Gündem

Kobanê'den harap hikâyeler; kurşun yarasıyla bulunan engelli Emine ve suskun Cemile

‘IŞİD’den kaçarken, babam, annemin gözleri önünde açlıktan ölmüş’

20 Şubat 2015 02:00
Evrim Kurdoğlu

Kobanê’ye artık bir günde yüzlerce, hatta bazen binin üstünde sivil dönüyor. Kanton yönetimi ya da YPG/YPJ, henüz geri dönüşler için resmi bir açıklama yapmadı. Yine de 27 Ocak’tan sonra, kayda değer bir kitle geri döndü. Kobanê’ye gelip de her şeyin yerle bir olduğunu gören insanların dilinde tek bir soru var: “Biz bu şehri nasıl toparlayacağız?” 

Köyler de, Kobanê’nin merkezinden farklı değil. Nerdeyse tüm evler, okullar, camiler ve mezarlıklar IŞİD tarafından yok edilmiş. 

Merkezden köylere doğru giden yolda asayiş, yani “Kobanê’nin polisi”, kontrol noktası kurmuş. Bu noktada asayiş, köylere giden ailelerin kayıtlarını alıyor. Arabalar kontrol noktasının önünde kuyruk oluşturmuş. Ali Bozan bu noktanın sorumlusu, “Günde ortalama kaç Kobanêli geçiş yapıyor?” diye soruyorum, yanıtlıyor:

“Tam sayı veremem ama her gün yüzlerce insan, bu noktadan geçip köylerine gidiyorlar. Özellikle son üç dört gündür gelen insan sayısı oldukça fazla. Biz bu noktada gelenleri durdurup kayıtlarını tutuyoruz. Böylece kimlerin geri geldiğine dair bilgi sahibi oluyoruz. Topladığımız tüm kayıtlar önce asayiş merkeze gidiyor. Sonra kanton yönetimine göndereceğiz.”

Bu noktadan geçen yol bizi Helınj köyüne götürüyor. Köyün girişinde silahlı iki genç erkek duruyor, YPG/YPJ’nin oluşturduğu sivil savunma birliklerinden. Köyler IŞİD’den temizlenmiş ancak her ihtimale karşı sivil savunma birlikleri kurulmuş. Bu birlikler kendi köylerini, mahallerini korumak için bekliyorlar. Resmi olarak YPG üyesi değiller. Köyde sivil halk olup olmadığını soruyoruz. “İlerde Mala Gel var, oraya bakın, siviller orda” diyorlar.

“Mala Gel”, halkın evi anlamına geliyor. Mala Gel’de TEVDEM’in etkisi var; bir parti değil, hareket. Açılımı: Sosyalist Demokratik Hareket. 

Mala Gel’in önünde bir grup sivil görünüyor. Köyün muhtarı öncülüğünde bir komisyon kurulmuş, hasar tespit çalışması yapıyorlar. Çoğunun evi yıkılmış. Herkes bu kadar işin altından nasıl çıkacağını konuşuyor. Öncelikle erkekler gelmiş. Kadınlar ve çocuklar Türkiye’de kalmış.

 

‘Kimsede para yok, bu harabenin altından nasıl kalkacağız?’

 

Daha önce hiç gelmediğim Kobanê’nin Helınj köyünde tanıdık bir yüz, bize doğru yürümeye başlıyor. Suruç’ta tanıştığım Kobanêlilerden Muhammed Seyid Ahmet: 

“O zaman gelicem demiştin de inanmamıştım. Hoş geldin Gule (Evrim’i telaffuz etmekte zorladığı için Gule ismini kullanıyor) Bak DAİŞ Kobanê’yi ne hale getirmiş.”

Eşini ve çocuklarını soruyorum:

“Onlar Suruç’ta kaldı. Evimiz kalmamış ki. Şimdi gelseler nerede kalacaklar? Biz sadece erkekler geldik. Evleri biraz tamir edip, etrafı temizleyeceğiz. Sonra ailelerimiz gelecek. Hiç kimse de para da yok. Bu kadar harabenin altından nasıl kalkacağız bilmiyorum. Ama olsun Gule, Kobanê bizim, o yeter, yaparız yeniden.”

