Sözcü yazarı Saygı Öztürk Kılıçdaroğlu'nun dün kadın muhtarlarla yaptığı toplantıyı takip etti. Öztürk, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Yargıtay'ın 150. kuruluş yıldönümü ilişkin sözlerini aktardı. Kılıçdaroğlu, "Yargıtay'ın 150. Kuruluş Yıldönümü'ne davetli olduğum halde, sarayda yapıldığı için katılmadım. Yoksa katılırdım. Konuşmalar güzeldi ama yargı ile ilgili uygulamalar felaket durumda" dedi.
Öztürk "Yargının sözleri güzel uygulama felaket" başlığıyla (9 Mart 2018) yayımlanan yazısını şöyle sürdürdü:
Kılıçdaorğlu eşi Selvi Hanım'la birlikte Aydın'ın Kuşadası İlçesi'nde kadın muhtarlarla birlikteydi. ‘Topuklu Efe' lakabıyla anılan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu da kadın muhtarlara ev sahipliği yaptı. Oğulları Kerem askerlik görevini tamamlayıp evine döndüğünde, her anne gibi Selvi Hanım da evladına sevdiği yemekleri yapmıştı. Baba da gururluydu. Kılıçdaroğlu ile sohbetimiz askerlik üzerine başladı ve şöyle devam etti:
Çocuklarını göndermiyorlar
“Asker babası olmak güzel bir duygu. Ben de oğlum askerdeyken bu duyguyu yaşadım. Askerlik hem vatan görevi hem de gençler açısından bir olgunlaşma sürecidir. Her anne-baba çocuğunu askere severek göndermeli. Sonuçta buraya ‘Peygamber ocağı' diyoruz. Peygamber ocağında nasıl bir eğitim veriliyor, görüp yaşaması lazım. Anadolu'da bir söz vardır ‘Askere gitmeyene kız vermezler' diye. Bu aslında askerliğin olgunlaşma sürecini anlatıyor.
Günümüzde parası olan askere gitmiyor. Bir siyasetçi askerden, askerlikten, şehitlerden söz ederken, kendi çocuğunu askere göndermemesi samimi olmadığını gösterir. Ankara'da bütün şehit cenazelerine katılıyorum. Top arabasının arkasında ailesi yürüyor. Ailenin yoksul Anadolu insanları olduğunu görüyoruz. Şehit ailelerinin evleri medyada yer alıyor. Evlerinin sıvası dökük, yoksul aileler ama severek çocukları askere gidiyor. Vatan sevgisi her şeyden önemli.
Bir de şovmenler var
Bir de askerliğin şovunu yapanlar var. Kefen giyip gezenler, “Bizi Afrin'e götürün” diyen şovmenler, onlara “Gideceğiz, hep beraber gideceğiz” diyenler kendi çocuklarını askere göndermezler. Fakir-fukaranın çocukları üzerinden siyaset yaparlar. Askeri hastanelerin kapatılması son derece yanlış bir karardı. Umarım bu hatadan süratle geri dönerler. Askeri doktorların yetişme tarzları farklıdır. O zor koşulları bilerek mesleği seçerler. Siz normal zamanlarda cepheye gidecek doktor bulamazsınız. Askeri doktorlar cepheye gitmek zorunda. Askeri hastanelerden ‘Askerliğe elverişli olmadığı'na ilişkin rapor almak çok kolay değildi. Ama sivil hastanelerden rahatlıkla ‘çürük' raporu alınıyor.
