İktidara yakın yayın politikası ile bilinen Diriliş Postası, 19 Haziran Pazar günü yapılacak Trans Onur Yürüyüşü ve 26 Haziran Pazar günü 14. kez yapılacak olan LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) Onur Yürüyüşü'ne katılacak insanlara karşı tehditte bulundu. "İfade özgürlüğü varsa kınama özgürlüğü de vardır. Bu mesele toplumsal bir tehdit olarak algılanırsa toplumu oluşturan bireylerin tepki verme hakkı vardır" görüşünün savunulduğu gazetenin bugünkü nüshasında yayımlanan başyazıda, "Kendi özgürlüğünüzü istiyormuş numarasıyla giderek artan heterofobik saldırganlığınız kamunun sabrını zorlamaya başladı haberiniz olsun. Konu siz değilsiniz, konu aile..." ifadeleri kullanıldı.
ABD'de 49 kişinin ölümüne yol açan Orlando'daki LGBT gece kulübündeki katliamın ardından Türkiye'de de Müslüman Anadolu Gençliği ve Alperen Ocakları, haftasonları yapılacak LGBTİ yürüyüşlerine karşı tehditlerde bulunmuştu.
Müslüman Anadolu Gençliği, hafta içi Twitter hesabından “Yürütmeyeceğiz”, “Sapkınlığa müdahale etmekle mükellefiz” yazılı görseller paylaşırken Alperen Ocakları da "LBGTİ bireylerin yürüyüş ile Müslümanların dini değerlerine saldırdıklarını" ileri sürmüş ve "yürüyüşe engel olacakları" tehdidinde bulundu. Alperen Ocakları Vakfı İstanbul İl Başkanı Kürşat Mican, ilgili açıklamaya dair "LGBTİ'leri sopalarla dövmeyeceğiz, oturma eylemiyle yürüyüşü engelleyeceğiz" ifadesini kullandı.
"Sizler, bu muhafazakar kesim, bu dindar kesimin Türkiye'de temsilcisi olduğunuz iddiasıyla oy istediniz ve iktidara geldiniz. Eğer o yürüyüşe müsaade ederseniz, size oy veren inançlı kesimlere ihanet etmiş olursunuz. Bakalım göreceğiz bu ihaneti yapacak mısınız, yapmayacak mısınız? Sapıklığın adı, ahlaksızlığın adı özgürlük olamaz."
İstanbul Valiliği de, 19 Haziran Pazar günü yapılacak Trans Onur Yürüyüşü ve 26 Haziran Pazar günü 14. kez yapılacak olan LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) Onur Yürüyüşü'nün Taksim'de yapılmasına izin vermeyeceklerini duyurdu. Valilik yaptığı yazılı açıklamada, güvenliği gerekçe göstererek "Anılan günlerde bu yönde bir toplantı ve gösteri yürüyüşü tertip edilmesine izin verilmeyecektir. Bu tür etkinliklerin nerelerde yapılabileceği de, yasa gereği önceden ilan edilmiştir" ifadesini kullandı.
Valiliğin yasak kararının ardından Onur Haftası Komitesi bir açıklama yaptı. Komite, İstanbul Valiliği’nin “tehditlere yönelik önlem almak yerine insan hak ve özgürlüklerinin harcandığını” vurguladı. Açıklamada, valiliğin kararının anayasadaki ‘Herkesin önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı vardır” sözlerine aykırı olduğu belirtilirken, yargı mercilerine başvurulacağı belirtildi.
Bütün bu gelişmelerin irdelendiği Diriliş Postası'nda "Eşcinsel aksiyonlar protesto edilemez mi?" başlığıyla yayımlanan (18 Haziran 2016) başyazı şöyle:
Kişilerin kendi bedenleri üzerine tasarruf alanı kamuyu tehdit etmediği sürece, yani “kişisel” kaldığı sürece başkasını ilgilendirmez. Evinde, köşesinde ne yapıyorlarsa yapsınlar bunu değerlendirmek, yargılamak, yadırgamak hadsizlik. Kabul. Eyvallah...
