Kuzey Kıbrıs'ta 6 Temmuz 1996'de öldürülen gazeteci ve yazar Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili Sedat Peker'in iddialarının ardından, gazeteci örgütleri ve Kıbrıslı siyasetçiler 'Soruşturma yeniden açılsın' talebini dile getirdi. Sedat Peker'in "Kıbrıs'a gönderdiğini" ileri sürdüğü kardeşi Atilla Peker, Muğla'da gözaltına alındı.
Organize suç örgütü lideri olmak suçlamasıyla aranan Sedat Peker, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın, Kutlu Adalı'yı öldürtmek için kendisinden tetikçi talep ettiğini iddia etti.
Peker, bu talep üzerine kardeşi Atilla Peker'i Kıbrıs'a gönderdiğini, ancak sonradan Korkut Eken ile görüştüğünde "başka bir ekibin Adalı'yı öldürdüğünün söylendiğini" aktardı.
DHA'nın haberine göre Peker'in açıklamasının ardından kardeşi Atilla Peker Muğla'da gözaltına alındı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), "Kutlu Adalı cinayeti hakkında yeterli ve inandırıcı araştırma yapılmadığı" gerekçesi ile 31 Mart 2005'te Türkiye'yi mahkum ederek 95 bin euro para cezasına çarptırmıştı.
Peker'in iddiaları
Sedat Peker, Mehmet Ağar'ın kendisine, "Kutlu Adalı Kıbrıs'ı Rumlara satmak istiyor" dediğini, bu sebeple Adalı'yı öldürülmesi adına kardeşini adaya gönderdiğini öne sürerek, "Hep böyle yapıyorlar. Vatanseverlik diyorlar, milleti coşturuyorlar herkesi birbirine sokuyorlar" iddialarında bulundu.
Peker, Mehmet Ağar ve Korkut Eken'le aralarında geçtiğini söylediği diyalogları şöyle aktardı:
"Biz o zaman Korkut Eken ve Mehmet Ağar ile hep beraberiz. Mehmet Ağar, 'Bana iki tane profesyonel bul' dedi. Ben de öz kardeşimi, Atilla Peker'i vereceğimi söyledim."
Türk Hava Yolları'nın, sattığı uçak biletlerini sakladığı harici belleklerin varlığından söz eden Peker, "Harddisklerde, geçmişten bugüne kadar satılan tüm biletler bulunuyor. İsteyen, Atilla Peker ile Korkut Eken'in, cinayetten ne kadar önce Kıbrıs'a gittiklerini bulabilir" diyerek, iddialarına şöyle devam etti:
"Aradan zaman geçti, 3-4 gün sonra döndüler, denk gelinemedi. Korkut abiyle konuştum, dedi tekrardan gideceğiz. Sonra orada bunların başka bir ekip öldürmüş. Sonra görüştüğümüzde, bana işin hallolduğunu söyledi."
Peker iddialarında, Kutlu Adalı'nın St. Barnabas Manastırı'nda yaşanan "soygunla ilgili çalışma yaptığını" ve ardından "Kıbrıs'ı Rumlara sattığı iddialarının ortaya atıldığını" da dile getirdi.
Kıbrıslı gazeteci ve yazar Kutlu Adalı, ikon müzesi olarak değerli eserlere ev sahipliği yapan St. Barnabas Manastırı'nda 14 Mart 1996'da yaşanan silahlı bir baskını araştırmasının ardından tehditler aldığını açıklamış, 6 Temmuz 1996'da ise 61 yaşında suikaste uğramıştı.
'Bilgiler, iddialar, veriler, failler artık ortada'
Kuzey Kıbrıs'ta ana muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili soruşturmanın yeniden açılmasını talep etti.
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Bu iddialardan sonra Başsavcılık ve Polis Teşkilatı derhal yeniden harekete geçmelidir. Konuyu yarın Meclis'te de gündeme getireceğiz" dedi.
Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Cemal Özyiğit de, "Bu söylenenler yeni değil, ancak bizzat işin içindekiler tarafından söylenmesi işin rengini değiştiriyor" ifadelerini kullandı.
