CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, devletin öfke ve kinle yönetilemeyeceğini söylerken, birden fazla ‘cadı avı’ başlatıldığını ifade etti ve “Her seferinde bir suçlu, kim suçlu? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanı kim?” diye sordu. Kılıçdaroğlu, ''Türkiye bir çadır devleti gibi yönetilemez. Türkiye'nin kültürü, ahlakı, inancı, siyasi yapısı buna uygun değildir. Türkiye ama çadır devleti gibi yönetiliyor” dedi.
Kılıçdaroğlu, bir süre önce hakkında 'FETÖ' dosyası hazırlandığı ortaya çıkan "Sözcü gazetesi ve yazarları hakkında fezlekeler düzenlendiğini" söyledi. "Sözcü yazarlarının ömrünün çoğu F tipi örgütlenmeyle mücadeleyle geçmiş" diyen Kılıçdaroğlu, "Bunu uygar dünyaya anlatamazsınız" ifadesini kullandı.
CHP Parti Meclisi, parti genel merkezinde toplandı. Toplantıya başkanlık eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. KIlıçdaroğlu’nun gündeminde OHAL sürecinde yaşanan ‘mağduriyetler’ ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sarf ettiği “at izi it izine karışıyor” açıklamaları vardı.
''Dilek Dündar'ı rehin tutmak hangi hukuk devletinde var?''
Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet gazetesinin köşe yazarı ve eski genel yayın yönetmeni Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar’ın pasaportuna el konulması ve yurtdışına çıkışına engel olunması ile ilgili yaptığı açıklamada "Dilek Dündar'ı rehin tutmak hangi hukuk devletinde var?" diye sordu.
Hz. Muhammed'in 'Veda Hutbesi'ni hatırlatarak ''Herkes işlediği suçtan sorumludur. Bir kişinin işlediği suç ailesine mal edilemez'' ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, ''Oğlunu arıyorsun, tekerlekli sandalyedeki annesini rehin alıyorsun. Buna da hukuk devleti, adalet deniyor. Böyle bir anlayış olamaz" dedi.
Kılıçdaroğlu konuşmasında önceki gün gözaltına alınan Yeniçağ gazetesi yazarlarına değinerek şunları söyledi:
"Başbakan beni aradı"
"15 Temmuz'da yaşadığımız olay, demokrasisi zayıf düşmüş bir bünyeye F tipi bir virüsün girmesidir. Bunu kimsenin uynutmaması gerekir.
''Darbe girişiminden sonra dediler ki, bu süreci tek başımıza yürüteceğiz, mücadele edeceğiz. Sayın Binali Yıldırım, OHAL'in görüşüldüğü gün beni aradı, destek istedi. Kendisine aynen şunu söyledim: Sizi anlıyorum ama bu parlamentoda demokrasiyi savunacak bir partiye ihtiyaç var o da CHP'dir dedim. OHAL'a karşı çıktık.
''4 siyasi parti darbeye karşıydı. Hükümet bildiriyi BM'ye gönderdi. Madem böyle bir ortam var, o zaman 4 siyasi parti her türlü düzenlemeyi yapabilirdi. Hayır dediler, biz bunu yapmayacağız.
"Tek başına davranmanın sonuçları ağırdır"
''Tek başına davranmanın, sonuçları ağırdır. Örnek olarak Suriye politikası. 3,5 milyon Suriyeli bizim topraklarımızda. Sözde 12 saatte gideceklerdi Şam'a, Süleyman Şah türbesini kaçırmak zorunda kaldılar. En iyi ben bilirim, en iyi düşünceler bende derseniz, Türkiye'yi bu tür felaketlerde karşı karşıya getirirsiniz.
''Rusya konusunda yanlış yapıldı. Uçağı ben düşürdüm yarışına girdiler. Özür üstüne özür. Devlet bu tür kırılmalara alışkın değildir. Söylediğinizin 180 derece tersini söyleyemezsiniz. Terörü biz önleyeceğiz dediler. Siz anlamasınız dediler. Bugün Türkiye tam bir terör batağının ortasındadır.
''Gazze'de ablukayı kaldıracağız dediler, Türkiye'nin itibarı 20 milyon dolara sattılar''
''Mavi Marmara biz yapacağız, Gazze'ye ablukayı biz kaldıracağız dediler. Yapmayın demek bile suçtu o dönemde. Aradan geçti süre, abluka kalkmadı, İsrail özür dilemedi, tazminat yerine vakfa yardım. Gazze'ye yardım eskisi gibi. Türkiye'nin itibarı 20 milyon dolara satıldı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu kadar ağır bir yenilgi olmamıştır.
