CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ekonomiye ilişkin olarak değerlendirmelerde bulundu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ı eleştirdi. "Ak Parti döneminde 15 istihdam paketi açıldı. Her pakette işsizlik büyüdü. 56 tane reform paketi açıkladılar, bir şey çıkmadı" diyen Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, "Sen paket açıklayacağına bir paket hazırlayacaksın, damadı paketleyip koyacaksın kapının önüne" sözleriyle seslendi.
Öte yandan Kılıçdaroğlu, ABD Başkanı Donald Trump'un, "Sen binlerce kişinin katledilmesinden, ben de Türk ekonomisinin yok edilmesinden sorumlu olmak istemem. Sert bir adam olma. Aptal olma. Seni daha sonra arayacağım" ifadelerine yer verdiği mektubunu iade etmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 13 Kasım'da ABD'ye gitmesine bir kez daha sert bir dille tepki gösterdi. Erdoğan'ın Macaristan ziyareti dönüşü yaptığı açıklamada, "Elimizde malum mektup var. Bu mektubu ben Sayın Trump'a takdim edeceğim" sözlerindeki 'takdim etmek' ifadesine değinen Kılıçdaroğlu, "Kendisine aptal diyen adama takdim edecek. Takdim etmek arz etmek demektir. Beyefendi küçük, daha büyük birinin makamına gideceğim diyor. Eğer sen bu mektubu Trump'a takdim edeceğim diye gideceksen, senin bu memlekette yerin de yoktur. Bu memlekete faydan da yoktur" dedi.
Bu hafta CHP grup toplantısına Usel Makina Mühendisleri de katıldı, Kılıçdaroğlu'na Atatürk tablosu hediye edildi.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Aramızda ciddi sorun yaşayan vatandaşlarımız var. Yeri zamanı gelince söylüyoruz ama bazı sorunlar çözülmüyor. Ama sizi şunu söyleyeyim; TBMM'nin çatısı altında söylüyorum Türkiye'nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Çözmeyenler var ama biz çözeceğiz. Bizim makam, mevki beklentimiz, çıkar beklentimiz yoktur. Tek beklentimiz bu memlekette herkes huzur içinde yaşasın. Hava Harp Okulu öğrenci velileri de Usel işçileri de hapisteki arkadaşlar da şundan emin olsunlar, demokrasiyi mutlaka getireceğiz. Biz yani cumhuriyeti kuranlar bize miras bıraktılar, bizler bu cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırma konusunda ne gerekiyorsa yapacağız. Bu memlekete huzuru da kardeşliği de getireceğiz.
Gönül şunu istiyor, bir yerde bir işçi haksızlığa uğradığında üç işçi sendikasının ortak çaba ile bu sorunu çözmek için mücadele etmesidir. Ama her biri ayrı telden çalıyorsa olmuyor. Hiçbir konfederasyon hiçbir siyasi partinin arka bahçesi olmamalıdır."
Kılıçdaroğlu, Mümtaz Soysal'ı andı: Acılar yaşadı, asla yılmadı...
"Dün Mümtaz Soysal'ı kaybettik. Binlerce öğrenci yetiştirdi. Bir demokrasi, bilim abidesiydi. Parlamentoda görev yaptığı görev içerisinde özelleştirmelere karşı büyük mücadele yaptı. İşçilerin haklarını sonuna kadar savundu. 1971 darbesinden sonra komünizm propagandası yapıyor diye ağır hapis cezası verdiler. Mümtaz Soysal bütün bu acıları yaşadı ama asla yılmadı. Ülkesinin çıkarlarını emekten, bilimden, dostluktan yana kullandı. Uluslararası pek çok ödül sahibi oldu. Mümtaz Hoca gerçekten de Türk akademik dünyasının geliştirdiği mümtaz isimlerden biriydi."
"Kimin fabrikasını kime veriyorsun ya?"
