Gündem

Altan Ertürk: Kürt sorunuyla ilgili ilk cesur çıkışları Erdal İnönü yaptı

TÜSES Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ertürk: Keşke bugün siyasetçiler İnönü'nün 100 katı esip gürleyeceklerine, bu konuyu çözmek için onun onda biri cesarete ve siyasi iradeye sahip olsalar

04 Kasım 2012 00:10

TÜSES (Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı), Erdal İnönü'yü İstanbul Dedeman Otel'de gerçekleştirdiği ''SHP'nin Kürt Açılımından Bugüne Kürt Sorunu ve Çözüm Arayışları'' başlıklı bir panelle andı. TÜSES Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Altan Ertürk yaptığı konuşmada, 1990 yılında SHP’nin hazırladığı Güneydoğu Sorunlarına Bakış ve Çözüm Önerileri Raporu'nun Kürt sorununu demokrasi, insan hakları ve özgürlükler çerçevesinde ele alan ilk rapor olduğuna dikkat çekti. Ertürk, "Kürt sorunu ile ilgili de Cumhuriyet tarihinin ilk cesur çıkışlarını Erdal İnönü yaptı" dedi.

TÜSES Vakfının Onursal Başkanı ve üyesi  Erdal İnönü'yü anmak için düzenlenen ''SHP'nin Kürt Açılımından Bugüne Kürt Sorunu ve Çözüm Arayışları' paneline Büşra Ersanlı, Fikri Sağlar, Sırrı Sakık ve Süleyman Çelebi'nin konuşmacı olarak yer aldı. Panelde öncelikle SHP döneminin önemli ayrıntıları dinleyicilerle paylaşılDI. Fikri Sağlar ve Sırrı Sakık, Erdal inönü’nün Kürt sorununun çözümü doğrultusunda yürüttüğü çalışmaları ve mücadelesini anılarını da aktararak dile getirdiler. Büşra Ersanlı ve Süleyman Çelebi ise özellikle günümüzde Kürt sorununun çözümü konusundaki görüşlerini ifade etti.

Açlış konuşmasını yapan TÜSES Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Altan Ertürk şunları söyledi:

Hepinizin bildiği gibi TÜSES olarak her yıl düzenlediğimiz Erdal İnönü’yü anma toplantılarında Erdal İnönü’yü anarken hem güncel hem de Erdal İnönü’nün şahsı ve vizyonu ile örtüşen bir konuda panel yapıyoruz. Bugün de yine böyle konulu bir toplantıda bir araya geldik.

Erdal İnönü’yü Cemal Süreyya şöyle anlatıyor;

Coşkusuz diyorlar. Ama o istemiyor ki öyle bir coşkuyu. Hamasi olmak, öfkeli görünmek, bağırıp durmak mıdır coşku? Hem, sosyal demokratım diyen kişide o tür coşku niye olsun? Gerçek anlamda cesaret sahibi o. Yasal kuruluş temsilcileri arasında, 12 eylül uygulamalarına ve General Evren’e karşı ilk çıkışı o yaptı. İlk yarayı, daha MGK döneminde, ondan aldı kenan evren....

 

'Kürtçe eğitimin önündeki engellerin kaldırılmasını içeriyordu'

 

Evet Erdal İnönü nutuk atarak konuşmazdı ama Cemal Süreyya’nın dediği gibi “gerçek anlamda cesaret sahibiydi”. Erdal İnönü hem cesurdu hem vizyonerdi. Kürt sorunu ile ilgili de Cumhuriyet tarihinin ilk cesur çıkışlarını o yaptı.

1990 yılında SHP’nin hazırladığı Güneydoğu Sorunlarına Bakış ve Çözüm Önerileri Raporu, Cumhuriyet tarihinde 1967-1968 yılların TİP’in bu konudaki çalışmalarını saymazsak Kürt sorununu demokrasi, insan hakları ve özgürlükler çerçevesinde ele alan ilk rapor oldu. Bu raporda ilk defa “Kürtçe eğitimin önündeki engellerin kaldırılması, koruculuğun tasfiye edilmesi, Kürt enstitiüsü açılması, Kürtçe radyo televizyon yayınına izin verilmesi, OHAL’in kaldırılması ve genel af ilan edilmesi” gibi öneriler içermiştir.

