Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, Türk Kızılayı’nın içinde yolsuzluk, usulsüzlük, adam kayırmacılık gibi bir iddialar gündeme geldiği yazdı.
2018 yılına ait kurban eti bağışlarının halen dağıtılmadığını, 750 şubesi bulunan Türk Kızılay'ının, hiçbir gerekçe sunulmadan 617 şubesinin kapatıldığını ve mahkemenin olağanüstü kurultay kararına rağmen, olağan kurultaya gidilere bu şube başkanlarının genel kurul delegeliklerinin düşürüldüğünü kaydeden Ağırel, olağan kurultayda Türk Kızılay'ı Denetim Kurulu’nun sunduğu ‘Tenkit ve Öneriler’ listesinde kurumun yaptığı aşırı harcamalara dikkat çekildiğini kaydetti. Ağırel “Türkiye'nin yüz akı olan kurumumuz, yandaş vakıf ve derneklere dönüştürülüyor” yorumunda bulundu.
Murat Ağırel’in Yeniçağ gazetesinde “Kızılay'ı da yandaş derneğe dönüştürdüler haberiniz var mı?” başlığıyla kaleme aldığı yazısı şöyle:
Türkiye'de yardım kuruluşu dediğimiz zaman aklımıza ilk gelen kurum Türk Kızılayı'dır.
Hiç uzatmayacağım.
Gündeme gelmeyen bir skandallar silsilesini bu köşeden ilk kez okuyacaksınız. Türk Kızılay'ı Türkiye genelinde 700'e yakın şubesi, gönüllüleri ve çalışanları ile Türkiye'nin en köklü kuruluşlarından birisiydi!
Evet birisiydi çünkü artık öyle değil. Artık kurum içerisinde yolsuzluk, usulsüzlük, adam kayırmacılık gibi birtakım iddialar gündeme geliyor.
İzninizle sürecin başlangıcını aktarayım…
Kızılay üyesi ve eski şube başkanı Çetin Yavuz 25 Ekim 2016 tarihinde Güroymak Cumhuriyet Başsavcılığı'na Türk Kızılay'ı yetkilileri hakkında "Görevi kötüye Kullanma" nedeni ile suç duyurusunda bulundu. Yavuz'un suç duyurusunda bulunan iddialar son derece ciddi. Öyle ki sürecin içerisinde Binali Yıldırım'ın kardeşi bile var.
Adım adım anlatalım.
Türk Kızılayı 04 Nisan 2016 tarihinde ATO Congresium'da yapılan Olağan Genel Kurul'da Genel Başkanlık için Kerem Kınık ve Nihat Adıgüzel aday oldu. Yapılan seçimin ardından, Kınık bin 303 delegenin 707'sinin oyunu, Adıgüzel ise 596 delegenin oyunu aldı. Bu sonuçlar ile Kerem Kınık Türk Kızılayı Genel Başkanı olarak seçilmiştir. 12 Nisan 2016 tarihinde yönetim kurulu ilk toplantısında Genel Başkan Kerem Kınık'a 5.000.000 TL harcama yetkisi verilmiştir.
Olaylar bundan sonra başlıyor tabii. Biz de olayların vehametini Savcılığa yapılan bir suç duyurusundan öğreniyoruz. Suç duyurusunda bulunan Kızılay Şube Başkanı Çetin Yavuz.
Çetin Yavuz tarafından savcılığa verilen suç duyurusu metninde "2016 yılı Kurban Bayramı için hedeflenen kurban hisse miktarı 52.000 hisse olup 70.000'nin üzerinde kurban hissesi için bedel toplanmıştır. Bu hisselerin 52.000 hissesi yurt içinde ve yurt dışında Kızılay tarafından kestirilebilmiştir. Kalan hisseler kesilemediğinden bedeli Kızılay'a bağışlanmasına rağmen Kızılay Genel Merkezi'nce başta Yeryüzü Doktorları gibi dernek, Vakıf ve organizasyonlara nakit olarak aktarılmıştır" denildi.
Dahası 750 şubesi bulunan Türk Kızılay'ının, hiç bir gerekçe sunulmadan kapatılan şube sayısı 617'yi buldu. Türk Kızılay'ının şube sayısı 153'e düşürüldü. Kapatılan 617 şube başkanının 2019'a kadar delege olması nedeni ile Türk Kızılay'ı Genel Merkezi bu şubeleri kapatarak delegeliklerin düşmesini sağlamaya çalıştığı iddia edildi.
Birinci çinko burada yapıldı.
617 şube başkanı görevden alınmalar ve iddialar üzere yönetime dava açtı. Açılan dava neticesinde Ankara 9'uncu Sulh Hukuk Mahkemesi, Türk Kızılay'ını olağanüstü genel kurula götürmek üzere kayyum ataması yaptı.
Adalet Bakanlığı Müşaviri Mekan Sarıkaya, Kızılay Ankara İl Başkanı Ahmet Hizanlıoğlu ve Kızılay İstanbul İl Başkanı İlhami Yıldırım'ı kayyum olarak atadı. İl Başkanı olarak atanan kişi İlhami Yıldırım, aynı zamanda Binali Yıldırım'ın kardeşi.
