlarının duvarlarını da sıradan grup fotoğraflarından oluşan posterlerle süslemediler. Grubun, Storm Thorgerson tarafından tasarlanan albüm görselleri modası hiç eskimeyen bir ikona dönüştü.
Kapak 18 yaşındaki Mısırlı tasarımcıdan
- Pink Floyd'un 15' inci albümü olan “The Endless River” David Gilmour'un Thames nehrinde bulunan Astoria isimli teknesindeki stüdyoda tamamlandı. Daha önce “A Momentary Lapse of Reason” ve “The Division Bell” albümleri de burada kaydedilmişti.
- Albümün David Gilmour dışındaki yapımcıları arasında daha önce de Pink Floyd'la çalışan Phil Manzanera ile Andy Jackson da var. Ayrıca grubun emektar vokalisti Durga McBroom da albümde yer aldı.
- Albümün son parçası olan “Louder Than Words” David Gilmour'un eşi yazar Polly Samson tarafından yazıldı. Gilmour albümde bir tek bu parçada vokalistlik yaptı.
- 1994 yılında “Keep Talking” parçasının klibinde görünen fizikçi Stephen Hawking'in ismi “Talkin Hawkin” adlı parçada bir kez daha geçiyor. -
“The Endless River”ın kapak çalışmaları 18 yaşındaki Mısırlı grafik tasarımcısı Ahmet Emad Eldin tarafından yapıldı. İnternette Eldin'in portfolyosunu gören Pink Floyd'un kreatif direktörü Hipgnosis Eldin'e e-mail atarak ulaştı. Pink Floyd albümlerinin sanat çalışmalarını daha önce Hipgnosis'in sahibi Storm Thorgerson yapıyordu. 2003'te yaşamını yitiren Thorgerson'ın “Dark Side of the Moon” için tasarladığı prizma şeklindeki albüm kapağı efsaneleşmişti.
Roger Waters yeni albümde olmayacağını Facebook üzerinden paylaştığı şu mesajla açıkladı:
“Grubu Nick ve David kurdu. Ben Pink Floyd'un bir parçası değilim. Pink Floyd'dan 29 yıl önce 1985 yılında ayrıldım. Ne Pink Floyd'un stüdyo albümleri 'Momentary Lapse of Reason' ve 'The Division Bell' ile, ne de 1987'deki ve 1994'teki Pink Floyd turneleriyle bir bağım yok. Aynı şekilde 'The Endless River' ile de.”
Son çalışmaları
Wikipedia'da Pink Floyd'un "Son çalışmaları" başlığı altında paylaştığı bilgilerin bir kısmı da şöyle:
Gilmour, Mason ve Wright 2003'te ölen menajerleri Steve O'Rourke için birleşip "Fat Old Sun" ve "The Great Gig In The Sky"'ı cenazede çaldılar. 1981 yılındaki Earls Court (Londra) konserinin ardından bir daha sahnede birlikte görülmeyen grubun orijinal kadrosu 2 Temmuz 2005 tarihinde Londra Hyde Park'ta düzenlenen Live 8 yardım konserlerinde 24 yıl sonra bir araya geldi ve "Breathe", "Money", "Wish You Were Here" ve "Comfortably Numb" parçalarını canlı olarak çaldı.
Grup kurucularından Syd Barrett, 7 Temmuz 2006'da pankreas kanserinden dolayı hayatını kaybetti. 2007'de ise onu anma konserinde Roger Waters sahne aldı, konserin sonunda ise sürpriz olarak Gilmour, Mason, Wright Arnold Layne'i çaldı. Gecenin son şarkısında tüm konuklar beraber "Bike"ı söylemişlerdir ancak Roger Waters, diğer Floyd üyeleriyle sahneye çıkmamıştır. Grubun piyanisti Richard Wright da 15 Eylül 2008 tarihinde açıklanmayan bir kanser çeşidinden dolayı yaşamını yitirdi.
Syd Barrett ve Roger Waters'tan sonra grubun üçüncü lideri olarak nitelendirilen David Gilmour gelen turne tekliflerini "Artık yaşım ilerledi. Pink Floyd'un stüdyo ve turne stresini kaldıramam" diyerek geri çevirmektedir. Bu açıklama, bir bakıma Pink Floyd'un ebedîyen dağıldığını ve bir daha birleşmeyeceğini göstermektedir.