O tarihe kadar bu konuda hazırlanan onlarca rapor vardı ve hepside Kürt sorununu güvenlik, asimilasyon ve askeri tedbirler çerçevesinde ele alıyordu. Bu raporlar içinde birbirini tekrar eden çözüm önerilerinden bazıları şöyle;

-Önemli ulaşım hatları üzerindeki köylere Türk yerleştirmek ve yeniden Türk köyleri tesis etmek.
-Türk olup, Kürtlüğe mağlup olmaya başlayan il ve ilçe merkezlerinde eğitime önem vererek Türklere Türklüklerini iyi tanıtmak, Türkçeyi hakim kılmak.
-Fırat’ın batısındaki vilayetlerin bir kısmında dağınık vaziyette yerleşmiş olan kürtleri Türk yapmak
-On sene müddetle sıkıyönetim ilan etmek
-Doğu demiryolunun Erzincan, Elazığ, Muş, Van Gölü sahiline veya Diyarbakır’a mümkün olduğu kadar az zamanda varmasını temin etmek.. (Abdülhalik Renda Raporu)
-Bölgeye Batılı ve Türk memur göndermek
-Posta ve telgraf memurlarının doğu vilayeti halkından olmaması
-Adliyelerde ve sıkı yönetim mahkemelerinde doğulu memur bulundurulmaması
-Batılı olup uzun sure Doğu’da kalmış ve Doğu’nun özelliklerini almış memurların yer değiştirilmesi
-Kürt köylerine Türklerin yerleştirilmesi
-Hristiyan azınlıkların bölge dışına çıkarılması
-Gayrimülimlerin elinde bulunan iktisat ve sanayinin Türklere devrinin sağlanması (Cemil Uybadın raporu)
-Vilayet ve kaza merkezlerinde hükümet ve belediye dairelerinde ve diğer kuruluşlarda, okullarda çarşı ve pazarlarda Türkçeden başka dil kullananlar cezalandırılacaktır.
-On sene sürecek bir planla Yugoslavya Bulgaristan, Kafkasya ve Azerbaycan’dan gelecek 500.000 nüfusun bu bölgeye yerleştirilmesi için her sene bütçeye 5 milyon TL tahsisat konulması tavsiye edilmiştir.
-Doğuya idealist ve yetişmiş Türk kökenli memurlar gönderilecek; ikinci derecedeki memurluklara dahi Kürt memurlar atanmayacaktır. (Şark Islahat Planı)
-Mektep açmak, Yol yapmak, refahı temin edecek fabrikalar açmak, kendilerini meşgul edecek üretim faaliyeti temin eylemek, hulasa uygarlaştırma suretiyle ıslaha çalışmak boş bir hayalden ibarettir.
-Dersim’den sürülecek kişilerin arazisine Türkleri iskan etmek lazımdır.
-Türk ülküsü taşıyan memurlar göndermek ve bunlara misyonerlik yaptırarark Kürtleri Türkleştirmek
-25 sene boyunca halka Türklük his ve terbiyesini verdikten sonra bölgede okullar açmak ve halkı okutmak. (Mülkiye müfettişi Hamdi bey Dersim raporu)
-Türklerin Kürt kızlarıyla evlendirilmesi
-Devşirme usulüyle çocukların ailelerinden alınıp ayrı yetiştirilmesi (Abidin Özmen Raporu)

Erdal İnönü’nün bu ilerici, ezber bozan ve demokratik çözümler öneren önemli raporundan sonra bu konuda attığı bir başka cesur adım 1991 genel seçimlerindeki SHP-HEP ittifakı oldu.

 

'Bugün Kürt sorunu diye bir sorun belkide olmayacaktı'

 

Şayet bu süreç Erdal İnönü’nün cesur vizyonu ile sürdürülebilseydi bugün Kürt Sorunu diye bir sorun belkide olmayacaktı. Ama maalesef süreç sürekli sabote edildi. DYP-SHP koalisyonunda bu raporda hedeflenenler hayata geçirilemedi.

Erdal İnönü’nün bu öncü girişimlerinden sonra hazırlanan raporların bu soruna bakış çerçevesi de değişti. Artık raporlar güvenlik perspektifinden çok demokrasi perspektifinden konuyu ele almaya başladı. Tüses 1992 yılında soruna gerçek adını koyarak ilk “Kürt Sorunu Konferansını” yaptı. Bu çalışmaları siyasi paritlerin ve sivil toplum kuruluşlarının başka rapor ve çalışmaları da izledi.

Bugün bu konuda demokratik çözüm öneren bir çok rapor hazırlanmış olmakal birlikte, herhalde eksik olan en önemli şey çözüm konusundaki siyasi irade ve cesaret.

Keşke bugün siyasetçiler Erdal İnönü’nün 100 katı esip gürleyeceklerine, bu konuyu çözmek için onun onda biri cesarete ve siyasi iradeye sahip olsalar.

Ben sözlerime burada son verirken sizlere, bu toplantının olmasında herkesten fazla emeği geçen ve benim TÜSES Başkanlığı görevini devraldığım Mehmet Ural’a, İnönü ailesine bugün katkı verecek çok değerli panelistlere ve bize ev sahipliği yapan Dedeman oteline çok teşekkür ediyor, Sayın Sevinç İnönü’yü kürsüye davet ediyorum..