CTP Milletvekili Asım Akansoy, "Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili bugün ifade edilenler, soruşturmanın süratle yeniden açılmasını ve sonuçlandırılmasını gerektirmektedir. Bilgiler, iddialar, veriler, failler artık ortada.... Polis Genel Müdürlüğü, bu durum karşısında hemen harekete geçmeli ve gerekeni yapmalıdır" dedi.
"Etkili ve sonuç alıcı bir soruşturma"
Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay ise, "Bu ülkenin alnından bu kara lekeyı̇ silmek, etkili ve sonuç alıcı bir soruşturma yaparak suçluların cezalandırılmasını sağlamak gerekir" diyerek şunları ifade etti:
"Bugün ülkemize dair mide bulandıran, rahatsız eden çok sayıda iddia ortaya atıldı. Siyasetteki kirlenmeye dair endişe duyan, buna karşı mücadele etmek isteyen herkesi rahatsız etmesi gereken iddialar. Kutlu Adalı cinayeti konusunda Türkiye'den bazı kişilerin isimleri azmettirici olarak verildi, iddialarda bulunuldu.
"Bu iddiaların araştırılması, ifadelerin alınması artık kaçınılmaz. Bu ülkenin alnından bu kara lekeyı̇ silmek, etkili ve sonuç alıcı bir soruşturma yaparak suçluların cezalandırılmasını sağlamak gerekir."
Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı da sosyal medya hesabından açıklama yaparak, "Kafasını kumdan milim hareket ettirebilecek birileri var mı?" diye sordu:
"Peker'i dinlerken resmen kanım dondu. Kıbrıs'ın kuzeyinin Türkiye'nin kalın bağırsağı olduğunu adam bağıra bağıra anlattı, utanacak olan var mı? İddialarını araştırabilecek biri var mı? Kafasını kumdan milim hareket ettirebilecek birileri var mı?"
DİSK Basın-İş Sendikası, Peker'in ifadelerinin ardından, "Abdi İpekçi'nin, Uğur Mumcu'nun, Metin Göktepe'nin, Kutlu Adalı'nın, Hrant Dink'in, Musa Anter'in katillerinin aynı olduğunu" ifade etti.
https://twitter.com/Disk_Basin_is/status/1396418517965197312?s=20
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da bir açıklama yaparak, "90'lı yılların sümenaltı edilen veya azmettiricileri 30 yıldır görmezden gelinen Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı cinayetlerine dair Sedat Peker'in yaptığı açıklamalar soruşturulmalıdır. Peker'in meşruiyeti veya konumu sessizliği gerektirmez" yorumunu yaptı.
Kutlu Adalı cinayeti
Kıbrıslı gazeteci ve yazar Kutlu Adalı, St. Barnabas Manastırı'nda 14 Mart 1996'da yaşanan silahlı bir baskını araştırmasının ardından tehditler aldığını açıklamıştı. Adalı, 6 Temmuz 1996'da ise 61 yaşında suikaste kurban gitti.
Adalı, baskından dokuz gün sonra yayımladığı haberinde, tarihi manastırdaki baskında Kuzey Kıbrıs'ın Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı'na bağlı araçların kullanıldığını ileri sürmüştü.
Kuzey Kıbrıs makamlarının cinayetle ilgili soruşturmasının sonuç vermemesi üzerine Adalı'yı kimin öldürdüğü belirlenemedi. Bunun üzerine eşi İlkay Adalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) Türkiye aleyhine dava açtı.
Adalı'nın avukatı, mahkemede, Kutlu Adalı'nın "Türk İntikam Tugayı" ve/veya "Bozkurtlar" hareketi tarafından öldürülmüş olduğuna dair ipuçları bulunduğunu, bu teşkilatların "Türk polisi ve Türk mafyasıyla doğrudan ilişki içinde olduklarını" öne sürdü.
Türkiye adına savunma yapan avukat Zaim Necatigil ise, savunmasında İlkay Adalı'nın "eşinin ölümünden Türkiye'nin sorumlu olduğuna" dair iddiaları "spekülasyon" olarak niteledi.
31 Mart 2005'te AİHM, "cinayet hakkında yeterli ve inandırıcı araştırma yapılmadığı" gerekçesi ile mahkum ettiği Türkiye'yi 95 bin euro para cezasına çarptırdı.