"Mustafa Kemal demek kendi silah sanayinin yabancı bir ülkeye peşkeş çekmemek demektir. Bu kürsüden defalarca sorular sordum. Değeri 20 milyar dolar. Avrupa'nın en büyük tank üretim merkezlerinden biri. Sordum; bunu 25 yıllığına BMC grubuna, yan, Ethem Sancak'a ve Katar ordusuna verdi. Şunu sordum; ihaleyi ne zaman ve nerede yaptın? Benim, babamın, 82 milyonun ödediği vergi var ya. Ne zaman yaptın ihaleyi, bu ilan nerede yayımlandı? Ben bunu öğrenmek istiyorum. Gene soruyorum, sen kalktın bütün devlet sırlarını Katar ordusuna verdin ya. Niye, hangi gerekçeyle veriyorsun? Ben soruyorum başka yerden cevap geliyor. o cevap da kesildi. Ben bunu tüyü bitmemiş vatandaşımızın, çocuklarımızın hakkı için soracağım. Kime peşkeş çekiyorsun arkadaş? Üstelik yüzde 12,5 kâr garantisi veriyorsun. Daha yatırım yapılamamış yüzde 20 avans veriyorsun. Kimin fabrikasını kime veriyorsun ya? Bir de üstüne para veriyorsun."
Tank palet fabrikası tepkisi: Bunun adı peşkeş çekmektir
"("Sakarya’daki tank palet fabrikasında yapılan işletme hakkı sözleşmesini diline dolayanlar daha bu konunu ne anlama geldiğinden habersiz ve sürekli olarak ortalığı karıştırmaya gayret ediyorlar" sözlerine) Sen dürüst değilsin, samimi değilsin. Türk Telekom da aynı durumdaydı. 6,5 milyar dolara 21 yıllığına yüze 21'ini kiraladılar. Şimdi Erdoğan'a soruyorum, AK Partililerin tamamına soruyorum. Arkadaş sen 25 yıllığına kiraladığın fabrika için kaç lira aldın? Hiçbir şey almadın.Beş kuruş dahi almadık. Katar ordusuna ve Ethem Sancak'a 25 yıllığına kiralayacak beş kuruş dahi almayacaksın. Erdoğan sana soruyorum, 20 milyar dolarlık fabrikayı kiraladın kaç para aldın? Satış nedir işletme devri nedir. Türk Telekom'da da işletme devri oldu. Sen kâr garantisi veriyorsun bir de. Kim sana ver dedi? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kim sana peşkeş çek dedi. Satış olsa karşılığında bir para alırsın, kiralama olsa para alırsın. Ne satış ne kiralama bunun adı peşkeş çekmektir.
"AK Partililerin, MHP'lilerin hakkını aramak da bana düştü"
Bana diyorlar ki diline doladı. Ne söyleyeceğim arkadaşlar ya, iyi mi oldu diyeyim. iyi mi para verdiniz diyeyim. Usel işçileri burada, ya haklarını arıyorlar. Bunların haklarını teslim edelim diyen bir iktidar yetkilisi var mı? Ama Katar ordusu gelince paralar hazır. Pes yahu. Böyle bir soygun düzeni dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Hak arayacağım. AK Partililerin, MHP'lilerin hakkını aramak da bana düştü. Harcadığın her kuruşun hesabını millete vermiyorsan siyaset yapmayacaksın kardeşim.
Soruyorum 15 Temmuz şehit ailelerine para almadık diyorlar. Gaziler almadık diyorlar. Biri diyor ki hakkımı helal etmiyorum. Hakkını helal edemezsin. Üstünden para topladılar, o parayı da yiyorlar. Nereye gitti bu para? Bu vakfın adresi nedir? Telefonu ne? Telefonu yok. Para nerede? Belli değil. Ey Kılıçdaroğlu neden bunları soruyorsun diyorlar. Ne yapayım. Ben bu soruları sormazsam benim bu kürsüde ne işim var!
Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a çağrı: Damadı paketle, koy kapının önüne
Devleti yönetenlerin vatandaşa doğru bilgi vermesi lazım. Bu ahlakın ön gördüğü bir karardır. Yanlış bilgi verirlerse çıkarlar özür dilerler. Daha ileri demokrasilerde kalkar istifa ederler. Doğru bilgi ver ya. Ben vatandaşımızın ferasetine güveniyorum, bizim toplumumuzun affetme duygusu vardır. Bizim toplumumuz sevecen, ahlaklı bir toplumdur. Siyaset grubuna bazen sert eleştiriler getirir ama hakkıdır. Bizim huzurlu yaşamaya hakkımız var. Para toplanacak mı, toplayın. Bu parayı sarayda oturanlar mı verdi, hayır. Vatandaş boğazından kesti. Yalan söylemek yakışmaz siyasete. Siyasetçinin ahlaklı olması lazım. Sayın Erdoğan 19 Kasım'da bir açıklama yapıyor; "İstihdam konusunda büyük başarı sağladık. 17 yılda 9 milyon kişiye iş imkânı sağladık.' Buna ne diyeyim ben Allah aşkına ya! Okuduğun zaman memlekette işsizlik yok. Ne diyeyim ben şimdi. Ak Parti döneminde 15 istihdam paketi açıldı. Her pakette işsizlik büyüdü. 56 tane reform paketi açıkladılar, bir şey çıkmadı. İşsizlikte dünya üçüncüsüyüz. Erdoğan'a bir tavsiyem; sen paket açıklayacağına bir paket hazırlayacaksın. Damadı paketleyip koyacaksın kapının önüne."
"Saray'dakiler Lale Devri'ni yaşıyor, hiçbir dertleri yok; cepler tıka basa para dolu."
"Sıra geldi toplu intiharlara"
"Toplumun huzuru. Hangi huzurdan bahsediyoruz. Sıra geldi toplu intiharlara. Toplumda huzur kalmadı, endişe var toplumda. Bu memleket nereye gidecek diye hep beraber düşünmeye başladık. Devletin temel amaç ve görevleri nedir? Memleketi yönetecekler, hangi amaçla? Anayasa'da var kişilerin ve toplumun huzur ve mutluluğunu sağlamak.' Kim huzurlu arkadaşlar? Hangi toplum mutlu? Gidin Diyarbakır'a, Mardin'e, Samsun'a, Yozgat'a, Sivas'a, Tekirdağ'a gidin. Kim mutlu. Nerede toplumun huzuru. Bunları yaparken kanunun önünde eşitlik ilkesine uyacaksın diyor Anayasa. Saraydakilerin tamamı imtiyazlı.
"Bunların niyeti hepimizi açlıkla terbiye etmek"
Soru şu açlığın olduğu yerde huzur olur mu? Yoksulluğun olduğu yerde huzur olur mu. Devletin mal ve bütçesinin talan edildiği düzenin normalleştiği bir ülkede huzur olur mu? Esnafın siftah yapmadığı bir ülkede huzur olur mu? Sanayicinin önünü görmediği bir ülkede huzur olur mu? İşsizlik tam bir sosyal yaraya dönüşmüş vaziyette. Bütün kötülüklerin anası işsizliktir. Bunların niyeti hepimizi açlıkla terbiye etmek. Geçinemiyorum diyen milyonlar var. Böyle bir ülkede huzur, bereket, mutluluk olur mu?"
"Bin liranın altında emekli aylığı alan 847 bin 643 kişi var, bu adam nasıl yaşayacak? Saray'da oturanlar acaba ayda 673 lirayla beslenebilir mi?"
"TC devleti ayrı bir yerde saray sosyetesi ayrı bir yerde. Ben bunu söylediğim için müthiş kızıyorlar. Vay efendim sen nasıl milleti ayrıştırıyorsun. Ben gerçekleri söylemeye devam edeceğim. Şimdi ülkücü kardeşlerim de sorsunlar. Kişi başına gelir 10 bin dolardı. Nerede? 673 lira. Ben söylemiyorum bu rakamı. Senin raporların, Meclis'e göndermişsin. Ki bunlar gizleyemediğin gerçekler. Sormamız gereken soru şu, 17 yıldır bu memlekette hâlâ kişi başına düşen milli gelir buysa sormak lazım, kim bunun sorumlusu. Sizin boğazınızdan akan bazı haram lokmaları kestik. Şimdi bir ahlak muhasebesi yapma göreviniz var. Nedir bu rezalet ya. Birileri yiyecek, içecek, birileri açlığa mahkûm olacak."
"Erdoğan bunları düşünüyor mu? Düşünme kapasitesi yok. Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Ama bütün bunları anlatırken hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bütün bu sorunları çözeceğim. Ben bu sorunlar olmasın diye aile sigortasını gündeme getirmiştim. Bu ülkede aile sigortası olsaydı her eve asgari ücret tutarında bir para girseydi herkes daha huzurlu olmaz mıydı? Makarna vermek yerine kadının hesabına para yatırsanız daha iyi olmaz mıydı? Aile sigortası bizim bulduğumuz bir şey değil, bir mucize de değil."
"Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Önümüze seçimler gelecek. Bu sefer oyunuzu düşünerek verin. CHP'yi iktidar yapın göreceksiniz her evde huzuru, bereketi sağlayacağız. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir namı var. Orada da huzur olması lazım. Dolayısıyla egemen güçlerin taşeronluğunu yapmadığınız sürece uluslararası arenada huzurun kaynağı olursunuz.
"Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil ediyorsun, sana aptal diyor. Sen bunu nasıl hazmediyorsun!"
Dış politikada da herkes endişe içinde. Suriye'ye girme dedik girdi. Neden, egemen güçler sırtını sıvazladılar. Egemen güçler dünyada bir operasyon yapmak istediklerinde taşeron kullanırlar. Ateşi elleriyle tutmazlar. Öyle bir gaz verdiler ki dillerini dahi tutamadılar. 24 saat içinde Emevi Camii'nde namaz kılacağız dediler. Ama öyle olmadı. 3 milyon Suriyeli Türkiye'ye geldi. Yalnız bırakıldık dediler. Süleyman Şah Türbesi için dokunanı yakarız dediler, kaçmak zorunda kaldılar. Bunun başka bir örneği yok Cumhuriyet tarihimizde. Egemen güçlerin eğer oltasına takılırsanız sizi kullanmaya ve talimat vermeye başlarlar. Papazı bırakacaksın dedi Trump. Erdoğan ne dedi, bu ten bu canda kaldıkça alamazsın dedi, sonra gitti papazı teslim etti. Söz nerede? Namus, şeref, adalet nerede? Taşeronsan yuları kaptırmışsın. 7 soru sordum. Mektup geldi neden iade etmedin ya? Sen arabanda bayrak taşıyorsun, Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil ediyorsun, sana aptal diyor. Sen bunu nasıl hazmediyorsun! Bunun için de kızdılar. Bu milletin şanını, şerefini kim koruyacak? Biz CHP'yiz, bu tür şeylere pabuç bırakmayız, bizim ağırımıza gider. Cevap ver diyoruz, cevap dahi veremiyor. Kardeşim senin mal varlığını sen de ben de biliyoruz. Korkma. Korkma otur adam gibi cevap ver. Şimdi giderken mektubu beraber götürecek. Çöp sepetindeydi, değilmiş. Sen cebinde mektup mu taşıyacaksın! Sen oturduğun makamı biliyor musun!"
"Bu mektubu Trump'a takdim edeceğim diye gideceksen bu memlekette yerin yok"
"Bu mektup sana nasıl geldi? Sen mektubu neden cebine koyup gidiyorsun? Çağıracaksın büyükelçiyi, gel diyeceksin. Bu mektup Türk milletinin şanına leke düşürmüşsün. Bunu git teslime t diyeceksin dedik. Ama ben öyle yapmayacağım diyor. Macaristan dönüşü gazetecilerle konuşuyor; 'Elimizde malum mektup var. Bu mektubu ben Sayın Trump'a takdim edeceğim' diyor. Kendisine aptal diyen adama takdim edecek. Takdim etmek arz etmek demektir. Beyefendi küçük, daha büyük birinin makamına gideceğim diyor. Bir büyüğünün önüne geçip bir şey vermek kelime anlamı takdim etmenin. Şu gerçeği bütün vatandaşlarım bilsinler. Diyelim ki Ankara'ya bir büyükelçi geldi 'Büyükelçi güven mektubunu cumhurbaşkanına takdim etti' ifadesi kullanılır. Erdoğan gideceğim Türk milletinin şanına şerefine hakaret eden mektubu Sayın Trump'a takdim edeceğim diyor. Baltayı taşa vurmak budur. Sizin şan ve şerefle hiçbir ilginiz yoktur. Eğer sen bu mektubu Trump'a takdim edeceğim diye gideceksen, senin bu memlekette yerin de yoktur. Bu memlekete faydan da yoktur. Beni üzen ne biliyor musunuz? TC devletini temsil eden cumhurbaşkanının bu milletin şanına şerefine bu kadar ağır bir leke sürmesidir."