Peki kişisel tasarruf denilen yani şahsi alandaki aksiyonu kamuya yaymaya çalışırlarsa ne olur? İşte o zaman değerlendirmeye, yargılanmaya, yadırganmaya açık hale gelmişlerdir kimse kusura bakmayacak.
Bir: İfade özgürlüğü varsa kınama özgürlüğü de vardır. Kendini ya da fikrini ifade ettiğin anda yani şahsi alanından çıkıp kamuda bir alan işgal ettiğin anda kamunun değerlendirmesine muhatap olmayı kabul ediyorsunuz demektir. Etmiyorsanız buna ne uydurursanız uydurun adınız faşist olur. Kamunun kınama, yadırgama hatta yargılama hakkını engelleyemezsiniz. Kınama özgürlüğünden muaf olan ifade özgürlüğüne faşizm deniliyor, saldırganlık deniliyor kusura bakmayacaksınız.
İki: Bu mesele toplumsal bir tehdit olarak algılanırsa toplumu oluşturan bireylerin tepki verme hakkı vardır. Sen hangi özgürlük çözümlemesiyle kamunun kendini korumasını “homofobik” diye yaftalayabiliyorsun? Senin yaptığının adı heterofobi. Üstelik saldırgan heterofobi. Bence eşcinseller değil ama heterofobik olanlar tedavi edilsinler. Kamunun kendisini var ettiği, biyolojik ve sosyolojik temelleri vardır bu temellere yönelik bir saldırganlık karşısında tepki de olur, protesto da...
Üç: Annelik, aile gibi ilk insandan beri devam eden kadim müessesler hedonizme feda edilemez. Kadınların kadınlığını, erkeklerin erkekliğini tahrif etmeye başlarsanız bu mesele kişisel hazza müsamaha sınırını aşar aile yapısını bozmaya yönelik planlı bir saldırı olarak kabul edilir. Yani konu kimin ne yaptığına karışma meselesi ya da “ahlakçılık gösterisi” değildir. Konu kamunun mevcudiyetini ve dahi devamlılığını koruma meselesidir.
Dört: Tercih dayatma. LGBT ve üzerinden istismar siyaseti yapan odakların tamamı giderek faşist bir çizgiye kayıyor. Gösteri, organizasyon vesaire etkinliklerin hemen hepsi gelişme çağındaki gençlerin cinsel kimlikleri üzerine kafa karışıklığı pompalıyorlar. Özellikle hedef seçtikleri ergenlik çağındaki gençleri kendi dairelerine davet etmek yada doğal durumlarını sorgulatıp değiştirmeye zorlama durumu doğrudan devletin tedbir alması gereken bir terör faaliyetidir.
Sözün özü: Efendiler, siz evlenmeyebilirsiniz. Anne ya da baba olmayı reddedilirsiniz. Erkek ya da kadın olmayı reddedilirsiniz. Oturup yeni kategorilerle onlarca daha cinsiyet uydurabilir kendinizi dahil edebilirsiniz. Kendi hazlarınız için istediğiniz gibi örgütler, gruplar kurup kendi hayatınızı istediğiniz şekilde yasabilirsiniz. Hatta mağduriyetleriniz varsa taleplerinizi dile getirebilirsiniz.
Fakatbu yaptıklarınızı bizim çocuklarımıza dayatmaya başladığınızda işin rengi değişir. Bu konu sizin boyunuzu aşar. “Aramızdaki eşcinselleri ihbar ederiz” diyerek kurduğunuz tehdit ve şantaj çarkıyla çeşitli haberler yaptırıyor olmanın verdiği cesaretin sizi yanıltmasına izin vermeyin. Kendi özgürlüğünüzü istiyormuş numarasıyla giderek artan heterofobik saldırganlığınız kamunun sabrını zorlamaya başladı haberiniz olsun. Konu siz değilsiniz, konu aile...