''15 Temmuz, parlamento burada, darbeye karşı çıktı. Yapmayın dedik. TBMM'de parlamentonunun iradesine saygı gösterilmesine, parlamentonun aktif rol üstlenmesi gerektiğine dikkat çektim. Şikayetler geliyor. Devlet, kinle öfkeyle yürütülmez. Devlet akılla yönetilir, sağduyu, liyakatla yönetilir. Tam bir cadı avı başlatılmıştır. Birden fazla alanda cadı avı başlatılmıştır. Her seferinde bir suçlu kim suçlu? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanı kim? Hem şikayet edeceksin, hem uygulayacaksın. Bir şey yapıyorsanız sorumluluğu üstleneceksiniz. Vicdan sahibi olan görevden ayrılır. Türkiye yönetimde bu olgunluğu yakalamış değil.
''Biz hiçbir gazetecinin gözaltına alınmasını, tutuklanmasını istemeyiz''
“Cadı avının birinci ayağı medya. 113 gazeteci tutuklandı. 2308 gazeteci işşsiz. TV’ler, gazeteler kapatıldı. Açık ve net söylüyoruz biz hiçbir gazetecinin hapse atılmasını gözaltına alınmasını istemiyoruz. Bunu uygar dünyaya anlatamazsınız. Sadece Yeniçağ değil, Sözcü gazetesi için de fezlekeler düzenleniyor… Sözcü yazarlarının ömrünün çoğu F tipi örgütlenmeyle mücadeleyle geçmiş… FETÖ karşıtı bazı gazeteci ve yazarların gözaltına alınması kabul edilemez. Bir darbe fırsatçılığıyla ‘acaba bunları da nasıl sustururuz’ arayışına giriyorlar. Hem diyeceksiniz ‘demokrasiyi savunuyoruz’ hem diyeceksiniz ‘medya özgürlüğünü savunuyoruz’ ama köşeyi döndükten sonra gazeteleri kapatıp, gazetecileri gözaltına alıp hapse atacaksınız. Biz hiçbir gazetecinin gözaltına alınmasını, tutuklanmasını istemeyiz. Biz kendi ülkemizde huzur ve barış içinde yaşamak istiyoruz.
''İkinci ayağı bilimadamları, akademisyenler. Siz kalkıyorsunuz üniversite hocalarını bildiriye imza atmışlar diye hapse atıyorsunuz. Bildiriye 15 Temmuz öncesi imza atmışlar. 15 Temmuz'dan sonra darbe ile hiç ilgisi olmayan olayda hapse atıyorsunuz, üniversite ile ilişkisini kesiyorsunuz. Bunun ahlaki, hukuki yönü nedir? Aslı Erdoğan, yazdığı eserler onlarca dile çevrilmiş bir biliminsanı, niye hapse atarsınız? Kaçacak yeri yok, ülkesinde yaşıyor. Siz böyle devam ederseniz, Türkiye'nin aydınlığa çıkma şansı yoktur. Bunu dillendirmek de bizim namus borcumuz. Tek tip üniversite Nazi kafasıdır.
''Cadı avının üçüncü ayağı öğretmenler. İlk işaret Diyarbakır'dan verildi. 11 bin 285 öğretmenin açığa alınmasıyla karşı karşıya kaldık. Neymiş bunlar terör örgütleriyle ilişkiliymiş. Bu kadar öğretmen terör örgütleriyle ilişkisi varsa siz 14 yıldır neredeydiniz? Bunları siz atamadınız mı? Tek nedeni var, bu öğretmenler sendikalı. Sendikalı olmak ne zamandır bir suç oldu? Sendika kuracaksın, beni destekleyeceksin.
''Türkiye bir çadır devleti gibi yönetilemez. Türkiye'nin kültürü, ahlakı, inancı, siyasi yapısı buna uygun değildir. Türkiye ama çadır devleti gibi yönetiliyor.
Veda Hutbesi vurgusu
''Suçların şahsiliği diye bir kural var. Kolektif bir suç yarattılar. Veda Hutbesi'nde sevgili peygamberimiz, 'Herkes işlediği suçtan sorumludur. Bir kişinin işlediği suç ailesine mal edilemez' diyor. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde de yazar. Birisi suç işledi memuriyetten atıyorsunuz, eşini de atıyorsunuz. Bir devlet, vatandaşını açlığa mahkum eder mi? Siz masum insanları cezalandırıyorsunuz.
''Cadı avı iş dünyasında da var. 500'ün üzerinde şirkete kayyum atandı. Sonra değiştirdiler, TMSF'ye devrettiler. Devlet şirketleri yaşatır, batırmaz. Bütün iş dünyası diken üstünde.
''Biz kendi ülkemizde huzur içinde, barış içinde yaşamak istiyoruz. Hukukun üstünlüğü, adil yargılama dediğimiz bir kavram vardır. İnsanlar bu çerçevede yargılanır. Sakarya'da bir çocuk gece, yatağından fırlayıp benim babam vatan haini değil diye annesine sarılıyorsa, bu düzene lanet olsun demek lazım. At izi, it izine karıştı demek sorumluluktan kurtulmak anlamına gelmez. "
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarına ilişkin video şöyle: