CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayını şimdi açıklamanın hata olacağını ifade ederken, “Hükûmet programı üzerinde uzlaşmadan aday belli olursa vatandaş ‘bunlar daha aralarında anlaşmamış’ der. Ortak söylemi sağlayacak programı oluşturmadan aday belirlemek doğru olmaz” dedi. Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanı adayını belirledikten sonra eğer liderlerle uyum gibi bir sorun çıkarsa o başka felakete yol açar. Hepimiz bunun farkındayız. Seçimden sonraki süreç çok daha önemli” diye konuştu.
İktidara yönelik eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, iktidarın anayasa çıkışıyla başörtüsünü istismar etme yolunu seçtiğini söyledi. Altılı Masa’nın ortak tavrına vurgu yapan Kılıçdaroğlu, “Özgürlükler siyasetin kavga konusu yapılmamalı. Bu yapay sorunu gündemden çıkarmak istiyoruz. Türkiye’nin gündemi başörtüsü değil teknolojiyle büyüme olmalı” dedi. Kılıçdaroğlu, AKP’nin başörtüsü serbestisi için getirdiği anayasa tekliifiyle ilgili olarak, “Önce hazırladıkları teklifi görmemiz lazım. İçinde başka maddeler var mı yok mu bakacağız. Bizim yasa önerimize ters düşmüyorsa niye karşı çıkalım?" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin beş temel sorunu aşması lazım. İkinci yüzyılı vizyonu temelini bu çağrıdan alıyor. Sorunlar bilimle, akılla, devlette liyakatle çözülmeli. Türkiye artık katma değeri yüksek ürün üretmeli, nitelikli iş gücü oluşturmalı” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Elif Çakır ve Taha Akyol'un sorularını yanıtladı.Cumhurbaşkanı adayından Altılı Masa'nın stratejisine, iktidarın başörtüsü ve aile yapısına dönük anayasa değişikliği teklifinden KHK’lıların durumuna, ekonomi politikalarından kamu özel iş birliği projelerinde yer alan şirketlere ilişkin atılacak adımlara değinen Kılıçdaroğlu, muhalefet liderlerinin daha sık bir araya gelmesi gerektiğine dikkati çekti.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle :
"Bari özür dile"
(İYİ Parti Milletvekili Hüseyin Örs’ün uğradığı yumruklu saldırı): “Parmağına muşta gibi taktığı yüzükle milletvekiline saldırması doğru değildi. Bari özür dile, bunun Meclis’e yakışmadığını ifade etmesi en azından tansiyonu yumuşatması açısından iyi olurdu. Böyle bir ortam 21’inci yüzyılın parlamentolarında olmamalı. Bu milletvekili dokunulmazlığını ilgilendiren bir olay değil. Çünkü suçüstü halidir, normalde cumhuriyet savcılığının harekete geçmesi lazım. Çok gerilimli bir siyasal atmosfer sadece siyasi partileri ve onların milletvekillerini değil sokaktaki vatandaşı da geriyor.”
"Bakanların karar alma yetkileri yok"
(Bütçe görüşmelerine Erdoğan’ın katılmaması): “Bu doğru değil. Meclis’in İçtüzüğü’nü değiştirdiler Cumhurbaşkanı Yardımcısı veya bir bakan bütçeyi sunar diye. Cumhurbaşkanı'nın gelmesi, eleştirileri dinlemesi, bütçenin kapanışında da o eleştirilere yanıt vermesi lazım. Cumhurbaşkanı hazırladığı bütçeyi parlamentoya getirmeli, arkasında durmalı, vatandaşa ne getirdiğini anlatmalı. Bütçe daha parlamentoya geldikten bir süre sonra rakamların eskidiğini, değerini kaybettiğini görüyorsunuz. Bu enflasyonla bu bütçe ne olacak? Yılın ortasında göreceksiniz yeni bir bütçe getirecekler. Sağ olsunlar planlama örgütünü kapattılar. Devlet Planlama Teşkilatı yok. İki yapı var şu an devlette; bir saray bürokrasisi, bir de aşağıda bakanlıkların bürokrasisi. Bunların arası kopuk, yukarıda karar alınıyor aşağıda karar mekanizması yok. Bakanların karar alma yetkileri yok. Yukarıda alınan kararlar aşağıya yansırken ya tam yansımıyor veya eksik yansıyor, yansıyan bilgiyi aşağıdakiler uygulamıyor.”