Konuşurken Kolilk'ten (bulunduğumuz köye arabayla yarım saat uzaklıkta bir başka köy) bir telefon geliyor. Savaş boyunca köyden hiç ayrılmayan bir kadından bahsediliyor. Kadının kim olduğunu, IŞİD’in elinden nasıl sağ kurtulduğunu öğrenmek için Kolilk köyüne gidiyoruz.

 

IŞİD’in işgal ettiği köyde kimsesiz Emine

 

Köyde yalnızca üç köylü var. Daha yeni gelmişler köylerine. Biri savaş boyunca köyden hiç ayrılmayan Emine’nin erkek kardeşi Mustafa İsa. “Emine, IŞİD geldiğinde köyde miydi?” diye soruyorum, evet yanıtı geliyor. 

“Peki şimdi nerde, onunla konuşmaya geldim” deyince verdiği yanıt şaşırtıyor: 

“Emine doğuştan zihinsel engelli. Ne konuşabiliyor, ne de duyabiliyor. Benim engelli iki kardeşim var. Biri Emine, biri Fadıl. Emine’yi bulduk ama Fadıl’dan hiç haber yok. O öldü diye düşünüyoruz. Fadıl üstelik bir de kördü.”

Emine ortalarda görünmüyor. Tüm köyde Emine’yi arıyoruz. Emine saklanmakta oldukça iyi. Yedi kişi, Emine’yi ancak 20 dakika sonra bulabiliyoruz. Bizi ilk gördüğünde biraz korkuyor. Üstü başı kir içinde, ayakları çıplak, sol ayak bileğinde bir kurşun yarası var, hatta yaradan fazlası. Kurşun, bileğinin önünden girip arkasından çıkmış. Yaraya hiçbir müdehale yapılmamış ama Emine yine de ayağının üstüne basabiliyor. Çevresinde olup biten hiçbir şeyi anlayacak durumda değil. Oldukça hırpalanmış görünüyor. Yüzü hep aşağıya bakıyor, bizden bir an önce kurtulma telaşı içinde. Bir tek kardeşi Mustafa’nın yanında sakin durabiliyor. Birkaç fotoğraf çektikten sonra Emine hızla yanımızdan uzaklaşıyor. Emine’nin hikâyesini de Mustafa anlatıyor: 

“DAİŞ daha köyümüze gelmeden Kobanê’nin etrafını sarınca, biz önce Kobanê’nin merkezine gittik. Ama Emine ve Fadıl çok huzursuz oldular. Babam iki kardeşimi alıp köye geri geldi. Biz de annem, kardeşlerim ve çocuklarımızla, toplam 18 kişi Türkiye’ye geçtik. Babam köyde kardeşlerimle kalıyordu. Biz DAİŞ’in bu kadar köyümüzün içine kadar geleceğini hiç düşünmemiştik. Bir gün babam Emine ve Fadıl’a yemek getirmek için Kobanê’ye gidiyor. Geri dönmek için yola çıktığında YPG/YPJ yolları kapattığını görüyor. DAİŞ, köylere girmeye başlamış. Babamın köye dönmesine izin vermiyorlar. O da birkaç gün bekledikten sonra yine köye gelmeye çalışıyor. Ama yapamadı. Biz, her gün Emine ve Fadıl’ı düşündük. Annem ve babam, her gün onlar için ağlıyordu. Dün köye geldim. Hemen Emine ve Fadıl’ı aradım. Emine’yi buldum ama Fadıl’ı bulamadım.  Emine’yi ilk gördüğümde çok mutlu oldum. Sarıldım ona, çok bitkin görünüyordu. O da beni görünce gülmeye başladı. Ailemi aradım. En çok, ona bakan bir kardeşim var, Fatma, o sevindi. Onu bu halde görünce çok üzüldüm. DAİŞ bu köyde yaşamış. Sen de gördün çantaları, eşyaları, her şeyleri burada. Nasıl olmuş da Emine’yi öldürmemişler ve Emine açlıktan, susuzluktan ölmemiş… Hiç birimiz anlayamadık. Sadece ayağından kurşunlanmış, bugün onu hastaneye götüreceğim. Artık Emine çok daha iyi olacak. Keşke Fadıl’ı da, Emine gibi bulabilseydik.”

