Gündem

'Kupayı Saraçoğlu’nda Galatasaray'a verdirmemek'

'Fenerbahçe'nin kutsal mabedinde, üstelik son maçta kupayı kaldırıp şampiyonluk turu attığımız için tarihe geçiyor bu maç'

14 Mayıs 2012 10:45

Hasan Cemal
(Milliyet, 14 Mayıs 2012)

Bu maç tarihe geçiyor. İki nedenle öyle. İlki, Galatasaray kupayı Saraçoğlu’nda kaldırıyor. İkincisi: Saldırganlaşan bir kısım Fener taraftarı ve stadın ışıklarını bile yaktırmayan ya da yaktıramayan Fenerbahçe yönetimi dolayısıyla da bu maç tarihe geçiyor.

Uzaklarda, Akdeniz’de bir yerde internetten izliyoruz maçı. Üç sıkı Galatasaraylı, bir bilgisayar ekranının başında fıkır fıkır haldeyiz, yerimizde duramıyoruz. Son dakikalar, hatta saniyeler oynanıyor. İçimizden biri artık dayanamıyor, kendini dışarı atıyor.
Ama atmasıyla birlikte de çığlıklar atarak gerisin geriye koşturuyor:
“Şampiyon olduk, şampiyon!”
Delirdi mi bu adam?..
Devam ediyor bizim maç!
“Ne bitmesi yahu, bak Fener yine şandelledi topu bizim onsekizin içine...”
“Bitti oğlum bitti!”
İstanbul’dan telefon:
“Aslan Cimbom!”
Beni mi işletiyorlar yoksa derken, bilgisayar ekranında da bitiyor maç. İnternetle gerçek arasındaki o zaman farkı konusunda, benim jeton biraz gecikmeli düşüyor.
Şampiyonuz!
Fransız ve İtalyan garsonlar da Sarı Kırmızılı oldu, bizim çoşkumuza onlar da katılıyor.
Mesaj yok!
Fenerli dostlar suskunlaşıyor. Oysa ne kadar da emindiler sonuçtan. Maçı çantada keklik gördükleri için günler öncesinden mesaj tacizi  başlatmışlardı.
Bizi yeneceklerine o kadar emindilerdi ki, Fenerbahçe yöneticileri bir adım daha atarak şampiyonluk kupasının Saraçoğlu’nda maç sonrası hemen verilmesini bile kabul etmişlerdi.
Maç öncesi kimsenin çıtı çıkmamıştı.
Peki şimdi bu mızıkçılık neden?  Bu saldırganlık niye?
Yazıktır, ayıptır.
Bu maç tarihe geçiyor.
İki nedenle öyle.

Birincisi, Saraçoğlu’nda kupayı kaldırıyoruz. Fenerbahçe’nin kutsal mabedinde, üstelik son maçta kupayı kaldırıp şampiyonluk turu attığımız için tarihe geçiyor bu maç.
Cim Bom mu, Fener mi diye Saraçoğlu’ndaki son maça kalmış bir kupayı kaldırmak... Bunu artık ne Galatasaraylılar, ne de Fenerliler unutur.
Bu maçın tarihe geçmesinin ikinci nedenine gelince...
Son düdükle birlikte, tribünlerden bir kısım taraftar sahaya iniyor, koltukları sökerek, koltukları ateşe vererek, polisi önüne katarak...
Stat savaş yerine dönüyor.
Stadın ışıkları kapatılıyor.
Soyunma odalarında klimalar bile çalışmıyor.
Bütün mesele kupa! Kupayı Saraçoğlu’nda Galatasaray’a verdirmemek... Gerilimli bekleyiş üç saat sürüyor. Galatasaray yönetimi, Fatih Hoca haklı olarak diretiyor:
“Kupa soyunma odasında alınmaz, kupayı almadan gitmek yok!”
Başbakan Erdoğan devreye giriyor. Kupa, daha önce kararlaştırıldığı gibi Saraçoğlu’nda verilecek! Başkan Ünal Aysal, Başbakan’la İstanbul Valisi’ne teşekkür ediyor.

Fatih Hoca’yla aslanları tekrar sahada. Ama stadın ışıkları yine yanmıyor. Fnerbahçe yönetimi ya yaktırmıyor ışıkları ya da yaktıramıyor. Güvenlik çemberi içinde, karanlıkta kaldırılıyor kupa, kısa tur karanlıkta atılabiliyor.
Bu görüntüleri Fenerbahçe kulübü de, Fenerbahçe camiası da, futbolumuz da hak etmiyor. Fenerbahçe yönetimi maalesef kötü bir sınav veriyor.
Geçelim.

Kupa bu yıl Galatasaray’ın hakkıydı.
34 maçlık lig maratonu Fenerbahçe’ye 9 puan, Beşiktaş’la Trabzon’a 20 puan fark atarak olağanüstü averajla bitirmişti.
Sonra süper-final geldi.
9 puanımızın 4’ü silindi.
Averaj üstünlüğümüz yok edildi. Eşitlik halinde de kaybediyordu. Adalet bunun neresinde diye yazmıştım süper final başlarken.
Bunu da geçelim.
Evet, hakkımızdı aldık.
Üstelik Saraçoğlu’nda...
Ünal Aysal yönetimi ve Fatih Hoca’yla yeniden yükselişe geçti Cim Bom. Fatih Hoca sıfırdan bir takım yarattı. Takım ruhu, takımdaşlık Galatasaray’a yeniden geldi.
Çıtamız yükseldi.
Seyircimiz muhteşem bir yükseliş grafiği çizmeye başladı. ‘2000 ruhu’nu yine hissetmeye başladık.

Kalede Muslera müthişti. Selçuk İnan 13 gol ve 11 asistle tam bir ‘istikrar abidesi’ydi. Elmander olağanüstü çalışkanlığıyla katkı yaptı sezon boyu. Semih ve Ufaluji’yle, Eboue ve Hakan Balta’yla savunma güven verdi. Melo sağlamdı ve keyif verdi oynadığı her zaman. Engin Baytar’ın delice çalışkanlığı, Emre Çolak’ın istikbal vaadeden oynaklığı, Necati’nin arada bir parlayan ‘kurtarıcılığı’ ve ayağına topun yakıştığı Riera’nın aklı...
Bu takımın eksiğini gediğini en iyi Fatih Hoca biliyor.
Ama sanıyorum, Avrupa’da da iyi iş yapacak bir Galatasaray’a golcü bir santrfor, sıkı bir ortasaha topçusu, savunmanın göbeğine ve yanlarına takviye lazım.
Fatih Hoca ve aslanlarını kutluyorum.
Galatasaray’ı iyi bir gelecek bekliyor.
Kupayı Saraçoğlu’nda kaldırdık ya...
Bir dahaki sefere de yeneriz olur biter.
Fenerli dostlara gelince:
Üzgünüm Leyla!