Kölnische Rundschau konuya ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
"Suriye'nin Cerablus kentine düzenlenen 'Fırat Kalkanı' adlı askeri operasyon öncelikle Türkiye sınırındaki IŞİD'in son büyük kalelerinden birine yöneliktir. Bu kent üzerinden IŞİD'in Suriye'deki başkenti sayılan Rakka'ya mühimmat sevkiyatı yapılıyordu. Ankara bir yandan aşırı İslamcıları kendi sınırlarından püskürtmeyi ama aynı zamanda da IŞİD kontrolündeki alanın batısı ve doğusundaki Kürt bölgelerinin birleşmesini engellemek istiyor. Suriyeli Kürtlerin Türkiye'nin Kürt bölgelerinin yakınında birleşmiş bir Kürt toprağı oluşturması Ankara'nın en büyük kâbusu! Türkiye'ye ziyarette bulunan ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın Ankara'ya askerî yardım teklifinde bulunması ise kulisler ardındaki bir anlaşmaya işaret ediyor: 'Washington'ın Kara Birlikleri' niteliğindeki Kürt peşmergeleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, ortak düşman olan IŞİD ile mücadelede karşı karşıya gelmemeleri arzu ediliyor. Ama bu işbirliğinin geleceği olur mu, işte orası biraz kuşku götürür."
Berlin'de yayımlanan Die Tageszeitung'un yorumuna geçiyoruz:
"Erdoğan yaptığı duygusal konuşmada, Suriye'ye müdahaleyi bir kendini savunma önlemi olarak gördüklerini vurguladı. Ancak IŞİD'e karşı düzenlenen operasyon bir bahanenin ötesinde anlam taşıyor. Operasyonun zamanlamasını sadece IŞİD'in attığı füzeler değil, PKK ile müttefiki Suriyeli Kürt peşmerge grubu YPG'nin ilerleyişi de belirledi. ABD ise NATO müttefiki Türkiye'nin askeri operasyonu konusunda anlayışlı davranmak zorunda. Somut olarak bu, 2014 yılından bu yana IŞİD'e karşı mücadelede sıkı bir işbirliği içinde olan ABD'nin Kürtleri baskı altına alarak, batıya doğru ilerlemelerini durdurması, böylece Türk birlikleri ile karşı karşıya gelmelerini önlemesi anlamı taşıyor. Kürtler buna yanaşmazsa ABD onlara desteğini çekebilir. Bu da Suriye'nin yeniden biçimlenmesinde Kürtlerin ilk kurban verilmesi demek olur. Türkiye'nin aktif müdahil olmasıyla Suriye Savaşı'nın da son evresine girmekte olduğu anlaşılıyor. Gelecekteki bir ateşkes sonunda yeni Suriye'nin yavaş yavaş şekillenmesi öncesinde şimdiden nüfuz alanları belirlenmiş oluyor."
Halle'de yayımlanan Mitteldeutsche Zeitung gazetesi ise yorumunda askeri operasyon kapsamında NATO-Türkiye ilişkilerini irdeliyor:
"Kuzey Atlantik Askerî İttifak'ı ilkesiz bir biçimde susuyor. Türkiye'de NATO'nun temel prensipleri, demokrasi, özgürlük ve hukuk ilkeleri ayaklar altına alınıyor. Ama aynı zamanda NATO, Türkiye'nin Suriye ile olan anlaşmazlığında askerî gerilimin daha da tırmanmasından ve belki kendisinin de müdahil olmak zorunda kalmasından endişe ediyor."
Lüneburg'da yayımlanan Landeszeitung da Türkiye'nin askeri operasyonunu yorum köşesine taşımış.
"IŞİD'den Cerablus'un geri alınmış olması, Erdoğan'ın Ortadoğu hesaplarının başarısızlığa uğradığını da gösteriyor. Bu ise Obama yönetiminde Ortadoğu karmaşası dışında kalmaya özen gösteren süper güç ABD'yi de zora sokuyor. Washington'ın YPG güçlerini Fırat'ın doğusuna doğru çekme girişimi, kaçmış olan bir trene yetişmek gibi, çaresiz bir girişimdir. Savaşın tamamen kontrol altında tutulması mümkün değildir.Türk birliklerinin ABD'nin desteğindeki Kürt peşmergelere ateş açması çok olası bir duruma geliyor. Ya da Washington'ın vetosuna rağmen Ankara'nın bir tampon bölge oluşturması, Rus ve Amerikan jetlerinin doğrudan hava savaşına girmesine de yol açabilir."