Kızılay üyesi ve Delegesi Hamza Aydoğdu Denetim Kurulu Başkanı'na bazı iddiaların ve ispatlarının olduğunu iddia ettiği belgeler ile bir ihbar dilekçesi verdi. Dilekçede 12 bin dolar tutarında kiralanan Yalı, Genel Merkez tadilatı için harcanan 497 bin TL, Genel Müdür Yardımcısının 20 bin TL maaşı gibi çok vahim hususları bildirdi.
Bunları doğrular nitelikteki gelişmeler ise 7 Nisan 2019 tarihinde yapılan Türk Kızılay'ı Olağan Genel Kurulunda yaşandı.
Burada "Olağan" kelimesine dikkat edin…
Olağan diyorum çünkü mahkeme olağanüstü kongre yapılması kararı almışken nasıl oldu ise olağan kongre gerçekleştirildi. Şayet olağanüstü kongre yapılmış olsa idi kapatılan tüm şube başkanları ve delegeler olağanüstü kongre tarihine kadar delegelikleri devam ettiği için oy kullanabilecek ve mevcut yönetim büyük ihtimalle seçimleri kazanamayacaktı.
İkinci çinko burada yapıldı.
Bütün herkes olağanüstü kongreyi beklerken Olağan kongre yapıldı ve eski tüm delegelikler zamanı geçtiği ve şubeler kapatıldığı için düştü.
Genel Kurul sonucunda Genel Başkan Kerem Kınık oldu, Genel Başkan Yardımcısı İsmail Hakkı Turunç oldu.
Şimdi benim üzerinde ısrarla duracağım konu yapılan Olağan Genel Kurul.
Olağan Kurul, kapatılan 600'e yakın şube ve delegeleri olmadan toplandı. Konuştuğum şube başkanlarının görüşüne göre katılanlar zaten Genel Merkez tarafından kapatılmayan şubelerden gelen delegelerden oluşuyor.
Türk Kızılay'ı Denetim Kurulu ise Genel Kurul üyelerine sunulması için 20 maddelik bir "tenkit ve öneri" dilekçesi veriyor. Bu dilekçede yazanları tek tek aktarmıyorum. Dilekçede 2018 yılında bağış yoluyla elde edilen kavurmalık etlerin kutulara konularak halen dağıtılmadığı gibi tespitlere yer veriliyor.
3. Madde de ''Kuruma yapılan taşınmaz bağışlarının kuruma ait iktisadi işletmeler tarafından teminat olarak kullanılarak riske edilmemesi gerekir'' diyor.
Fakat 16. maddede dikkat çeken bir şirket ismi geçiyor. Kendi personeli yeterli olmasına rağmen dışarıdan alınmak istenen ama sonra bozulan anlaşma karşılığında Kızılay'ın, Empatik şirketi ile ilgili yaşadığı hukuki bir olay nedeni ile sulh olmak için ödenen 2 milyon liradan bahsediliyor.
Kime neden bu kadar para veriliyor bu iş nasıl buraya geliyor açıklama yok. Kamu zararını düşünen yok.
18. Madde ise daha ilginç. Maddede, "Ülke Geneline yayılmış yeterli sayıda ve yapıda gayrimenkulümüz olmasına rağmen ayrıca gerektiğinde ilgili kurumlardan 49 yıllığına kiralama imkânı varken, yüksek meblağlar verilerek yerlerin kiralanması kurum zararına neden olacağından kurumumuzca tasvip edilmemektedir" deniliyor.
Yani burada da bir bol keseden harcama ve Hamza Aydoğdu'nun dilekçesindeki iddiaların doğru olduğu söz konusu.
Öyle ki dilekçede "şubelerde aday olmayı düşünen Kızılay gönüllülerinin seçme seçilme hakkına mani olmuştur" gibi ifadelere bile yer veriliyor.
Bol keseden harcamaları yapan, yardım etmeyi bırakıp kime para kazandırdığı belli olmayan Kızılay yönetimine tenkit dilekçesi veren 5 Kişilik Kızılay Denetim Kurulu'nun bu tespitlerine bir kişi şerh koyuyor.
Şerh koyan o kişi kim mi dersiniz?
Cengiz koç!
Yeni seçilen Yönetim Kurulu Üyesi
Yani Denetim Kurulu da Genel Merkez'in hukuksuz ve tüzüğe aykırı şekilde üyelik kaydı yapıp seçimleri etkilediğini, 2018 Kurban etlerinin halen dağıtılmadığını, yapılan gereksiz harcamaları, bağış yapılan taşınmazların bağlı iştiraklerin teminat olarak kullanmalarını, 11 bin dolara yalı kiralanmasını sunduğu raporunda ibra etmemiş ve Genel Kurul'a dilekçe ile bildirmiş.
Fakat gelin görün ki Osman Koç bu dilekçeyi okurken bahse konu maddeleri okumamış!
Farkında mısınız?
Türkiye'nin yüz akı olan kurumumuz, yandaş vakıf ve derneklere dönüştürülüyor.
Bu olanları izah edecek bir yetkili yok mu?