Gündem

Koç: Seçimlerde AKP iktidarı kaybeder

Jeffrey kriptoda, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'la yaptığı görüşmeyi aktardı

06 Nisan 2011 03:00

T24 - Wikileaks'te yer alan Türkiye konulu belgeleri yayımlayan Taraf gazetesi, 9 Temmuz 2009 tarihli ve dönemin ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffrey'in kaleme aldığı kriptoyu yayımladı. Jeffrey kriptoda, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'la yaptığı görüşmeyi aktardı. Koç'un 12 Haziran'da yapılacak seçimlerde "AKP, parlamentodaki üstünlüğünü yitirecek ve AKP-MHP ya da CHP-MHP koalisyonu olabilir" sözlerini aktardı.


Taraf gazetesinde "Koç: Seçimlerde AKP iktidarı kaybeder" başlığıyla yayımlanan (6 Nisan 2011) birebir Wikileaks çevirisi şöyle: 


Koç: Seçimlerde AKP iktidarı kaybeder

ABD’li diplomatlara Haziran seçimleri için tahminini söyleyen Mustafa Koç’a göre AKP parlamentodaki çoğunluğunu yitirecek, AKP-MHP ya da CHP-MHP koalisyonu olabilir.

“WikiLeaks Türkiye Belgeleri”nde bugün, Damad-ı Şehriyâri’nin malikânesine öğle yemeğine gidiyoruz. Tatar Mehmed Şerif Paşa adıyla da bilinen Damad-ı Şehriyâri, Sultan Abdülaziz’in kızı Emine Sultan’ın kocası ve 1919’da kurulan Ali Rıza Paşa Hükümeti’nin dahiliye nazırıydı. Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkan, bu yüzden de Mustafa Kemal tarafından Nutuk’ta eleştirilen Damad-ı Şehriyâri’nin malikânesi, Cumhuriyet’in ilk yıllarında büyük bir yangın geçirdikten sonra, 1980’lerin ikinci yarısında aslına uygun olarak yeniden yapıldı ve bugün, Koç Holding’in karargâhı olarak bilinen Nakkaştepe Tesisleri’nin mekânı...

Yirmi ay önce, 9 Temmuz 2009’da, Koç Holding’in tepe yöneticileri ile ABD’nin o günkü Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Nakkaştepe’deki bu malikânede bir öğle yemeğinde buluştular. Yemeğin konusu, Türkiye’nin iktisadi ve siyasi gidişatıydı. O yemek, en azından Amerikan tarafı için, tatlı ve kahve faslıyla bitmedi. ABD’nin İstanbul’daki diplomatları altı gün sonra oturup, yemek boyunca tuttukları notları bir telgrafa döktüler ve Washington’da Beyaz Ev, ABD Hazinesi, ABD Dışişleri ve Ticaret bakanlıkları gibi adreslere gönderdiler. “Koç Yöneticileri Türkiye’nin Ekonomisini Değerlendiriyor” başlıklı o telgrafın tam metnini yan sütunlarda bulacaksınız.

 

Piyasalara karşı savunmasızız...

(1) ÖZET: Koç yöneticileri, 9 temmuzdaki bir görüşmede, Büyükelçi (James) Jeffrey ve Başkonsolos (Sharon) Wiener’a Türk ekonomisi konusunda endişe ifade ettiler. Durum, yılın başlarından bu yana iyileşmiş olmakla birlikte ve Türkiye’nin, benzer konumdaki ülkelerden nispeten daha iyi bir halde olmasına rağmen, tüketici güveni halen düşük ve ekonominin yeniden büyümesi için de, bunun tekrar yükselmesi gerekiyor. Koç yöneticilerine göre, IMF (Uluslararası Para Fonu) ile bir anlaşma imzalanmasındaki başarısızlığın devamı, Türkiye’yi, piyasa koşullarındaki bir değişim karşısında savunmasız bıraktığı için kaygı oluşturuyor. Koç temsilcileri, Türkiye’nin 2011’deki seçimlerinde, AKP’nin parlamentodaki çoğunluğunu koruyamayabileceği şüphesine sahipler. Yorum: Biz son zamanlardaki iktisadî verilerin, Koç yöneticilerinin iktisadî değerlendirmelerini desteklediğine inanıyoruz. Yorumun Sonu.

