Kobani davasının bugün Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmasında, Aysel Tuğluk’un sağlık durumuna dair müzekkereye yanıt veren Kocaeli 1 Nolu F Tipi Cezaevi, Tuğluk’un Adli Tıp Kurumu’na sevk edileceğini bildirdi.
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel , HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.
Yargılanan siyesetçilerin beyanlarının alınmasına devam edilen duruşmada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem MYK üyesi Zeynep Ölbeci Kürtçe savunma yaptı.
"Evraklardan bazı tarafıma verilmedi"
Zeynep Ölbeci, dava dosyalarının tamamının henüz kendisine gönderilmediğini belirtti. Esasa ilişkin savunma vermeye hazırlanamadığını dile getiren Ölbeci, savunma için harddisklerin kendisine ulaştırılmasını istedi.
Ölbeci, “Ben bir yıldır tutukluyum. Susma hakkımı kullanabileceğim bir durum yok, savunmamı yapacağım. Mahkeme hapishanelerin durumundan ne kadar haberdar bilmiyorum ama avukatlarımın getirdiği evraklardan bazı belgelerin okuma komisyonundan geçmesi gerektiği belirtilerek tarafıma verilmedi. Savunmamı hazırladığımda savunma yapacağım” şeklinde konuştu.
“Bu şaibeli ölümler nasıl yaşandı?”
Cezaevlerinde artan hak ihlallerine ve ölümlere dikkat çeken Ölbeci, şunları söyledi:
“Son süreçte cezaevlerinde şüpheli şekilde ve hastalıktan yaşamını yitiren arkadaşlarımız oldu. Bu politikaları kınıyorum. Sebebi ne olursa olsun sistematik devlet politikasını bir sonucudur bu. Bu şaibeli ölümler nasıl yaşandı? Neden aileler otopsiye alınmadı? En yaşamsal konularda bile sorun çıkarılıyor. Kendi yaşamlarını idame edemeyecek arkadaşlarımızı tedavi için buraya getirdiler ama tedavileri yapılamıyor.”
Ölbeci’nin konuşmasının ardından avukatlar ile mahkeme başkanı arasında tartışma yaşandı. HDP’nin aktardığına göre, avukatların sözünü kesen mahkeme başkanı avukatların söz konusu ara karara yaptıkları itirazın da CMK’da yer almadığı gerekçesiyle talebe dair ara karar oluşturmadı.
Avukatların “Söz talebimiz var. Böyle bir usul yok. Cezaevlerinden gelen yazıları duruşma tutanaklarına yansıtmıyorsunuz ya da gerçek dışı yansıtıyorsunuz” sözlerini kesen mahkeme heyeti tutanağa avukatların sözleri yerine, “Düzeni bozacak şekilde davranışlarda bulundu” şeklinde geçmesi dikkat çekti.
Bakanlık ve kurumlardan müdahillik talebi
İçişleri Bakanlığı adına avukat Hasan Demir katılma talebininin kabul edilmesini istedi. Avukatlar Bakanlığın katılma talebine ilişkin söz almak istedi. Avukatların mikrofonunu açmayan mahkeme başkanı sesini yükseltti.
Ardından Karayolları Genel Müdürlüğü adına avukat Merve Mert katılma talebinde bulundu. Emniyet Genel Müdürlüğü adına avukat Bahar Koç Görmez, MİT ve Adalet Bakanı adına avukat Güler Duman Çan da katılma talebinde bulundu.
"Bize söz hakkı vermediniz”
Mahkeme başkanının savunma hakkını engellemesi üzerine söz alan Ayla Akat Ata, “Herhangi bir avukatın sesini size duyurması için bağırmasını ve sizin de bağırmanızı istemezdik. İlk duruşmadan beri burada olan Kobani Davasında paramiliter güçlerin açığa çıkması için uğraşıyoruz. Usul kanunu açıktır. Ben burada talepte bulundum. Siz müştekilere söz verdiniz ama şimdi bize söz hakkı vermediniz” dedi.
“Yardımlar devlet denetiminde yapıldı”
Yardıma ihtiyacı olanlar için kurulan kampların devletin denetiminde kurulduğunu kaydeden Akat Ata, burada yardıma ihtiyacı olanlara yardım ulaştırdıklarını söyledi.
Kobanî olaylarından kısa bir süre sonra 1 Kasım 2014’te resmi rakamlara göre 20 bin kişiyle yapılan Batman yürüyüşünü hatırlatan Ayla Akat Ata, “Anadolu Ajansı'na göre 20 bin ama bize göre 60 bin kişiyle yürüyüş yapıldı. Kobani olaylarından kısa bir süre sonra 1 Kasım Dünya Kobani Günü’nde biz sokaktaydık. Kobani olaylarından kısa bir süre sonra oldu bu yürüyüş” şeklinde konuştu.
“Yaşam hakkı için mücadele ettik”
Yaptığı çeşitli konuşmaların da iddianamede yer aldığını hatırlatan Ayla Akat Ata şöyle konuştu:
“Konuştuğum için buradayım, bırakın konuşalım. Ben Emniyetin, Jandarmanın, MİT’in, İçişleri Bakanı’nın katılma talebini kabul etmiyorum. Fikriniz ne olursa olsun, önyargılarınızı kırın. Bize önyargıyla gelmeyin ki bir daha 6-8 Ekim yaşanmasın.
Biz cenaze gömdük. Biz cenazeleri kaldırdık. Biz insanların yaşam hakkını savunmak için mücadele ettik. Bu ülkede paramiliter güçler devredeydi. Kürt sorunun çözümüne en yakın olduğu süreci yaşadık biz.”
“Çözüm için bedel ödemeye hazırız”
“Biz istemediğiniz kadar çok konuşacağız. Yeter ki söz talebimizi kabul edin. Bu duruşma seslerin yükseldiği bir duruşma olmasın. Biz seslerin yükselmesini istemiyoruz. Söz isteyince verilsin.
6-8 Ekim’de sokakta kim vardı? Ateş ettiler. Bu gücü kim verdi? Paramiliter güçleri kim fonladı, kim onları sokağa çıkardı. Bunların hesabını tabi ki soracağız. Asıl biz onlardan şikayetçiyiz. Bırakın konuşalım. Çözüm olacaksa bu ülkede bedel vermeye hazırız. Bu davada konuşan tüm arkadaşlar bunu söyledi.
Bugün burada müdahillik talebinde bulunan kurumlar, bu saldırıları engelleyebilirlerdi. Ben o gün saldırıya uğradığımda ölebilirdim. Ama tek bir açıklama yapmadım, olaylar daha çok büyümesin diye.
Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, bana koruma tahsis etmek istedi, ben kabul etmedim. Bırakın burada kendimizi ifade edelim. Müdahillik talebinde bulunanların da müdahillik talebinde bulunamayacaklarını ifade edelim.”
Siyasetçilerin beyanlarının ardından duruşmaya yarına dek ara verildi.