CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, demokratik ve özgür bir ülke idealini gerçeğe dönüştürmek zorunda olduklarını kaydederek, "böyle bir Türkiye mümkün" dedi. Bunu gerçekleştirmenin kolay olmadığını bildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Önümüze sürekli engeller çıkaracaklar, yargıyı sopa olarak kullanacaklar. TBMM'yi vesayet altına alacaklar. Bu ülke, hak ettiği demokrasiye ya kavuşacak ya kavuşacak. Bu bir maraton ve biz altı lider, bu maratonun son metrelerini koşuyoruz. Beraber koşacağız, mücadele edeceğiz. Şimdi yapmamız gereken son bir şey kaldı, helalleşmek ve artık bu ülkenin bedel ödemesini bitirmektir" ifadesini kullandı.
CHP lideri, Türk Demokrasi Vakfı’nın İstanbul’da düzenlediği Demokrasi Şurası’na katıldı.
Toplantıda; Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti TBMM Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, siyasi partilerin genel başkan yardımcıları, milletvekilleri ve belediye başkanları de hazır bulundu.
“Hak, hukuk adalet” sloganları ile kürsüye çıkan Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Hep beraber adaleti, demokrasiyi arıyoruz”
"Mevlâna ile başlayayım sözlerime… ‘Adalet bir kutup yıldızı gibidir’ der, Hz. Mevlâna. ‘O yerinde sabit durur ve bütün kâinat onun etrafında döner.’ İnsanlık tarihi, adalet arayışı tarihidir. Bizler adaleti gerçekleştirmek için mücadele ediyoruz. Otoriter rejimler, adaletin ne kadar değerli olduğunu hatırlatırlar. Ve adalet arayışımızı güçlendirirler. Hep beraber adaleti, demokrasiyi arıyoruz.
“Adaleti hep beraber sağlayacağız”
Bedeller ödendi. Ve ödenmeye de devam ediyor. Milletvekilimiz Enis Berberoğlu, uzun süre hapislerde kaldı. Eren Erdem, uzun süre hapislerde kaldı. Mustafa Balbay’dan tutun Mehmet Haberal’a… İstanbul İl Başkanımız Canan Kaftancıoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız; şimdi haksız bir şekilde yargılanıyor. Acaba onu siyaseten nasıl devre dışı bırakabiliriz, onun arayışları içindeler. Sadece bu kadar mı? Hayır. Bir şehit cenazesinde, bütün devlet protokolünün önünde; uzun süre linç girişimi ile karşı karşıya kaldım. Uzun süre… Ama hiçbir zaman, adaleti aramaktan bir milim bile geri adım atmadım. Yüreğinizde adalet yoksa, sizin topluma verebileceğiniz hiçbir şey yoktur. Topluma vereceğiniz temel ölçünün terazisi adalettir. Adaleti hep beraber sağlayacağız.
“Milletimiz adalete erişemiyor”
Açıkça konuşalım… Gerçekleri tüm halkımıza anlatalım. Milletimiz adalete erişemiyor. Türkiye’de adalete erişim, bir açlık-tokluk meselesi haline gelmiştir. Türkiye’de adalete erişim; bir insan hakları meselesi haline gelmiştir. Türkiye’de adalete erişim, artık bir ekonomik meseledir. Bir yanda hücrelerde tutulan siyasiler var. Bir yanda halkın seçtiği belediye başkanlarını görevden alma çabası var. Öte yanda yine halkın seçtiği belediye başkanlarını görevden alıp, yerine kayyım atananlar var. Öte yanda aç çocuklar, evsiz barksız insanlar, ödenemeyen kiralar, alınamayan etler sütler, dolmayan beslenme çantaları var. Bu büyük sorunlar karşısında seslerini çıkaramayan yığınlar var. Öyle bir noktaya geldik ki sorun artık bir parti sorunu olmaktan çıkmış, sorun artık bir Türkiye sorunudur. Bizi, altı lideri bir araya getiren de sorunun Türkiye sorunu boyutuna ulaşmasıdır.
“En büyük hedefim bu”
Adalet bir demokrasi meseledir. Bu ülkede yaşayan herkesin; kimliği, inancı ne olursa olsun, kadının erkeğin, başı açığın başı kapalının, ailenin, bekarın… Yani herkesin ama herkesin barış ve huzur içinde yaşadığı bir ülke hayal ediyorum, en büyük hedefim bu. Huzurlu bir ülke hayal etmek. Ve o ülkenin caddelerinde, sokaklarında gezerken; hiç tanımadığımız insanlarla gülümseyerek selamlaşmamız Parklarında çocuklarımızın sevgiyle oynadığı, annelerinin çocuklarını sevgiyle yatağa yatırdığı bir Türkiye. Üniversitelerde özgürce araştırmanın yapılmadığı, hiç kimsenin düşüncelerinden dolayı, hapse atılmadığı bir Türkiye istiyoruz. Böyle bir Türkiye, 21. yüzyıla yakışan bir Türkiye olabilir. Kanunların adil olduğu, kanunlar önünde herkesin eşit muamele gördüğü bir ülke.
“Neden başarmayalım?”
