Gündem

Kılıçdaroğlu: Deniz Baykal'la ilgili kasedi MİT'e sordum

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal ile ilgili kasedi MİT Müsteşarı’na sorduğunu, ancak doyurucu yanıt alamadığını söyledi.

24 Mayıs 2011 03:00
T24 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal ile ilgili kasedi MİT Müsteşarı’na sorduğunu, ancak doyurucu yanıt alamadığını söyledi.

Hürriyet'ten Şükrü Küçükşahin imzalı habere göre, kasetlerin organize bir iş olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, partisinin eğitim politikalarını açıkladı. köşe yazarlarının güncel konulardaki sorularını şöyle yanıtladı:

MHP yöneticileriyle ilgili kasetlerin bir organizasyon sonucu olduğu kesin; ama daha önce yapılanla (Deniz Baykal ile ilgili olanı) aynı kişiler mi bilmiyoruz. İlk ortaya çıktığında Başbakan, ‘MİT’e talimat verdim’ dedi. Bunun sonucu ne oldu bilinmiyor. MİT’e bir talimat verilmediğini açıkladım. Ya Başbakan doğruları söylemiyor ya da MİT’e talimat verildiyse açıklığa kavuşturması gerekirdi. Dijital ortama girdiyse parmak izi gibi bir şey çıkar. Ama bilinçli olarak mı ortaya çıkarılmıyor, bilmiyorum. Bize bilgi verilmiyor. MİT Müsteşarı yeni atandığında bana geldi, bu konuyu ben gündeme getirdim; neden mesafe alınamadığını sordum, doyurucu bir yanıt alamadım. Burada yasadışı işlem yapanlara prim veriliyor. Ortaya çıkarmıyorsan komplonun parçası olursun. AKP’nin bu süreçte rol oynadığı kanısını güçlenmiş oldu. Tabii siyasal parti olarak değil, AKP’deki bazı güçlerin bu tür rol üstlendiğini gösteriyor. Medya da Ağca örneğindeki gibi kendi içinde uzlaşma sağlayarak bunu gündemden indirir ve sorun aşılabilir. MHP barajın altına düşmez sanıyorum. Böyle bir olasılığı görmüyorum.


Başbakan’a soramıyor

Yolsuzlukla suçlayan eski bakan, başbakana soramıyor, cesaret edemiyor ondan yanıt alamıyor benden dürüst olduğunu söylememi istiyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir başbakan yolsuzluk nedeniyle bakanları listeye koymadığını söyledi. Benim de sorma hakkım var, kim ve ne yaptılar? Bana verilen yanıt: Partinin içişlerine niye karışıyorsun? Başbakanın açıklamasını somutlaştırmasını istiyorum. Başbakan da bir açıklama yapmadı; demek ki sözlerinin arkasında duruyor. Kürşad Tüzmen’i müsteşar olarak tanıyorum. Müsteşarlığına bir şey demiyorum da bakanlığında ne yaptığını bilmiyorum ki.


General ayağa kalkmalıydı

(Yeni bir general tutuklanır mı, sorusu üzerine) Bu saatten sonra ayağa kalkmayan bir general varsa tutuklanabilir. Çünkü Silivri Sayın Erdoğan’ın özel cezaevi. Tabii Çanakkale’deki olayda Başbakan gelmiş o generalin kalkması lazımdı. Sonuçta mevkileri makamları ne olursa olsun belli bir saygı içinde ayağa kalkıp hoşgeldin demesi, kural neyse gereğini yapması lazım. Ben de TOBB’da salona girerken ayağa kalkmadım, kalksaydım bürokrat olurdum; ama yanıma geldiğinde ayağa kalkıp tokalaştım.


Bize bilgi verilmiyor

Başbakan kepenkleri kapattırmaktan söz ediyor. Bunu yeni mi öğreniyor? Bu ülkenin başbakanı orada ne olduğunu en iyi bilen kişi. Seçim güvenliğini sağlayacak olan da o. Sonuçta bu devlet düzenini yöneten kişi. Bizi kepenk kapatarak karşılayacaklarını sanmıyorum. Orada neler olduğu konusunda hükümet bize hiç bilgi vermiyor. Kapalı kapılar ardında neler görüşülüyor haberimiz yok. Öcalan ile görüşenler Başbakan’ın görevlendirdiği kişiler.


İstanbul’da 1. olabiliriz

Türkiye genelinde oylarımız artış eğiliminde, AKP’de ise düşüş var. İstanbul’da birinci parti olma iddiamız var. Örneğin Bağcılar’da az oy alıyoruz; ama olağanüstü güzel bir miting yaptık. Halk, değişim istiyor. Toplumun alt katmanlarında; çöpte kağıt toplayandan döner kesene kadar bize ilgi gösteriyorlar. Bunu önemsiyorum. Taşeron işçilerden olağanüstü güzel tepki geliyor, emeklilerden de. Farklı bir sürece girdik.


Demirel hayreti

Demirel meselesi niye bu kadar dile getirildi ben de hayret ettim. Sanki sabah akşam biz Demirel ile oturup konuşuyoruz, oysa yüz yüze geldiğimiz bir sefer oldu. İki sefer de taziye veya Zonguldak konuşmam üzerine. Kaldı ki konuşsak ne olur. Önemli bir kişilik.


Aleviliği tartışmıyorum

Bu konuya niçin tepki vermiyorum? Bu ülkenin aydınları varsa, demokrasi ve özgürlüğü gerçekten isteyenler varsa tepkiyi onlar vermeli. Sonuçta bir siyasetçiye doğrudan tepkiyi, muhatap siyasetçinin vermesi gerekmiyor. Ben muhatap alırsam bir ayrışma sürecini başlatırım. Benim sorumluluğum var, toplumu bütünleştirmek. Ama o ayrıştırma sürecini başlatmış. Ben onun yaptığını yaparsam sonuçta topluma ihanet etmiş olurum.