ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasının ardından başta Filistin olmak üzere dünya çapında protestolar ve tepkiler devam ediyor. Filistin’e bağlı Kudüs İşleri Bakanı ve Kudüs Valisi Adnan el Hüseyni, ve Filistin Yasama Konseyi üyesi Hanan Aşravi söz konusu alınan karar hakkında konuştu. Adnan El Hüseyni, bu çarşamba İstanbul’da olağanüstü toplanacak İslam İşbirliği Teşkilâtı (İİT) Konferansı’nda Kudüs’ün Filistin’in başkenti olarak tanınma kararının açıklanmasını beklediklerini söyledi. Hanan Aşravi ise “Filistin’in BM’nin tam üyesi olarak tanınmasını ve Kudüs’ün de başkent olarak belirlenmesini istememiz gerekiyor. Ayrıca tüm ülkelerin de bizi tanımasını istemeliyiz” dedi.
Hürriyet'ten Sevil Erkuş'un haberi aynen şöyle:
Filistinli yetkililerin Washington yönetiminin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasına yönelik tepkisi devam ediyor. Kudüs İşleri Bakanı ve Kudüs Valisi Adnan el Hüseyni ve Filistin Yasama Konseyi üyesi Hanan Aşravi konuştu. El Hüseyni, İstanbul’daki İİT zirvesinde Kudüs’ün Filistin’in başkenti olarak tanınmasını beklediklerini söyledi. “(ABD Başkanı Donald) Trump’a en iyi cevap bu olacaktır. Filistin hakkında konuşurken hepimiz Kudüs’ü başkent olarak kabul ederiz. Ama söz konusu şartlarda bu açıklamanın yapılmasının siyasi düzeyde çok güçlü etkisi olacaktır” diyen Adnan el Hüseyni’nin mesajları şöyle:
'Trump barışa zarar verdi': “Biz Trump’ın barış sürecine destek olmasını beklerken, Ortadoğu’ya bir bomba bırakıp, barış sürecine ilişkin her şeye zarar verdi. 25 yıllık müzakereleri sıfırladı. Biz Filistinli, Arap ve Müslüman olarak Kudüs başkent olmadan bir devlet geleceği görmüyoruz. Bu konu Oslo görüşmelerinden bu yana çok net. Fakat bu adamın (Trump) kendi problemleri var. Siyonistlere ve İsraillilere yardımcı olduğunu göstermek istiyor. Bu onun kendi hesabı. Ancak Kudüs’ün geleceği hakkında sadece biz konuşuruz, Sayın Trump değil. Elbette böyle bir adım beklemiyorduk. Görüyoruz ki, İsrailliler de barış istemiyormuş.
'İntifada devam edecek': Kudüs’te İsrail polisi çok güçlü ve istedikleri her şeyi engelliyorlar. Fakat intifada devam edecektir. Birinci ve ikinci intifadanın nedenleri bundan daha önemli değildi. Olumlu bir karşılık gelene kadar devam etmesini bekliyoruz. Bu karşılık ABD’nin kararından vazgeçmesi olabilir. O ağaca kendileri çıktılar, şimdi inmenin yolunu kendileri bulacaklar.
'Türkiye'nin pozisyonu güçü': Türkiye çok güçlü bir pozisyon sergiledi. Biz Kudüs’ün koruyucularıyız. Ama Kudüs aynı zamanda Türklere, tüm Müslümanlara ait bir yerdir. Arap halkları güçlü tepki verdi. Ancak Arap yetkilileri o kadar değil. Belki kendi ilişkileri, çıkarları nedeniyledir. Fakat konu Kudüs ise siyaset üstü olmalı. Türkiye, eski günlerdeki gibi güçlü bir ülke olmalı. Çünkü güçlü olmayanı tarih yazmaz. Çok düşmanınız var. Batı’da kimse Müslüman’ın güçlü olmasını istemez.”
Batı Şeria'da eylemler sürüyor
Trump’ın açiklamasının hemen ardından Kudüs ve Batı Şeria’da başlayan eylemler devam ediyor. Birçok kişi intifadanın henüz başlamadığını, ancak İsrail polisinin protestoculara karşı gerçek mermi kullanması durumunda şartların değişebileceğini söylüyor. Konuştuğumuz İsrailli yetkililer ise şiddet yaşanmasını istemediklerini vurguluyor.