Biz bunları neden başarmayalım? Eşitliği sadece insan hakları bağlamında söylemiyorum. Demokrasi sadece insan hakları değildir. Demokrasi aynı zamanda eşit fırsatlarla olur. Eşit fırsatlar da temel insan hakkıdır. Bu ülkede eşit fırsatlar yok. 21. yüzyıl Türkiye’sinde; işsizliği, yoksulluğu derinden yaşayan, elektriği kesilen, internete erişemeyen milyonlarımız var. Açıkça ifade edeyim… Orta sınıfı yok ettiler. Ya çok zenginsin ya da hiçbir şeyin yok
Oysa birlikte yaşadığımız, demokratik ve özgür bir ülke idealini gerçeğe dönüştürmek zorundayız. Aynı zamanda gelirin de daha eşit paylaşılması gerektiğine inanıyorum. Çok rahat ifade edeyim ki… Böyle bir Türkiye mümkün…
“Saldıracak, karalayacaklar; mücadele edeceğiz”
Ama bu sürecin, bunları gerçekleştirmenin kolay olmadığını da biliyorum. Önümüze sürekli engeller çıkaracaklar, mücadele edeceğiz. Yasa dışı yollara başvuracaklar, mücadele edeceğiz. Yargıyı sopa olarak kullanacaklar, mücadele edeceğiz. TBMM’yi vesayet altına alacaklar, mücadele edeceğiz. Gazeteleri, televizyonları, binlerce trolleri aracılığı ile saldıracak, karalayacaklar; mücadele edeceğiz. Çünkü bu mücadele bir hak mücadelesidir. 3 Aralık’ta söyledim, yine söylüyorum. Bu ülke hak ettiği demokrasiye ya kavuşacak, ya kavuşacak….
“Kirli sermayenin devlete 418 milyar dolar borcu var, bunu deftere yazdık”
Türkiye’de demokrasinin en büyük sorunlarındın biri de beşli çetelerdir. Bunların sayıları beşten çok daha fazla. Çetelerin, kirli sermayenin devlete 418 milyar dolar borcu var, bunu deftere yazdık. O kirli paraların tamamını tahsil edeceğiz. O para ile devleti ve demokratik kurumları onaracağız. Bazılarını yeniden inşa edeceğiz.
“Zor olacak ama başaracağız”
Bugün size adil bir toplum inşa etmenin kolay olduğunu söylemeyeceğim. Zor olacak. Ama başaracağız. Önemli olan zaten zoru başarmaktır. Bugün bu ideallerle ne yazık ki taban tabana zıt olan ülkemizin en karanlık anlarını yaşıyoruz. Geçmiş daha mı parlaktı? Değildi. Demokrasi hep hor görüldü. Demokrasi o zaman postalların altında ezildi. Bugün kirli sermayenin altında eziliyor. Menderes, Zorlu ve Polatkan’ı idam ettiler. Seviniyordu o zaman birileri. Bugün de başka zalimler seviniyor. Ama biz demokratlar; hiç bitmedik, hiç azalmadık.
“Artık bu kavgayı bitireceğiz”
Şimdi yapmamız gereken son bir şey kaldı. Helalleşmek. Ve artık bu ülkenin bedel ödemesini bitirmektir, asıl hedefimiz. Ve artık bu kavgayı biz bitireceğiz. Darbeciye darbeci diyeceğiz. İster eskisi olsun, ister bugünün olsun; kötü olana da kötü diyeceğiz.
“Biz altı lider, bu maratonun son metrelerini koşuyoruz”
Ama dostlar, şunu da hatırlatmama izin verin: Gecenin en karanlık anı, şafak sökmeden önceki andır. Unutmamak lazım ki, bu bir yüz metre koşusu değildir. Bu bir maraton. Ve biz altı lider, bu maratonun son metrelerini koşuyoruz. Siz hep mücadele ettiniz. Bu kez yalnız değilsiniz. Biz de sizlerle beraber koşuyoruz. Beraber koşacağız, mücadele edeceğiz.
“Kalplerimizde nefret yaratmalarına asla izin vermeyeceğiz”
Saraylılar karşısında umudumuzu asla kaybetmeyeceğiz. Ama kesinlikle kızgınlığımızın bizi ayrımcı, ötekileştirici yapmasına da izin vermeyeceğiz. Çünkü adalet istiyoruz. Bizleri değiştirmelerine ve kalplerimizde nefret yaratmalarına asla izin vermeyeceğiz.
“Bizi kimse durduramayacak”
19 Mart 2020’de Cumhuriyet gazetesi’wne bir yazı yazmıştım. ‘Dünyanın bütün demokratları birleşin’ demiştim. Bunu Avrupa’ya gittiğimde de söylemiştim. Dünyanın bütün demokratlarının birleşmesi lazım artık. Demokrasi kadar değerli bir kavramı, yaşam tarzının olmadığını ifade etmiştim. İdeolojiler farklı olabilir; inançlar, değerler farklı olabilir. Ama adil ve kapsayıcı bir ülke ve demokrasi hepimizin ortak hayali. Bundan dolayıdır ki bizi kimse durduramayacak. Değişimi birlikte getireceğiz, birlikte hayata geçireceğiz."