Zincir marketler sorunu
“Temel Bey’in güzel bir tanımlaması oldu. ‘Ülkenin üç harfli sorunu aslında iktidar’ demişti. Devlet yönetiminde bir aciziyet olduğu için yönetemiyorlar, bir suçlu bulmaları lazım. Eskiden hep CHP suçlu derlerdi. Artık onu da diyemiyorlar. Eğer firmalar gerçekten fiyatları yükselterek aralarında iş birliği yapmışlarsa Rekabet Kurumu var. Bu firmalar kendi aralarında tekelleşmeyi sağlayan rekabeti bozucu bir eylem için girmişlerse zaten ceza verilecektir. Ama siz bunları yapmıyorsunuz intikam alıyorsunuz üç firma var ve bir firma üzerinden düşmanlaştırıyorsunuz. Bunlar doğru değil. 'Zabıta memuruna git ceza ver' diye talimat veriyorsun.”
"İlk kez ödenen faizler borçları aştı. Böyle garip bir tabloyla karşı karşıyayız"
“Hayatın gerçeği şu, ben bir tüketici olarak manava, markete gittiğimde domatesin fiyatı düşmediyse enflasyon düşmedi. Tam tersine fiyatı arttı mı arttı. Oransal olarak baz etkisini alıp yıl sonunda düşecek daha sonra artacak, fiyatlar düştü, hayır, enflasyon düştü. Baz etkisi dolayısıyla düştü. Bunu iktisatçılar 6 ay önce yazıyorlardı. Fiyat istikrarı komitesi kurdular. Ne yapıyor? Merkez Bankası’nın görevini aldılar bir komiteye verdiler. Hangi fiyat istikrarından söz ediyorsunuz. Peynir fiyatı et fiyatını geçti. Şunu kabul edelim Türkiye öngörülebilir bir anlayışla yönetilmiyor, günübirlik yönetiliyor. Merkez Bankası’nın görevi enflasyonu önlemek ama yasalara uymuyor. Merkez Bankası, ‘faizi düşürdük’ diyor. Yüzde 9’la kimse faizle kredi alabiliyor mu? Reel faizler çok yüksek. İlk kez ödenen faizler borçları aştı. Böyle garip bir tabloyla karşı karşıyayız. Karamsar bir tablo farkındayım ama Türkiye düzelir, bu karamsar tablo böyle gitmez. Ülke ülke dolaşıp para dileniyoruz. Bize dolar, avro, riyal verebilir misiniz diye. Böyle bir ülke bu noktaya gelmişse ülke yönetilmiyor demektir. Buradan Türkiye’nin süratle çıkması lazım. Bunun için de hukuk sisteminin yeniden oluşturulması, devlette liyakat olması lazım. Biz altı lider olarak bunu sağlayacağız.”
"Önce var olan sistemin değişmesini istiyoruz"
“Önce var olan sistemin değişmesini istiyoruz. İlk çalışmayı bu sistemi nasıl değiştiririz üzerine yaptık. Eskiye dönmek gibi bir niyetimiz yok, eski de sorunluydu. Şimdi geldik hükümet programı dediğiniz bölüme. Altılı Masa iktidar oldu, biz ne yağacağız? Ekonomide, istihdamda, büyümede ne yapacağız? Bunun da çalışmaları yapılıyor, 8 veya 9 temel başlık altında 72 maddeden oluşan neleri yapacağımızı hazırlıyoruz. Seçimden sonra oturduğumuzda hemen aynı gün neyi yapacağımızı biliyoruz. Hazırlığımız büyük ölçüde tamamlandı. Bir sonraki toplantıda yüzde 90-95’i bitebilir. 6 ay içinde topluma nefes aldıracağız. 1 yıl içerisinde ekonomide toparlama dönemi başlayacak. Bu demokratikleşmeyle beraber hem bizim hem de yabancı işverenlerin Türkiye için yatırım yapacaklarına inanıyoruz. 15 günde bir toplanmalı, eskiden ayda bir toplanıyorduk, daha sık toplanmalı ve bazı kararları daha önceden almalıyız. Çünkü seçim geliyor.”
Cumhurbaşkanı adayı hakkında açıklama
“Diyelim ki cumhurbaşkanı adayını belirledik. Daha hükümet programı üzerinde anlaşmamışız. Bir parti lideri ayrı açıklama yapacak, öbür genel başkan başka bir açıklama yapacak, Cumhurbaşkanı aday başka açıklama yapacak. Dönüp vatandaş, Erdoğan ne diyecek; ‘Bunların her biri ayrı telden çalıyor’. Önce sazın akordunu yapmamız lazım, bu çalışmaların özü bu zaten. ‘Geldiğiniz ne yapacaksınız, ekonomiyi nasıl düzelteceksiniz?’ Biz hükümet programını çıkaralım ki o zaman söylem birliğini oluşturmuş olacağız. Bunlar oluşmadan Cumhurbaşkanı adayını belirlemek asla ve asla doğru değil. Bu çok tehlikeli bir şey, önce neyi nasıl yapacağımız konusunda altı liderin anlaşması lazım.”