Büyükelçi Jeffrey ve Başkonsolos Wiener, 9 temmuzda Türkiye’nin en büyük sanayi grubu olan Koç Holding’in İstanbul’daki karargâhında, Yönetim Kurulu Onursal Başkanı Rahmi Koç, Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Başkan Yardımcısı Temel Atay, CEO Bülent Bulgurlu ve CEO Vekili (ve müstakbel CEO) Osman Durak’la bir öğle yemeği yediler. Büyükelçi ve Başkonsolosa, FCS (Dış Ticari Hizmetler – ABD Ticaret Bakanlığı’na bağlı bir birim)Şube Şefi Greg Taevs ve Hazine Geçici Görevlisi Jason Weiss da eşlik etti.


İYİMSER OLMAK İÇİN ÇOK ERKEN

(2) Koç CEO’su Bülent Bulgurlu, Türk ekonomisinin yılın daha önceki dönemine kıyasla nispeten daha iyi performans göstermesine karşın, durgunluğun henüz dibe vurmadığını ve iyimser olmak için çok erken olduğunu söyledi. Mustafa Koç, Türkiye’nin başlıca zorluğunun tüketici güvenini yeniden sağlamak olduğunu ifade etti. Otomobillerde ve dayanıklı tüketim mallarında kısa süre önce yapılan vergi indiriminin, bu sektörlerde tüketimin artmasını teşvik ettiğini kaydederek, “Türkiye’de insanların parası var” dedi. Türklerin şimdi daha fazla harcama yapmaya başlayacaklarını umduğunu söyledi. Bulgurlu ise, tüketici güveninin son iki ayda arttığını belirtti ama hâlâ düşük seviyede durduğu konusunda hemfikir oldu.

 

Bankacılık sektörü sistemi koruyor

AMA İYİLEŞEBİLECEK BİR KONUMDA

(3) Ancak Bulgurlu, Türkiye’nin 2010 yılı için Avrupa’nın geri kalanından daha iyi bir konuma sahip olduğuna inanıyor. Asıl fark, Bulgurlu’nun çok sağlıklı ve güçlü diye tarif ettiği Türkiye’nin bankacılık sektöründe. Bulgurlu, bankacılık sektörünün, Türkiye’nin bundan sonraki potansiyel küresel baskıları aşmasına yardım edeceğine ve Türkiye’yi, bankacılık sektörleri sağlıklı olmayan diğer ekonomilere göre daha iyi bir konumda tuttuğuna inanıyor. (Bulgurlu,) Koç’un ihracatının, altı ay öncesine göre daha iyi olduğunu ve Koç’un çalıştığı piyasaları, Avrupa’dan uzaklaşıp, pozitif büyümeye sahip olan Ortadoğu’ya ve Asya’ya kayarak çeşitlendirmeye gayret gösterdiğini anlattı. Bulgurlu ve diğerleri, Türk hükümetinin mart ayındaki vergi indirimlerini onaylıyorlar ve bu indirimlerin, özel sektöre yardımcı olduğunu, işsizliğin artmasını önlediğini ama yapılması gerekenden daha geç yapıldığını düşünüyorlardı.


TÜRKİYE’NİN BİR IMF PROGRAMINA İHTİYACI VAR

(4) Mustafa Koç, Türkiye’nin hâlâ bir IMF programı olmamasından duyduğu endişeyi ifade etti. Türkiye’nin 2002-2008 arasında uyguladığı programın sona ermesinden sonra, IMF’siz kotarılan ilk bütçe olan geçen yılki bütçesinin bir “felaket” olduğunu ve yeni bir programın, hâlihazırdaki zor mali durumda Türkiye’ye çok yardımcı olacağını söyledi. (Mustafa Koç) hükümeti, “derin denizle şeytan arasında sıkışmış” (ikisi de cazip olmayan seçenekler arasında kalmayı ifade eden İngilizce bir deyim) halde görüyor; zira bir yandan, Türkiye bir IMF programına ihtiyaç duyuyor, diğer yandan bir IMF programı, 2011 parlamento seçimleri öncesinde popülist politikaların uygulanmasını önleyecek.(Mustafa Koç) bu bakışla, (IMF ile) müzakerelerde tıkanma yaratan asıl noktaları teknik değil, siyasi olarak görüyor.

