Özel Dosya

'Lice katliamında üç çocuğum öldü, biri kör oldu, 22 yıldır şarapnel parçalarıyla yaşıyorum!'

Tuğgeneral Aydın ve 15 kişinin katledildiği Lice katliamı davasında ilk yüzleşme 1 Nisan’da yapılacak

29 Mart 2015 02:00
Veysi Polat

Veysi Polat
polatveysi@hotmail.com
Diyarbakır

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 yıl önce yaşanan ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ile 15 kişinin ölümüyle sonuçlanan “Lice katliamı davası”nda 1 Nisan Çarşamba günü önemli bir gelişme yaşanacak. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya ilk kez, haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis ile 24 yıla kadar hapis cezaları istenen sanıklar emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve emekli Üsteğmen Tünay Yanardağ ile bedeninde 6 şarapnel parçasıyla yaşayan ve olaylarda üç çocuğunu kaybeden Zerife Cantürk de katılacak. 

Cantürk, “Olayda tankların kullanılmadığını söylemişlerdi. Benim evim 2 tanktan atılan bombalarla vuruldu. Katliamın delili olan şarapnel parçalarıyla 22 yıldır yaşıyorum” dedi.

 

22 yıllık davaya iki sürgün

 

Lice katliamı davası, 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasına bir gün kala, 21 Ekim 2013 tarihinde dönemin Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı Osman Coşkun’un hazırladığı iddianameyle açılmıştı. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianame, Ergenekon davaları sürecinde Güneydoğu'daki faili meçhul cinayetleri açığa çıkarma adına da beklenti doğurmuş, ancak daha sonra davanın önce Eskişehir’e, oradan da İzmir’e nakledilmesi tartışmalara yol açmıştı. 

İlk olarak sanıkların “güvenlik” gerekçesiyle yaptıkları itiraz kabul gördü ve dava Yargıtay kararıyla Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi’ne gitti. Eskişehir’de "özel yetkili mahkeme" olmadığı anlaşılınca dava İzmir’e taşındı.

Sanıklar ilk kez hâkim karşısına çıkacak

 

3 ay önce görülen ilk duruşmaya katılmayan, “taammüden öldürme”, “halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik”, “cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ile 24 yıla kadar hapis cezası istenen dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve üsteğmen Tünay Yanardağ, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak, “dönemin en yüksek mülki amirleri olduklarından bahisle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun ilgili genelgeleri ve Ceza Mahkemeleri Kanunu'nun 161. maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı’ndan haklarında soruşturma ve kovuşturma izni alınmadığını, izin alınmadan da yargılama yapılmayacağını, bu nedenle HSYK’dan izin istenilmesini” talep ettiler. Mağdur avukatlarının itirazı üzerine sanıkların talebi reddedilince dosya İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kaldı.

Bu kararla birlikte sanıklar ve mağdur Liceliler, 1 Nisan 2015 Çarşamba günü saat 09.00’da ilk kez karşı karşıya gelecek.

 

Ağır yaralandı, üç çocuğu öldü, bir çocuğu kör oldu!

 

Davaya katılacaklardan biri de 51 yaşındaki Zerife Cantürk. 

İki ayrı tanktan atılan bombaların evine isabet etmesi sonucu Suna (5), Hüseyin (13) ve Dilbirin (2) isimli çocukları öldü, bir kızı kör oldu, kendisi de ağır yaralandı. 

20 gün komada kalan ve çocuklarının ölümünü olaydan 4 ay sonra öğrenen Zerife Cantürk, 1 Nisan’daki duruşmaya vücudunun riskli bölgelerinde yer aldığı için alınamayan 6 adet şarapnel parçasıyla katılacak.

 

'Vücudumdaki şarapnel parçaları nedeniyle 22 yıldır acı çekiyorum'

 

T24’e konuşan Zerife Cantürk, şunları söyledi:

“22 Ekim 1993 günü sabah saatleriydi… Her yerden silah sesleri geliyordu. Ben, eşim, çocuklarım Suna ve Dilbirin ile komşumuz Ali Canpolat ve ailesi bizim eve sığınmıştı. Çünkü diğer evler prefabrikti, bizimkisi ise tek betonarme evdi. Daha güvenli olduğu için bizim eve sığınmışlardı. Tepemizde 6 helikopter geziyordu ve evimize ateş açıyordu. Biz de yere uzanır vaziyetteydik. İki tankın Kelvan Camisi’nin köşesinden evi hedef alıp ateş açtığını gördüm. Sonrasını hatırlamıyorum. Çocuklarımın öldüğünü bile 4 ay sonra bana söylediler.

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 20 gün komada kalmışım. Vücudumdaki şarapnel parçaları nedeniyle yıllardır acı çekiyorum. Her geçen gün daha kötüleşiyorum. Doktorlar şarapnel parçalarının ameliyatla alınması durumunda felç geçirme riskinin yüksek olduğunu söylediler. Ben de katliamın delili olan parçalarla 22 yıldır yaşıyorum. Şikâyetçiyim, bu olaya sebebiyet her kimse hesap vermelidir.”