"Seçim sonrası daha önemli"
“Cumhurbaşkanı adayı elbette önemli. En azından bir devlet aklının olması, devletin nasıl yönetilmesini bilmesi lazım. Krizi çözecek olan anahtar cumhurbaşkanıdır. Diyelim ki elektrikler arıza yaptı, ilk gidip sigortaya bakarsınız. Cumhurbaşkanı sigortadır. Akil bir insan olmak zorundadır. Ön yargısız olmak zorundadır. Toplumu kucaklaması lazım. Devletin önemli kurumları yanında, üniversitelerle, sanat kurumlarıyla beraber olması lazım. (Adayın Altılı Masa'dan biri olması lazım mı?) Olabilir. İlla olsun veya olmasın değil. Bu konuda benim görüş beyan etmem diğer liderlere saygısızlık olur. Altılı masada nasıl karar verilirse biz de o karara saygı duyacağız. Seçimden sonra seçilecek Cumhurbaşkanının altılı masayı da götürmesi lazım. Cumhurbaşkanı adayını belirledikten sonra eğer liderlerle uyum gibi bir sorun çıkarsa o başka felakete yol açar. Hepimiz bunun farkındayız. Seçimden sonraki süreç çok daha önemli.”
"Mahkemeler soyguna göz yummaz"
“Kamu özel işbirliği projeleri var. Hiçbir bütçe bunu karşılayamaz. Bu konuda hukukçulardan görüş aldık. Çünkü sözleşmelerinin altında yazıyor, uluslararası mahkemeler diyor. Bir hoca, ‘Hiçbir uluslararası mahkeme bir devletin soyulmasına göz yummaz ve doğru da bulmaz’ dedi. Hem bana kitabını verdi hem de örnek mahkeme kararlarını verdi. Nasıl yapabiliriz, giden para nedir ve bunları kendi ülkemize nasıl getiririz? vakıflar aracılığıyla transfer edilen çok büyük paralar da var. Vergi cennetlerinde paralar var. Dünyanın neresinde olursa olsun giden paraların hepsini biliyoruz. Hepsini çıkarırız kuruşu kuruşuna. Hukuk içinde, adaletle bu paraları getireceğiz.”
"Başörtüsünü yine istismar etmek istiyor ama tuzağa düşmeyeceğiz"
“Önce bir metni görmemiz lazım. Bizim verdiğimiz kanun teklifiyle uyuşuyor mu uyuşmuyor mu? İçinde başka maddeler var mı yok mu? Kadının kılık kıyafetinin siyasetin konusu olmasını doğru bulmuyoruz. Eğer siyasetin konusu yaparsanız Türkiye kendi gündeminde kopmuş oluyor. Türkiye’nin gündemi kalkınmak, istihdam yaratmak olabilmeli. Siz siyasetin bütün enerjisini kadının kılık kıyafetine üzerine yoğunlaştırırsanız bu doğru bir şey değil. Bu kanun teklifini verdik. Anayasa yapıyorlar. Önce kendi içimizde oturacağız, konuşacağız. İlla karşı çıkalım değil. Sorunu Türkiye’nin gündeminden çıkarmak istiyoruz. Türkiye’nin gündemi bu olmamalı. Teknolojide nasıl büyümeliyiz, esnaf, çiftçi nasıl kazanmalıdır? Türkiye’nin sorunu bu olmak zorunda o yapay sorundan Türkiye’yi çıkarmak istiyoruz. Eğer bizim dediğimizi yapıyorlarsa memnun oluruz. Bunu bir kavga dövüş aracı yapmamak lazım. Yine istismar etmek istiyor. ‘Vay sen nasıl baş örtülülerin kılık kıyafetiyle uğraşmıyorsun, yine eskiden olduğu gibi itiraz et’ demek istiyor. Biz o tuzağa düşmeyeceğiz. Bu alanı tümüyle siyasetin dışında düşünmemiz lazım. Erdoğan niye istismar etmek istiyor bunu, ben adım gibi eminim bir madde değil birden fazla madde getirecek, işte nasıl biz bunu siyasette kullanırız, nasıl malzeme yaparız diye. Orban’ın Macaristan’da yaptığını bir benzerini Türkiye’de yapmak istiyor. Bilmiyoruz kaç madde. Bizim yasa önerimize ters düşmüyorsa niye karşı çıkalım. Neden referanduma gitsin? O kendi kendine itiraz eden var diye düşünüyor. Başörtüsüne itiraz eden yok ki...Bakmadığım, görmediğim bir metin üzerinden yorum yapamam. Bazı genel başkanlar aradılar kanun teklifi verdiğimiz zaman, kutladılar.”