Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak kulis yazdı. Selvi, Darbe gecesini Çankaya Köşkü’nde geçiren bir bakanla konuştum. 'Darbe tehlikesi henüz geçmedi' dedi. Bunu neye dayanarak söylediğini sordum. '15 Temmuz’un üzerinden 13 gün geçti. Hâlâ çok keskin bir kırmızı çizgi çizemiyoruz. Şu, şudur diyemiyoruz. Bu darbenin A planı olduğu gibi B planı ve C planının ne olduğunu bilmiyoruz. Bu bizi ürkütüyor' dedi" diye yazdı.
Abdulkadir Selvi'nin "Darbecilerin B PLANI ürkütüyor" başlığıyla yayımlanan (28 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Elimizde fener, darbe gecesini aydınlatmaya çalışıyoruz.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, “İlk ihbar Hakan’a yapılacak bir suikast şeklinde geliyor” dedi.
Oysa suikast değil, darbe ihbarının yapıldığı bilgisi vardı.
Davutoğlu’nun açıkladığı yeni bir bilgiydi.
15 Temmuz günü MİT’i arayan bir subay, “Kara Havacılık Okulu’ndan birkaç helikopter kalkabilir. Sıkıntılı bir harekât olabilir” diyor.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan bu ihbarı Genelkurmay Başkanı’na iletiyor. 16.30’da ise MİT Müsteşar Yardımcısı Genelkurmay’a giderek 2. Başkan Yaşar Güler’le bir araya geliyor. İstihbaratçılık deyimiyle, ihbar kıymetlendirilip istihbarata dönüştürülüyor. Saat 18.00’de bu kez MİT Müsteşarı Hakan Fidan karargâha gidiyor, Genelkurmay Başkanı ile bir araya gelip, ‘Darbeyi nasıl önleriz’ toplantısı yapıyorlar. Toplantı devam ederken Genelkurmay Başkanı, ‘darbenin sıklet merkezi’ olarak görülen Kara Havacılık Komutanlığı’ndaki faaliyetleri denetlemek üzere Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’ı gönderiyor. Kara Havacılık’ta Salih Zeki Çolak’a Kurmay Başkanı İhsan Uyar ile Ankara Garnizon Komutanı Metin Gürak da iştirak ediyor. Genelkurmay Başkanı oradaki havayı test etmek için Çolak’tan, “Komutan yarın İzmir’e gidecek, bir uçak hazırlayın” diye talimat vermesini istiyor. Kara Havacılık’a giden heyet, ABD’den alınan çift pervaneli ağır nakliye helikopteri CH-47 Chinook’u inceliyor.
Bilinenlerin yanı sıra koca bir karadelik var
Heyet, Kara Havacılık’tan her şey normal gözlemi ile ayrılıyor. Salih Zeki Çolak, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na geçiyor, Metin Gürak’ı yolda Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar arıyor. Genelkurmay’da çatışma olduğu haberlerinin alındığını söylüyor, tetkik etmesini istiyor. Gürak, Genelkurmay’a yaklaşınca kapının tutulduğunu görüyor. Arkaya dolaşıp Milli Savunma kapısından içeri giriyor. O sırada bir subay, “Dur” diye bağırıyor. “Ben generalim, bana nasıl dur dersin” diye itiraz edince silahını doğrultuyor. Bu arada önce koruması sonra Metin Gürak, üzerine çullanılarak etkisiz hale getiriliyor.
Darbe ihbarının alındığı saat 16.00 ile darbenin başladığı 21.00 arasında bilinenlerin yanı sıra koskoca bir kara delik var. Sanıyorum yargılamalar sırasında dudaklarımızı uçuklatacak itiraflara tanık olacağız.
Darbecilerin konuşmasının önüne geçmek için, ‘Af yok’ haberleri yaptırılıyor, askeri birimlerde itiraf edenlerin affedilmeyeceği söylentisi yayılıyor. Maksat, çözülmeyi önlemek.
Darbe gecesine ilişkin birçok karanlık nokta var. Darbe tehlikesinin devam etmesinin nedeni bu. Çünkü roller net değil. Genelkurmay Başkanlığı dün darbeye katılan birliklere ilişkin kapsamlı bir açıklama yaptı. TSK’nın kahir ekseriyetinin darbe girişimine karşı çıktığı belirtildi. Doğru. Zaten o yüzden bu darbeye, emir komuta zinciri içinde olmayan, FETÖ cuntasının bir kalkışması diyoruz. TSK’nın tümüne mal edilemez. Ama şu sorunun da cevabının verilmesi lazım: Darbeye TSK’nın yüzde 1.5’i iştirak etti. O zaman darbeyi önlemek için yüzde 98.5’i ne yaptı? Ankara ve İstanbul’u bombalayan, sivil halkı tarayan savaş uçaklarını indirmek ve helikopterleri susturmak için ne yapıldı?
Darbe tehlikesi geçene kadar
demokrasi nöbetine devam
Darbecilerin ifadelerini okuyorum. Neredeyse çıkıp bu darbeyi ben yaptım diyeceğim. O zaman soruyorum, darbe girişimini kim yaptı? Meclis’i kim bombaladı, Cumhurbaşkanı’nı öldürmek için Marmaris’e kim gitti?
Şu ana kadar eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk’ün pozisyonunu netleştirebilmiş değiliz. Akıncılar Üssü’nde elleri çözülüp serbest kalan generaller karşılarında ilk olarak Akın Öztürk’ü görüyor. “Geçmiş olsun” diyor. Sigara isteyenlere sigara ikram ediyor. Daha öncesi de var. Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler’in ağzı bantlanmak istenince, “Komutanınıza bu yapılır mı?” diye müdahale ediyor.
Darbe gecesini Çankaya Köşkü’nde geçiren bir bakanla konuştum. “Darbe tehlikesi henüz geçmedi” dedi. Bunu neye dayanarak söylediğini sordum. “15 Temmuz’un üzerinden 13 gün geçti. Hâlâ çok keskin bir kırmızı çizgi çizemiyoruz. Şu, şudur diyemiyoruz. Bu darbenin A planı olduğu gibi B planı ve C planının ne olduğunu bilmiyoruz. Bu bizi ürkütüyor” dedi. O yüzden bugünkü YAŞ toplantısı çok önemli... O yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan meydanları terk etmeyin diyor. Darbe tehlikesi devam ettiği müddetçe demokrasi nöbetine devam...