(5) Bulgurlu, son zamanlardaki düşük petrol fiyatlarının ve istikrarlı döviz kurunun Türkiye’nin krizi yönetmesine yardım ettiğini söyledi. Sonuç olarak, hükümet iktisadî sıkıntıyla başa çıkabileceğine inanıyor ama bu petrol fiyatlarının ve döviz kurlarının “dostane” durmasına bağlı olacak. İkisinden birinde bir kötüye gidiş, Türkiye için yeni zorluklar doğuracaktır. Bu nedenle de, Bulgurlu’nun tezine göre, şimdi bir IMF programı üzerinde anlaşmanın zamanıdır. Bulgurlu, hükümetin de bunu anlayacağını ve bu yönde ilerleyeceğini umuyor. IMF programı olmaksızın, Türk özel sektörünün, 2009’un geri kalanında ödemesi gelecek olan 20 milyar dolarlık borcu döndürmesi çok zor olacaktır. Büyükelçi Jeffrey, Türkiye’nin geçmişte, AB ve IMF ile ilişkilerden yarar sağladığını (gümrük birliğinde ve bankaların yeniden yapılandırılmasında olduğu gibi) ve bu kurumlar vasıtasıyla alınan bazı önlemlerin, siyasi olarak popüler olmasalar bile, Türkiye’ye yarar sağladıklarını anlattı.


İKTİSADİ KRİZİN SEÇİMİ İLGİLENDİREN UZANTILARI

(6) Mustafa Koç, AKP’nin 2011 parlamento seçimlerinde, 2009 yerel seçimlerinde olduğundan daha kötü performans göstereceği ve kısmen, iktisadi krizi tam da iyi yönetememesi nedeniyle, parlamentodaki çoğunluğunu bile yitirebileceği değerlendirmesinde bulundu. (Koç) bir koalisyon hükümeti kurulmasının – AKP-MHP ya da CHP-MHP – kendisini şaşırtmayacağını söyledi. Koalisyon en iyi sonuç olmayacak bile olsa, o bunun demokrasinin yararı için gerekli olacağına inanıyordu. Yorum: Mustafa Koç iktidardaki partinin sözünü sakınmayan bir muhalifidir ve AKP hakkında, birçok gözlemciden daha olumsuz olma eğilimindedir. AKP’nin siyasi geleceği konusundaki yorumları da bu bağlamda ele alınmalıdır. Yorumun Sonu.

YORUM

(7) Türkiye’nin mayıstaki sanayi üretimi, kapasite kullanımı ve ihracat teşviki rakamları, Bulgurlu’nun Türk ekonomisine ilişkin yorumlarını destekliyor. İktisadi daralmanın hızı yavaşlasa da, faaliyet hâlâ çok düşük, işsizlik yüksek düzeyini koruyor ve bankalar kredi vermeye sadece marjinal düzeyde (ve sadece tüketicilere; şirketlere değil) başladılar; bu da güvenin zayıf olmaya devam ettiğinin bir işareti. Sağlıklı bankacılık sektörü, Türkiye’yi, Avrupalı emsallerinden daha kuvvetli bir toparlanmaya uygun duruma getiriyor. Ancak, bir IMF programında anlaşma sağlanamamasının, daha fazla kamu borçlanmasına yol açması beklenebilir ve bu da, özel sektör üzerinde dışlama etkisi yaparak (crowding out; yani devletin borçlanıcı olarak finans piyasasına girmesiyle, özel sektörün kaynaklarının azalması ve faizlerin yükselmesi sonucu özel yatırım harcamalarının düşmesi),ekonomik iyileşmeyi zorlaştırabilir. Türk hükümetinin, dokuz aydır bir anlaşmanın çok yakın olduğunu düşündüren açıklamalar yapmasına rağmen, IMF ile anlaşma sağlanmamasının yarattığı belirsizlik, muhtemelen iş dünyası, bankacılık ve tüketici güveni üzerinde de ciddi bir olumsuz etki yapıyor.