O silahlar bize döner
Afrin'e yapılan Zeytin Dalı Harekatı haklı ve yerinde bir harekattır. Sanırlarımızda konuşlanan YPG-PKK terör örgütünün bölgenin dışına itilmesi lazım. Dolayısıyla biz Afrin operasyonuna başından beri destek veriyoruz. Ordumuzun, Afrin operasyonu süresince gösterdiği başarı takdire şayandır. Umarız en kısa zamanda bölgede güvenlik sağlanır, harekat amacına ulaşmış olur. Bizim sınırlarımızda terör örgütü bulunduğu sürece operasyon yapmamız bir hak. Hiçbir devlet, arkasına başka bir devletin gücünü alarak sınırlarında bulunmasına izin vermez. YPG'nin silahlandırılması başlı başına bir sorundur. İleride bu silahların Türkiye'ye yönelmeyeceğinin garantisi yoktur. Türkiye bu konuda her türlü önlemi almak zorundadır. Bölgede ABD ve Rusya arasında bir güç savaşı da var. Türkiye bu güç savaşının tarafı olmamalıdır. Türkiye'nin önceliği sınırlarımızda bulunan terör örgütünü temizlemek olmalı.
Bu Esad meselesi değil
Türkiye kendi sınırındaki tehdidi savuşturma hakkına yasal olarak da sahiptir ve bunu koşulsuz yerine getirmeli. ABD ve Rusya'nın kurduğu denge içinde Türkiye ile birlikte Irak, İran ve Suriye'nin çıkarları aynıdır ve bu dört ülke aralarında birlik sağlamalıdır. Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olduğumuzu söylüyoruz. Ülkelerin bölgenin egemen güçleri tarafından silahlandırılmasını da doğru bulmuyorum. Dört ülkenin bir araya gelmesini sağlayacak en önemli aktör de Türkiye'dir. Türkiye'nin bugüne kadar izlediği Suriye politikasını değiştirmesi gerekir. Savaş mı, barış mı? Çatışmayı büyütecek ortamdan özenle kaçınılması gerekiyor. Dolayısıyla Türkiye, İran, Suriye ve Irak yönetimleri bir araya gelmeli, belli bir stratejik alt yapı oluşturarak bölgeye huzur getirmeli. Egemen güçlerin amacı dört ülkeyi çatıştırmak, Ortadoğu'da sınırları değiştirmek.
Ortadoğu'ya barışın gelmesi lazım. Bölgedeki çatışmalardan en çok zarar gören Türkiye ve Suriye'dir. Dış politikamızı duygulardan arındırıp gerçek zemine oturtmalıyız. Bölgede ülkelerin toprak bütünlüğüne saygılıysanız, barışın gelmesini istiyorsanız bunu yapmalısınız. Olay Beşar Esad olayı değil. Olayı sadece Beşar Esad'a indirgerseniz bu iş çözülmez. Bu konuda samimi olunması gerekli. O zaman Soçi'de Esad'la ne işiniz var?
Bayraktan rahatsız oldular
8 şehidimizin bayrağımıza sarılı olarak gelmesi hepimiz açısından büyük bir acıydı. Şehitleri sonsuzluğa uğurlayana kadar evimize, iş yerimize bayrak asılmasını istemişiz. Bu konuda Başbakan Binali Yıldırım'ın alınganlık göstermesini anlamış değilim. Evime bayrak asarken Binali Bey'den izin mi alacağım? Unutmayalım, Afrin harekatı siyasi iktidarın değil, Türk Ordusu'nun da bir harekatıdır.
Yargı tamamen siyasallaştı
Yargıtay'ın 150. Kuruluş Yıldönümü'ne davetli olduğum halde, sarayda yapıldığı için katılmadım. Yoksa katılırdım. Konuşmalar güzeldi ama yargı ile ilgili uygulamalar felaket durumda. Birincisi yargı hiyerarşisi bitti. İkincisi yargı siyasallaştı. Üçüncüsü siyasallaşmayan ve hala hukukun üstünlüğüne inanan yargıç karar veremiyor ve elindeki dosyaları sürekli geciktiriyor. Vereceği karar sarayın hoşuna gitmez diye kendisine oto kontrol uyguluyor. Dördüncüsü ‘sarayın avukatları' yargıyı yönlendiriyor, arzu ettikleri kararları çıkarıyorlar. Yargıdaki tablomuz bu.
Başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere hukukun üstünlüğü her ortamda savunulmalı ve arkasında durmalı. Anayasa Mahkemesi'nin Kanun Hükmünde Kararnamelerle ilgili kararı yanlıştır. Bu kararıyla demokrasinin askıya alınmasına neden olunmuştur. Yargıtay'ın, siyasallaşmış alt mahkemelerin verdikleri kararları süratle düzeltmesi ve yargıya saygınlık kazandırması gerekiyor. Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) daha cesur ve siyasi telkinlerin tümüne kapalı olmalı. Yargıya açıkça talimat verildiğine ilişkin belgeyi ortaya koydum.”
Zihniyet hemen değişmeli
Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte Kuşadası'na gelen eşi Selvi Kılıçdaroğlu'na da gündeme dair sorular yönelttik. Selvi Hanım çocuklara ve kadınlara yönelik cinsel istismar hakkında şunları söyledi: “Cinsel istismar düzenlemesinde 12 yaş sınırı var. Bu kesinlikle çok yanlış. 18 yaşına kadar çocuk çocuktur. Bu mesele bir zihniyet meselesidir. O yüzden zihniyetin değişmesi gerekir. Ben idam cezasına karşıyım. Ama en ağır cezayı verseniz de zihniyeti değiştirmedikçe bu sorunu çözemezsiniz. Hukukçu değilim ama bazı olaylar beni isyan ettiriyor. Cinayetler, taciz, tecavüz vs. bunlarda uygulama sorunları var. Ayrıca kadına bakışta da büyük problemler var. Ve bir “Dünya Emekçi Kadınları” günü yalnız bu günle sınırlı kalmadan konuşulmalı. Kadının ezildiği, dövüldüğü, sövüldüğü, horlandığı, taciz ve tecavüzlere uğramadığı, öldürülmediği günler dileğiyle…”
8 Mart Kadınlar Günü'nde kadın muhtarlarla buluştu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kuşadası'ndaki ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü' programında 200 kadın muhtara seslendi. Kürsüye alkışlarla gelen CHP lideri, bir toplumun kadını eğitmesi halinde, toplumunu eğiteceğini belirterek, “Kadın okuma yazma biliyorsa, toplum da okuma yazma bilir. Yani toplumu büyütmenin, kalkındırmanın temel unsurları kadınlardır. Demokrasin de temel unsuru kadınlardır” dedi.
“Bugün demokrasimiz işgal altındadır” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kimse hakkını hukukunu savunamamaktadır. Kadınlar hak, hukuk, adalet istiyor. Kadınlar bozulan eğitim sisteminin düzelmesini istiyorlar. Süratle demokrasi devrimi yapmamız lazım. Bu mücadelenin koçbaşı başta topuklu efe kadınlar olmalı. Kadınların sezgi gücü var, riski önceden görürler. Dolayısıyla önümüzdeki sürecin kadınlar için nasıl bir süreç olduğunu kadınların bilmesi, sezmesi lazım. Çocuklarınız, vatanınız için mücadele etmeniz lazım. Her kadın Halide Edip, Nene Hatun gibi mücadele edecek. Bu mücadele bireysel mücadele değildir.” Siyasi partilere cinsiyet kotası çağrısı da yapan Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: “Cinsiyet kotasını en az 33 olarak siyasi partiler yasasına koymayanlar, kadınlardan korkanlardır. Siz de gücünüzü gösterin. Kim getirmiyorsa diyeceksiniz ki ‘Orada dur, sana oy vermiyorum' diyeceksiniz. Erkek egemen toplum dilini değiştirmemiz lazım. Yeni bir dil geliştirmemiz lazım. Kadınları dışlayan anlayışı tamamen ters yüz etmemiz lazım. Yaşamın her alanında kadınlar olduğu sürece emin olun Türkiye normalleşir. Parlamentoda yüzde 40 kadın olduğunu düşünün, vallahi kavga çıkmaz. Herkes daha güzel konuşur.”