Gündem

Kızılkaya: Özdil bordrosunu açıklasın

Yazar Muhsin Kızılkaya, Uludere katliamının ardından yazdığı “Sayın Kaçakçı” başlıklı yazısı nedeniyle Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz &Oum

25 Ocak 2012 02:00

 T24- Yazar Muhsin Kızılkaya, Uludere katliamının ardından yazdığı “Sayın Kaçakçı” başlıklı yazısı nedeniyle Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil’i eleştirdi.

Muhsin kızılkaya  A Haber’de yayınlanan “Bi Sormak Lazım” programında Selin Ongun’un konuğu oldu. Yılmaz Özdil’in “Babası eşek. Anası attır. Eşşek atı becerir katır doğar (…) Kaçakçılık katırdır. 50 liracık canını tehlikeye atmak zorunda kalan masum köylü filan deniyor. Haftada iki sefer yaptığında 15 bin lira kazanıyor o masum!” satırlarına yönelik Kızılkaya’nın açıklamaları şöyle: 




Bordrosunu açıklasın


 “Maaş bordrosunda maaşı ne kadardır, eğer gerçekten bordrodaki maaşı değil ise, o zaman aradaki fark 5 kaçağın bir gecedeki getireceği kadar vergi kaçırılmıştır. Bu arkadaşların maaşı 20 bin Dolardan başlar, bordroda 1 milyar lira gözükür, aradaki fark kaçaktır ve haramdır. Bu hangi kaçakçılığa girer, bunun hesabını verirler mi? Bir gece gitsinler Ahırkapı açıklarındaki gemiler neden orada beklerler? Oradaki gemiler kaçak petrol yüklüdür ve gemiler oradan tankerleri doldurur, orada trilyonlar döner, bir kaçaktan gelecek iki paket sigarada gözü olanların bu soruyu kendilerine sormaları gerekir. Kuruşu kuruşu vergilerini ödüyorlarsa, o sınır boylarında çocuklarının rızkını arayanlara kaçakçılığın hesabını sorsunlar.”


Benim babam kaçakçıydı

Kendi babasının da kaçakçı olduğunu söyleyen Kızılkaya sözlerini şöyle sürdürdü: “Ölüm çoğaldığı andan itibaren istatistikleşmeye başlıyorlar. Ben bu hadiseyi duyduğumda çocukluğuma dair imgeler canlandı. Bizim pencereden duyulacak nal sesini bekleyerek uykuya dalardık. At kişnerse babamız gelmiştir, onunla birlikte şehir kokusu gelirdi. Rengârenk kumaşlar, şekerler, hurma, çay gelirdi. Kürtçede kaçak kavramı yoktur, onun yerine kullanılan kelimenin de olumlu, yiğit anlamında bir çağrışımı vardır. Koyunları götürüyordu babam sınırdan öteye, satıyordu, buradakilerin koyunlarını alıp Musul pazarına götürüyor, herkesin parasını satınca dağıtıyordu. Bunu yaparken bir akrabamız babamı gammazladı, sınırı geçerken yakaladılar, yol boyunca koyunlar telef oldu, şehirde falaka yatırıldılar, babamın ve amcamın bir daha yapmasınlar diye tırnaklarını çektiler. Amcam o nezarethanede aklını yitirdi, babam da tırnakları çekilmiş bir adam olarak eve döndü.  Amcam köyün delisi olarak kaldı.


Herkes kendi politik açısından meseleyi değerlendirdi; CHP, AK Parti, BDP. MHP’nin tavrı nispeten daha doğruydu gibi geldi bana. MHP’nin tavrı şu, bir şey söylemedi en azından, devlet bir şey yaptıysa doğrudur, devlet kerimdir, bildiğimiz söylem, bir şey söylemediler sayılır ancak diğerleri öyle değil. BDP’lilerin kendi akrabalarına sahip çıkması kadar doğal olamaz aynısını Siirt’teki 6 kadın için de yapmalarını isterdim. Bingöl’de canlı bomba üzerine atlayan annenin cenazesini kitlesel kaldırmalarını isterdim. O zaman derdim ki bu memlekette barış isteniyor. Herkes kendi ölüsüne ağlamasın, bütün ölümlere ağlayalım.