 

Savcı: Saldırıya katıldığı tespit edilen PKK mensubu yok

 

İddianameye göre, "tanıkların anlattığı üzere Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, devlet içindeki derin güçler tarafından öldürüldü ve bu cinayet Lice’nin yakılmasına" gerekçe yapıldı. Savcının iddianamesinde şöyle deniyor: 

“Operasyonu Diyarbakır Jandarma Komutanı olan şüpheli Eşref Hatipoğlu yönetmiştir. Resmi tutanaklarda PKK’nın ilçeye saldırması nedeniyle bu sonucun meydana geldiği yazılmış, ancak örgüt o gün ilçeye kendilerine ait hiçbir gruptan saldıranın olmadığını ileri sürmüştür. Aradan geçen 20 yıla rağmen saldırıya katıldığı tespit edilen örgüt mensubu olmamıştır… ‘Ataç’ kod isimli gizli tanık, beyanında, 1993’te Bahtiyar Aydın’ın Diyarbakır’a Jandarma Bölge Komutanı olarak atandığını, o zamanki rütbesinin tuğgeneral olduğunu, aynı dönemde Üsteğmen Tünay Yanardağ’ın da Abdülkerim Kırca’ya bağlı olarak Diyarbakır JİTEM’de tim komutanı olarak görev yapmakta olduğunu, okuldaki anlaşmazlıklarının da Diyarbakır’da devam ettiğini, Yanardağ’ın Aydın’ı kast ederek, ‘Ankara’da bu heriften kurtulamadım, buraya geldim yine kurtulamadım, bu adam benim kurmay olmamı engelleyecek, bundan ancak öldürürsem kurtulurum, başımıza bela oldu’ şeklinde kendi kendine sürekli konuştuğunu anlatmıştır. 


Tanık, ayrıca, Cemil kod isimli itirafçı şahısla birlikte Tünay Yanardağ’ın, JİTEM adına bir duyum raporu hazırlayarak 22 Ekim 1993 tarihinde Lice’ye kalabalık bir terör örgütü mensubu tarafından eylem ve saldırı yapılacağını Diyarbakır’daki bölge komutanlığına bildirmesi neticesinde, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da birlikleri yerinde kontrol etmek, herhangi bir olumsuzluk yaşanmasını engellemek amacıyla korumaları ile birlikte helikopterle Lice’ye gittiğini, helikopterin iniş yaptığını, Aydın’ın helikopterden indikten sonra tugaya girdiği sırada, yaklaşık 300 metre mesafede çaprazında kavaklık bölgeden ‘Kanas’ ile Üsteğmen Tünay Yanardağ’ın organizesi ile tetikçilik görevini yapan Cemil kod veya aynı infaz timinde görevli bir başka kişi tarafından vurularak şehit edildiğini beyan etmiştir.”

 

Çatışma süsü vermek için Kalaşnikof ve kovan yerleştirdiler

 

"Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürüldüğü gün Lice’de çatışma vardı” iddiasını çürüten bir diğer önemli tespit de, bir dere yatağında bulunan makineli tüfeğin yanındaki 680 kovanın 9 farklı silaha ait olduğunun ortaya çıkmasıydı.

Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı Osman Coşkun tarafından hazırlanan iddianameye göre Aydın’ın öldürüldüğü olay yerine çatışma süsü vermek için sahte deliller yerleştirildi. 

İddianamenin “Dikkat çeken hususlar” başlıklı bölümünde, Lice’de bir dere yatağına atılmış bir makineli tüfeğin bulunduğu belirtildi. İddianamede olaylardan sonra yıkılan bir evin enkazında bulunan 3 Kalaşnikof marka tüfeğin çevresinde 301 adet kovan bulunduğu yer aldı. Bu kovanların 29 farklı tüfekten çıkan kurşuna ait olduğunun tespit edildiği iddianamede, tüfek ve kovanların olay yerlerine sonradan konulduğuna dair şüpheye dikkat çekildi. Bu şüpheyi güçlü kılan bir örnek de iddianameye girdi. Lice’de evi yanan Eşref Dekman isimli şahsa ait "bulundurma ruhsatlı" ve hiçbir suçta kullanıldığı tespit edilemeyen bir Kalaşnikof'un “PKK mensuplarına ait RN 20888 seri numaralı silah” olarak tutanaklara geçirildiği ifade edildi.

Savcıdan önemli tespitler

 

İddianamede, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın suikasta kurban gittiği şüphesini kuvvetlendiren tespitler şöyle sıralanıyor:

* Çatışmanın çok yoğun biçimde ve şehir içinde meydana gelmesine ve gün boyunca devam etmesine, 16 kişinin yaşamını yitirmesine, çok sayıda vatandaşın yaralanmasına, ilçedeki birçok bina ve aracın hasar görmesine karşılık, hiçbir PKK’lının ölü, yaralı ya da sağ yakalanmaması, şehir içinde yaralanan asker ve polisin bulunmaması.

* Olayda yaralanan askerlerin ifadelerinin ve adli muayene raporlarının alınmamış olması.

* Sokağa çıkma yasağı ve aramalar üç gün sürmesine rağmen hasar gören binaların nasıl hasar gördükleriyle ilgili ayrıntılı tespitin yapılmamış olması.

* Hangi birliklerin çatışmaya kaç askerle katıldığının belirtilmemesi.

 

Türkiye AİHM’de mahkûm oldu

Olaylarda 16 kişi hayatını kaybetmiş, onlarca kişi yaralanmış, 401 ev, 242 işyeri ağır hasar görmüş,  binlerce kişi de zorunlu göçe maruz kalmıştı. 

Davayla ilgili olarak 2001’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) devletin sorumluluğu kabul etmesiyle "dostane çözüm"e giderek “yaşam hakkını ihlal”den devletten 4.1 trilyon lira tazminat alan Liceliler, 1 Nisan 2015’te görülecek davaya toplu halde katılma kararı aldı.