Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun elinde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yakınlarıyla ilgili olarak "daha fazla belge" bulunduğunu ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, "yurt dışına milyonlarca lira kaçırdığını" iddia ettiği Erdoğan'ın "İspat et, istifa ederim" çıkışına dün (28 Kasım 2017) yanıt verdi. Man Adası'nda kurulan bir off - shore şirkete Erdoğan'ın eniştesi, dünürü, eski özel kalem müdürü ve oğlu tarafından on milyonlarca dolar aktarıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, canlı yayında swift kodlarının da yer aldığı birtakım banka dekontlarını gösterdi. Erdoğan'a yönelik çağrısında "Haysiyetli bir adamsan gereğini yap" dedi.
Saygı Öztürk'ün "Kılıçdaroğlu’nun açıklamadıkları" başlığıyla yayımlanan (29 Kasım 2017) yazısı şöyle:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hesap uzmanı kökenli olduğu için bir belgenin sahte mi, değil mi olduğunu anlar, müfettiş titizliğiyle belgelerin izini sürmesini de bilir. Tabii günümüzde ortaya çıkan her belgeye “sahte” deme alışkanlığı var. Belgelerin sahte, montaj olduğu öne sürülüp üzerlerindeki gölgeyi dağıtma, bu belgeyi ortaya koyanları da itibarsızlaştırma yoluna gidilir. Bu olaylara alıştık. Doğru olsa bile “inkar” yolu seçilir.
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) sahte belge üretme konusunda uzmandı. Sahte belgeler, CD'ler hazırlanıyor, ihbar üzerine bu belgelere el konuluyordu. FETÖ bağlantılı olan savcı, soruşturma başlatıyor, kendilerinden olan bilirkişi de istediği raporu veriyordu. Örgüt bağlantılı hakim, kişiyi tutukluyordu. İşte, yıllarca bu taktik uygulandı. Şimdi, bu tezgahların içinde olanlar ya tutuklu ya da kaçak. Kuşkusuz, bu yapı, siyasi destek olmadan bunları yapamazdı. Hiçbir zaman da siyasi destek üzerine gidilmedi.
Üç ayrı yerde saklandı
Kılıçdaroğlu'nun dün açıkladığı belgeler bölüm bölüm geldi. İlk belgeler geldiğinde, Kılıçdaroğlu bunları yetersiz buldu. Üstelik sahte belgelerle Kılıçdaroğlu'na tuzak kurulmuş da olabilirdi. Titiz bir müfettişin yapması gerekeni yaptı, paranın gönderildiği bankalardan da teyitler alındı, hatta belgelere bile ulaşıldı. Bunun için bazı partililerin yurtdışına gönderildiğini de belirtelim.
Ulaşılan belgelerin sıkı bir biçimde korunması gerekiyordu. Çoğaltıldı ve üç ayrı “güvenilir” kişiye teslim edildi. CHP Genel Başkanı, belgeleri sağlama aldıktan sonra konuyu gündeme taşıdı. İp ucu verdi vermesine ama belgeleri düne kadar ortaya çıkarmamıştı. Hemen belirtelim, bu belgeler CHP tarafından basına da belli bir süre verilmeyecek, her fırsatta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın istifası istenecek. Nitekim, Kılıçdaroğlu'nun neler açıklayacağını milletvekilleri de merak ediyordu. Belgeler açıklandıkça, “Tayyip istifa” sesleri grup toplantı salonunda yankılandı.
Savcılığa verilecek mi?
Birileri, belgelerin 2011 yılına ait olduğunu söyleyecektir. Hemen belirtelim, Kılıçdaroğlu, elindeki belgelerin tamamını açıklamadı. Yani bunların devamı da gelebilir. Dün konuştuğum CHP Parti Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan şunları söyledi:
“Söylediklerimizi belgelerle kanıtladık. Şimdi Cumhurbaşkanı'nın istifasını bekliyoruz. Banka dekontlarıyla isim isim, tarih tarih, şirketler, yatırılan para miktarını ortaya koyduk. Türkiye çadır devleti, muz devleti değildir. Bütün meseleler bir kişinin çıkarları, isteklerine göre şekillenemez. Cumhurbaşkanı, halktan dolarlarını bozdurmasını istiyor ama yakınları vergi ödememek için dolarlarını yurtdışına gönderiyor. Simit alırken bile vergi ödenirken, vergi ödememek için yurtdışına para gönderildiğini ortaya koyduk.” Etik bakımından önemli olan konuyu CHP, talep edilmedikçe savcılığa göndermeyecek.