Emine, hiç kimseye anlatamadığı hikâyesiyle ölecek. Başına neler geldi, neler yaşadı, nasıl korktu asla anlatamayacak. En azından bundan sonra ailesiyle birlikte güvende olacak.

 

‘IŞİD’den kaçarlarken babam, annemin önünde açlıktan ölmüş’

IŞİD’in giderken arkasında bıraktığı tek sessiz kadın Emine değil. Bir Resh köyündeki 80 yaşındaki Cemile Abdi konuşabiliyor olmasına rağmen sessizliğe gömülmüş. O da, tıpkı Emine gibi, Kobanê’den hiç ayrılmamış. Hep köyde kalmış. Cemile Abdi ve kocası Beko, Kobanê’den ayrılmak istememişler. Tüm çocuklar artı dört kardeş aileleriyle birlikte Türkiye’ye, Gaziantep’e gitmişler. Savaşın son bulmasıyla kardeşlerden İzzed Muhammed, Kobanê’ye geri döndüğünde annesini bu sessizliğin içinde bulmuş. Annesinin ilk karşılaşmalarında sınırlı da olsa anlattıklarından yola çıkarak yaşananları şöyle anlatıyor:

“Biz, DAİŞ köyümüze gelmeden 4,5 ay önce Türkiye’ye gittik. Annem ve babam gelmek istemedi. ‘Kobanê’den başka yerde ölmek istemiyoruz’ dediler. DAİŞ bizim köyümüze geldiğinde, annem ve babam, üç gün onlardan saklanmışlar. Sonra bir yolunu bulup başka bir yere gitmek için yola çıkmışlar. Yolda, açlık ve susuzluk yüzünden, babam, annemin gözleri önünde ölmüş. Annem, babamı gömmek için uğraşmış ama görüyorsun hem çok yaşlı, hem de çok zayıf. Ağlayarak babamı orada bırakıp köye geri dönmüş. DAİŞ, bizim köyde çok kısa kalmış. Annem, YPJ onu bulana kadar 4 ay köyde yalnız yaşamış.” 

“Bundan 5 gün önce YPJ/YPG köye girmişler, ilk girdiklerinde DAİŞ var mı diye annemin içinde bulunduğu eve ateş etmişler. Annem de çok korkmuş. YPJ savaşçılarından biri içeriyi kontrol etmek için girdiğinde annemi görmüş. Onu sakinleştirip hemen hastaneye getirmişler. Annemim önemli bir sağlık sorunu görünmüyor. Ekmek kırıntıları ve bulgur yiyip, yağmur sularını içerek hayatta kalmış. Çok zayıflamış, çökmüş ve neredeyse hiç konuşmuyor. Babamın yasını tutuyor. (Muhammed, bunları anlatırken gözlerinden yaşlar akıyor ve sadece yere bakıyor.) Biz birkaç kere geri gelmek istedik ama tüm yollar kapanmıştı. Savaş boyunca onlardan hiç haber alamadık. Annem ve babamın fotoğrafını Facebook’a koymuştum. Görenler beni arasın diye. Kobanê özgürleştikten sonra YPJ beni aradı. Annemi aradığımı görmüşler. Geldiğimde annem hastanedeydi. Babam yok, annem sessiz. Bundan sonra tek isteğimiz hiç ayrılmadan bir arada olabilmek. Babamı gömmek istedim. Öldüğü yere gittim ama bulamadım. Tekrar gideceğim. Babama bir mezar bile yapamıyoruz.”

Cemile Abdi, oğlu bize tüm bunları anlatırken hemen yanımızdaki yatakta uzanıyor. Arada kalkıyor, bizi dinlese de hiçbir şeye cevap vermiyor. Oldukça zayıf, güçlükle hareket edebiliyor, gözleri görüyor ama o bakmaya gerek duymuyor. Sürekli duvarlara doğru bakıyor. Dudağının üstünde ve çenesindeki dövmeler kaybolup yerini bir karartıya bırakmış. Sanki bütün bu anlatılanlar, onun hikayesi değilmiş gibi.

YARIN: IŞİD gitti ama Kobanê’de can almaya devam ediyor