Küba devrim lideri Fidel Castro'nun ölümüyle ilgili olarak Der neue Tag gazetesinde şu satırları okuyoruz:
"Fidel Castro on yıllar önce ‘tarih beni aklayacak' demişti. Ancak Castro'nun ‘beraat' edemeyeceği anlaşılıyor. Bunu şimdiden kesin olarak söylemek gerekir. Genç yaşta eşitsizliğe ve baskıya karşı çıkan devrim lideri adil ve iyi bir dünya vizyonunu baskı ve eşitsizlikle gerçekleştirmek istedi. Batista diktasının yerini Castro diktası aldı. Herkes şimdi ne olacağını merak ediyor. Raul Castro iktidara geldiğinden beri kısa açılma adımları atmayı denedi. Barack Obama, Küba'ya ihtiyatlı yakınlaşma elini uzattı. Bakalım 20 Ocak'ta Beyaz Saray'a yerleşecek olan Donald Trump ne yapacak? Neredeyse sıfırı tüketmek üzere olan Küba'ya yeniden hayat verecek mi? Raul Castro da uzatılan yardım elini tutmaya razı olacak mı?”
Koblenz'de yayımlanan Rhein Zeitung gazetesi Castro'nun ölümünün yol açabileceği sonuçlara şu cümlelerle değiniyor:
"Castro düşmanı Mauricio Claver-Carone'nin Donald Trump tarafından görevlendirilmiş olması ABD'nin 50 yıldır başarısızlıkla sürdürdüğü Küba politikasının yeniden canlandırılacağına işaret ediyor. Bu, önceden kestirilemezliği dış politika aracı olarak kullanmak isteyen Trump'ın blöfü de olabilir. Fidel Castro'nun ölümünden sonra Küba'ya takınacağı tavır bu politikanın provası olabilir. Yeni Amerikan dış politikasına Küba'nın nasıl tepki göstereceği hakkında da sadece tahminde bulunulabilir. Küba diktatörünün 2008 yılında iktidarı kendi rızasıyla kardeşine devrettikten sonra da önemli rol oynamış olması, ölümünün önce büyük güvensizliğe yol açacağını gösteriyor.”
Fransız muhafazakârlarının cumhurbaşkanı adayı seçmenin oylarıyla belli oldu. Eski başbakanlardan François Fillon açık farkla cumhurbaşkanı adaylığına seçildi. Lüneburg'un Landeszeitung gazetesi Fransa ve İtalya'daki siyasi eğilimlerin Avrupa projesinin sonunu getirebileceğini yazıyor:
"François Fillon, Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen'in cumhurbaşkanlığı önündeki muhtemelen son engel olacaktır. François Hollande, beş yıldır Fransa'yı yönetmeyi neden hak ettiğini kanıtlayamadı. Muhtemelen bunu nasıl yapacağını kendisi de bilmiyordur. Hollande'nin kırıklarla dolu karnesi Sosyalistleri de dibe çekecektir. İkinci tur başkanlık oylamasının Le Pen ile Fillon arasında geçme ihtimali oldukça yüksek. Fransız seçmen, ülkenin arızalarını gidermeyi amaçlayan muhafazakâr devrim ile Fransız devriminin birçok kazanımını silip atmak isteyen karşı devrim arasında tercih yapacaktır. Avrupa'yı hayati hafta ve aylar bekliyor. İtalya Başbakanı Renzi anayasa reformunu kabul ettiremeyip devrilmesi ve Le Pen'in de Elysee Sarayı'na yerleşmesi, Avrupa projesinin sonu demek olur.”
Berliner Morgenpost gazetesi, IŞİD'e katılmak için Suriye'ye gittikten sonra ülkelerine dönen Alman cihatçıların durumunu konu aldığı yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
"Suriye'den döndükten sonra cezaevine kapatılan cihatçılar bir gün salıverilecek. Tahliye edildikten sonra da ideolojilerini değiştirmeyecekleri için güvenlik açısından önemli bir tehdit oluşturacaklar. Suç işleyip mahkûm edildikten sonra tahliye olup cihat için Suriye'ye giden radikal unsurların sayısı az değildir. Mahpustaki İslamcıları ideolojik körlükten kurtarıp yeniden topluma intibaklarını sağlayabilmek için devlete önemli görev düşüyor. Cezaevlerindeki radikallikten arındırma çalışmaları yeterli olmuyor. Yeniden eğitme programlarının genişletilmesi zaman alacak. Tahliye edildikten sonra saldırı teşebbüsünde bulunanlar çıktığında önlem almada ne kadar geç kalındığı anlaşılacaktır.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Ahmet Günaltay