Beytüllahim kentinde dün gün boyunca irili ufaklı gösteriler devam etti. Kudüs’teki protestolardan farklı olarak buraya İsrail güvenlik kuvvetleri pek sık girmiyor. Batı Şeria’yi ayıran duvarın hemen arkasında İsrailli askerler bulunuyor. Protestocular, bu duvara taş atıp, önünde ateş yakıyorlar.
Duvarın hemen arkasındaki İsrail askerleri de göz yaşartıcı bomba ve plastik mermi ile karşılık veriyor. Kent sakinleri olayların artmasından endişeli. Hz İsa’nın doğduğuna inanılan kent Hıristiyan turistlerin uğrak yerlerinden. Bethelem Inn Oteli’nin işletmecisi Adnan, “Şimdiden rezervasyon iptalleri var” diyor.
Aşravi: ABD süreci öldürdü
Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararının ardından barış sürecine geri dönülmesinin mümkün olmadığını belirten Filistin Yasama Konseyi üyesi Hanan Aşravi şu mesajları verdi:
'Çok taraflı yaklaşım gerekli': “Barış sürecine dönmek artık mümkün değil. ABD artık sözde barış sürecini öldürdü. ABD artık herhangi bir barış girişiminin aracısı ya da parçası olma kabiliyetini yitirdi. İsrail’in tarafını tutup ve sorunun bir parçası olarak nasıl barışa aracılık edebilirsiniz? ABD’de birçok insan bu adımı onaylamıyor ve sorumsuzca buluyor. Beyaz Saray tarafından seçmenlerini, Evanjelistleri ve Siyonist destekçilerini memnun etmek için alınmış bir karar. Artık çok taraflı yaklaşım sergilememiz gerekiyor.
'İsrail anlaşmaları ihlal ediyor': Bizim de Filistinliler olarak İsrail’le ilişkilerimizi son gelişmelere göre yeniden tanımlamamız gerekiyor. İsrail tüm anlaşmaları ihlal ediyorken, artık biz de önceki taahhütlerimizi yerine getirmekle sorumlu tutulamayız. İntifada anlık olarak gelişen popüler bir ayaklanma. Talimat veremeyiz. Düğmesine basıp durduramayız. Bu eylemlerin amacı ABD’nin kararını çekmesini amaçlıyor. Ancak insanlar provoke edilmiş durumda. ABD’nin kararı aşırılık yanlısı taraflarca da kullanılacaktır.
'Artık yeni bir gerçeklik var': Yeni bir gerçekliğin olduğunu anlamamız gerekiyor. İsrail toprakları çalmış, iki devletli çözümü yok etmiştir. Şimdi ABD, İsrail’in bir müttefiki haline gelmiş ve onunla suç ortaklığı içine girmiştir. ABD’nin bu adımı bir bütün olarak barışı tahrip etmekle kalmıyor, aynı zamanda bölgenin istikrar ve güvenliğini de zayıflatıyor.
'Tüm ülkeler bizi tanımalı': Dolayısıyla stratejimizi Filistin içinde kapsamlı bir diyalog kurmak üzerine yeniden düzenlemeliyiz. Bunun ardından Arap ülkeleri, Müslümanlar kapsamlı bir diyaloğa katılmalı. Bu konu aynı zamanda Hıristiyanlıkla da ilgilidir. Filistin’in Birleşmiş Milletler’in tam üyesi olarak tanınmasını ve Kudüs’ün de başkent olarak belirlenmesini istememiz gerekiyor. Ayrıca tüm ülkelerin de bizi tanımasını istemeliyiz. Ayrıca İsrail sınırlarının tanımlanması gerekiyor. Çünkü İsrail’in mevcut bir sınırı yok. İsrail’in ihlallerini önlemek ve İsrail’i sorumlu tutmak için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gideceğiz. Filistinliler olarak uluslararası sözleşmelere katılmak zorundayız.”