CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ayaş-Beypazarı-Nallıhan Kanaat Önderleri, Muhtarlar ve STK Temsilcileri Buluşması'na katıldı.
Büyük taarruzu hatırlatarak, “100 yıl önce bizim atalarımız bu ülkenin kurtuluşu için gittiler, bağımsızlığımız vatanımız için gittiler. Onların fedakârlığını hepimiz biliyor ve görüyorken acaba biz onların hakkını teslim ediyor muyuz?” diye soran CHP lideri, “Eğer mercimeği dışarıdan alıyorsak, gübreyi, arpayı , yaş meyve-sebzeye kadar dışarıdan alıyorsan biz onların hakkını teslim etmiyoruz, kimse kusura bakmasın” dedi. Herkesin sorumluluğu olduğunu, kendisinin sorumluluğunun daha ağır olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sözlerinin devamında da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı işaret ederek, “Diğer belediyelere göre sorumluluğu daha fazla” dedi.
"Sıkıntılarımız var, aşabiliriz" diyen CHP lideri, "Mazot fiyatından şikâyet ediyorsunuz hepiniz. Fiyat artışı olur bunu da anlarım ama sosyal devlet dediğiniz kurum üreticiyi korur. Sosyal devlet herkesin doğumundan ölümüne kadar, yaşamını ekonomik olarak güvence altına alan devlet demektir" ifadelerini kullandı.
"Buraya gelmeden önce Tapduk Emre'nin türbesini ziyaret ettim. Bu toprakların bereketi, huzuru, bu topraklarda hepimizin kardeşçe yaşamasının ve birlikte dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaşmak için onların önderliğine her zaman ihtiyacımız olmuştur. Biz Anadolu Tasavvuf geleneğini, beraber yaşamayı, her kimliğe, yaşam tarzına saygı duymayı biz onlara borçluyuz" diyerek sözlerine başlayan CHP lideri, şunları kaydetti:
"Tarihimizi çok iyi bilmek zorundayız"
"Biz kendi tarihimize de çok iyi bilmek zorundayız geleceğimizi çok iyi inşa etmek istiyorsak. Kavga ettirmek istiyorlar bize, kavga etmeyeceğiz. İnsanların kimliği üzerinden siyaset niye yapalım? Kim anne babasını seçme özgürlüğüne sahip? Bunları anlatmamın nedeni şu. Huzurun ve barışın, beraber, birlikte yaşamanın önemini bize anlatan büyüklerimizin sözlerine kulak vermeliyiz. Biz bu topraklarda kamplaşmayı değil kucaklaşmayı öğrenmeliyiz.
"Dışarıdan canlı hayvan, et, mısır, ayçiçeği almamızın sorumlusu siyaset kurumudur"
"Neden biz dışardan mercimek alıyoruz? Neden dışarıdan canlı hayvan, et, mısır, ayçiçeği alıyoruz? Toprak mı yok? Arazi olarak Konya'dan küçük olan Hollanda bizim 10 mislimiz ihracat yapıyor. Sorumlusu kim? En kritik soru bu. Cevabı gayet basit. Sorumlusu siyaset kurumudur. Devleti yönetenler bunun cevabını vermek zorundalar ama devleti yönetenler bunun cevabını verme yerine biz nasıl iç çatışmayı, kavgayı, kutuplaşma yaratırız, toplumu ayrıştırırız hesabı peşindeler. Bu hesaptan hepimizin çıkmamız lazım. Yetmedi mi? Kavga yetmedi mi!
"Kocatepe'ye gittim 25 Ağustos'ta. Gece yürüdük büyük taarruzun emrinin verildiği tepeye çıktık. Binlerce kişi vardı. O kişileri görünce benim umudum daha da arttı. 100 yıl geçmesine rağmen bu ülkenin gençleri tarihlerine sahip çıkıyorlar. Afyon'daki o tepeden Afyon Ovası'na baktığınızda ülkenin güzelliğini daha iyi görüyorsunuz. 100 yıl önce bizim atalarımız bu ülkenin kurtuluşu için gittiler, bağımsızlığımız vatanımız için gittiler. Onların fedakârlığını hepimiz biliyor ve görüyorken acaba biz onların hakkını teslim ediyor muyuz? Eğer mercimeği dışarıdan alıyorsak, gübreyi, arpayı , yaş meyve sebzeye kadar dışarıdan alıyorsan biz onların hakkını teslim etmiyoruz, kimse kusura bakmasın. Ve hepimizin oturup yeniden düşünmesi lazım.
"Mansur Yavaş'ın sorumluluğu daha fazla"
Her birimizin sorumluluğu var. Kanaat önderleri muhtarlar burada. Neden onlarla özel bir toplantı yapıyoruz? Oturup konuşmamız lazım. Sorun sadece benim değil hepimizin sorunu. Sorumluluk da sadece bana ait değil, hepimizin sorumluluğu var. Benim sorumluluğum daha ağır doğrudur. Nasıl Mansur Başkanın büyükşehir belediye başkanı olarak sorumluluğu diğer belediyelere göre daha fazlaysa, o diğer belediyelerin sorumluluğu yok anlamına gelmez. İş birliği lazım. Beraber çalışmak lazım. Eğer bunu yapabilirsek pek çok sorunu birlikte aşabiliriz. Oturup düşünmemiz, hayatı sorgulamamız lazım.
"Kırsal bir bölge burası. Tarımla uğraşılıyor. 2006 yılında bir kanun çıktı. 'Her yıl çiftçilere milli gelirin en az yüzde 1'i oranında destek verilir' deniliyor ama vermediler. Kim itiraz etti? Kimse istemedi. Ziraat odalarının dava açması lazım. Ben bağırıyorum 'Çiftçiye hakkını teslim edin' diye. 'Etmiyoruz, zaten onların oyu çantada keklik' diyorlar. 'Nasıl olsa bize oy verecekler' anlayışını yerle yeksan etmemiz lazım. Bütün bunları düşünmemiz lazım.
"Sıkıntılarımız var, aşabiliriz"
"Sıkıntılarımız var, aşabiliriz. Mazot fiyatından şikâyet ediyorsunuz hepiniz. Fiyat artışı olur bunu da anlarım ama sosyal devlet dediğiniz kurum üreticiyi korur. Sosyal devlet herkesin doğumundan ölümüne kadar, yaşamını ekonomik olarak güvence altına alan devlet demektir.
"Mansur Başkan Ankara'ya çok ama çok önemli yardımlar yapıyor. Bizim diğer belediyelerimiz de yapıyorlar ama normalde bunları yapması gereken Tarım Bakanlığı.
"İktidara geldiğimizde ilk bir hafta içinde çiftçinin, üreticinin ve esnafın kredilerinin faizini sileceğiz"
"Çiftçiye kredi alın diyorlar, faiz ödüyorsunuz. Allah nasip eder sizlerin oyu ile iktidara geldiğimizde ilk bir hafta içinde çiftçinin, üreticinin ve esnafın kredilerinin faizini sileceğiz. En büyük tehlikeye çiftçiyi toprağa küstürmektir. Çiftçi küserse 85 milyon açız.
"Şanlıurfa'da dedim. Büyükşehri bize verin biz en kısa zaman içinde çiftçiye elektriği bedavaya vereceğiz dedim. Güneş panelleri kuracağız, güneş enerjisi elde edilecek, artan elektriği de satacağız bir de para kazanacağız dedim. Bu olmaz dediler. Niye olmaz? Yapacağım, göreceksiniz. Neden olmak diyorlar çünkü doğalgaz, kömür lobisi var."