24 Haziran’da yapılacak erken seçim öncesi henüz cumhurbaşkanı adayını açıklamayan CHP’nin nasıl bir tutum izleyeceği merak edilirken, gözler partinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na çevirdi. Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul Milletvekili Didem Engin ve Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz'ın cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamasına ilişkin olarak, "Kişisel tercihleridir. Esas olan Parti Meclisi kararı. Ciddiye alınacak bir şey değil" dedi.
Birgün'den Yaşar Aydın'a konuşan Kılıçdaroğlu, her partiden aday çıkarsa seçimin 2. tura kalacağını belirterek " Demokrasi mi diktatörlük mü? Bunlardan birisi tercih edilecek. Biz en az yüzde 60 ile demokrasiden yana tavır alınacağını düşünüyoruz" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun söyleşisi şöyle:
»Erken seçim sizin için de sürpriz mi oldu?
Bir erken seçim bekliyorduk. Artık ülkeyi yönetemiyorlardı. Bir siyasal parti düşünün, devletin tüm organlarını elinde tutuyor, Parlamentoda ağırlığı var, KHK çıkarma yetkisi var, OHAL ilan edilmiş, tüm bunlara rağmen diyor ki “Ben ülkeyi yönetemiyorum”. Bu, aczin ifadesidir . 15 yılda Türkiye’nin geldiği noktayı göstermesi bakımından da demokrasi tarihimizde yer alması gereken önemli bir süreçtir. Ben daha önce “milletin yakasından düşün” diyordum. Onlar da “biz direkt düşemiyoruz, vatandaş bizi düşürsün” demiş oldular. 24 Haziran’da bunları milletin yakasından düşüreceğiz.
»Erken seçimi son üç seçim de olduğu gibi yine “istikrar” ile gerekçelendiriyorlar. Toplum bu gerekçeyi nasıl karşılıyor?
Referandumda “bizi desteklediğiniz takdirde terör bitecek, dünyayla barışık olacağız, kişi başına milli gelir artacak, koalisyon dönemi ortadan kalkacak” diyorlardı. Ağızlarından bal akıyordu. Şimdi koalisyonlar zorunlu hale geldi. Ülkede ne barış, ne huzur var. Tam tersine toplum büyük bir gerginlik süreci içine sokuldu. Huzur denilen kavram sadece sözlüklerde kaldı. Dolayısıyla bunlar ülkeyi yönetemiyorlar. Erken seçim bunun açık itirafıdır. Karar aldıkları için son derece memnunuz. Bunların bir an önce gitmesi lazım çünkü.
Şimdi muhalefet panikledi hazırsız falan diyorlar. Asıl onlar panik ve talaş içindeler. O nedenle erken seçim kararı aldılar. Kendilerinde değiller. Akıl ile düşünülen bir şey değil.
»Erken seçim kararında Afrin dahil atılan adımların ve alınan ekonomik siyasal tedbirlerin oya yansımamasının etkisi var mıdır?
Afrin’i kendi başarısı olarak kamuoyuna sunmak istedi ama toplum onu kabul etmedi. Erdoğan, ÖSO’dan yanaydı. ÖSO’yu koruyordu. ÖSO’yu Kuvayi Milliye olarak tanıttı. Bakın düşünebiliyor musunuz bir ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden zat, ÖSO’yu Kuvayı Milliye’ci olarak görüyor ama kendi ordusuna aynısını diyemiyor. Bakın aradaki farka bakın.
O tavrını Cumhuriyet’ten, Atatürk’ten ya da demokrasiden yana koymuyor. O tavrını Kadir Mısırlıoğlu’nun tarafında koyuyor. Onun önünde el pençe divan duruyor. Çünkü o keşke “Yunanistan galip gelseydi” demişti. O anlayışı savunan kişi şu anda Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden kişidir. Zaten toplumun hazmedemeyeceği temel tabloda bulur.
Daha baskıcı bir toplum, daha baskıcı bir yönetimi inşa edebilir miyim? Bunun arayışı içerisinde. Çünkü toplum patlamak üzere. Bütün alanları kontrolü altına aldı ama yetmiyor.
»2019’a dair işlettiğiniz bir takvim vardı. Seçimin erkene alınması takviminizi nasıl etkileyecek?
Arkadaşlarımız demokrasiden yana olan bütün siyasal partilerle arka kapı diplomasisi dediğimiz çerçevede görüşmeler yapıyorlardı. Onlardan da bizden de arkadaşlar zaman zaman bir araya gelip görüşüyorlardı. En son görüşmeyi sandık güvenliği ile ilgili yapıldı. Güzel bir çalışma yapılıyor. Konu buraya gelmişken BirGün aracılığıyla bir kez daha söyleyeyim, her vatandaş mutlaka sandığa gitmeli, demokrasiden yana oyunu kullanmalı. Sandığa sahip çıkmak da bizim görevimiz. Hep beraber sandığa sahip çıkacağız. Siyasi partiler meslek kuruluşları, STK’lar olarak. Siyasal partilerin ağırlıklı olarak bu alana gücünü koymaları halinde zaman zaman endişe duyulan “acaba verdiğimiz oy çalınır mı çalınmaz mı” diye bütün bu endişelerin hepsini bitirmiş olacağız.
Tekrar söyleyeyim biz bu erken seçim kararından mutluyuz. Haziran en güzel ayardan biridir. Her şeyden önce aydınlıktır. Karanlığı az ama aydınlığı bol olan aydır. Haziran ülkemizin aydınlık yüzleri için de güzel anılarla doludur. Bu güzel ayda ülkemizin demokrasisine bir başarı daha eklemek görevi ile karşı karşıyayız. Bunu başaracağız.
»Saadet Partisi- İYİ Parti görüşmelerinde sanki bir yol alınmaya başlamıştı. Bu anlamda 24 Haziran baskın bir tarih oldu. Bu diyalog açısından bir problem yaratabilir mi?
AKP, “takvimi ne kadar kısa tutarsak demokrasiden yana olan güçler bir araya gelemezler” arayışına girdi. Ama boşuna bir arayış. Demokrasiden yana olmak belli bir takvim içinde, demokrasiyi düşünmek anlamına gelmemeli. Saadet Partisi, İYİ Parti, HDP, ÖDP, DP, Vatan Partisi ya da DSP, herkesle bir zeminde buluşmayı arzu ederiz. Bu davaya hepimiz baş koymak zorundayız . Bu ülkeye nasıl cumhuriyeti birlikte getirdiysek, demokrasiyi de birlikte getireceğiz. Onlar süreyi kısa tutarak bizim bunu başaramayacağımızı düşünüyorlar. Hayal aleminde yaşıyorlar.
»İYİ Parti’nin seçime girip girmeyeceği konuşuluyor. Sizin değerlendirmeniz nedir?
Bir partinin seçime girmemesi için özel bir çaba harcamak demokrasiye inanmamak demektir. “ İYİ Parti’yi acaba nasıl sistemin dışına iteriz, onları nasıl seçimlere sokmayız” diye bir arayışa girmek demokrasiye inanmamak demektir. Hangi parti olursa olursa olsun eğer koşulları yerine getirdiyse seçime girebilmeli. YSK’nın geçmişte aldığı pek çok karar var. İçtihatı değiştirdiler. YSK kendisini bir anlamda iktidar partisinin tekelinde gören bir kurum. Şu veya bu partiyi seçime sokmamak, onları seçim dışı bırakmak gibi bir düşünce doğru değil. Türkiye’de yapılacak olan seçime gölge düşürür.
Devletin imkânlarını kullanacaklar
»Sadece seçime girmek değil çalışma yapmak da zorlaşacak gibi. Referandum bu anlamda iyi bir örnek oldu? Nasıl bir seçim süreci bekliyorsunuz?
Devletin bütün imkânlarını kullanacaklar, bunları biliyoruz. Normalde ahlaki olarak devletin imkânlarının kullanılmaması lazım. Ama ahlakı olmayan, ahlakı tanımayan bir kesim varsa bunlar maalesef vatandaştan toplanan her kuruşu ülkenin çıkarları için değil kendi çıkarları için kullanıyorlar. Sadece parayı, araçlarını kullanmayacaklar aynı zamanda bürokratlarını da kullanacaklar. Valisi, kaymakamı, polisi, emniyet müdürü baskı kuracaklardır. Referandum sürecinde de bu yaşandı. O nedenle sandıkların başına mutlaka ama mutlaka en az birer kişi koymak zorundayız. Şimdi BirGün Gazetesi’nin okurlarına da seslenmek istiyorum: “Mehmet Ali Çelebi’nin de içinde olduğu hedef 1 milyon kişiyi sandıklarda görevlendirme kampanyası var. BirGün okurlarından da gönüllü olarak bu çalışmaya katılmalarını istiyorum. Gidip sandıkları koruyacaklar, onun güvenliğini alacaklar.
PM'nin kararına saygı duyacağız
»Salı günü PM toplantınız var. Cumhurbaşkanı adayı bu toplantıda netleşir mi?
Arkadaşların görüşlerini dinleyeceğiz. İzleyeceğimiz strateji nasıl olmalı onun üzerinde duracağız. Aday konusunda belki arkadaşlar düşüncelerini ifade edebilirler, onları da dinleyeceğiz.
»Kulislere göre adaylık konusunda sizin adınız ağırlık kazandı?
Partimizin nabzını tutacağız. Siz de hak verirsiniz ki biz siyasal tarihi olan, tarihsel derinliği olan bir partiyiz. Demokrasi kültürümüz partide bir hayli yerleşmiş ve demokrasi kültüründen saptığınız zaman en sert eleştirilere de muhatap olabilirsiniz. Parti Meclisi’nde oturup bu ayrıntılar bu şekli ile konuşulacak. Parti Meclisi’nin vereceği karara saygı duyacağız.
»Seçimden nasıl bir sonuç bekliyorsunuz. Hem birinci hem de ikinci turda?
Her siyasal parti aday gösterirse seçim mutlaka ikinci tura gider. Tüm kamuoyu yoklamaları bunu söylüyor. İkinci turda da en az yüzde 60’la galip geleceğimizi düşünüyorum. Bu ülkenin insanları demokrasinin ne kadar güzel bir şey olduğunu biliyorlar. Demokrasiden vazgeçmek istemezler. AKP’nin içerisinde olup AKP’ye oy veren pek çok vatandaş da demokrasiyi savunuyor. Dolayısıyla bunu bir parti penceresinden görmek doğru değil. Demokrasi mi diktatörlük mü? Bunlardan birisi tercih edilecek. Biz en az yüzde 60 ile demokrasiden yana tavır alınacağını düşünüyoruz.
»Bu iddianızda MHP-AKP birlikteliğinin beklenen oy artışını sağlayamayacağına dair değerlendirmelerin etkisi var mı?
Bu ülkenin gerçek milliyetçileri, ‘ben milliyetçiliği ayağımın altına aldım’ diyen adamın yanında durmazlar, durmamalılar. Aksi halde kendilerinin milliyetçilikleri sorgulanır. Hem milliyetçiyim diyeceksin, partine bu ismi vereceksin her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan kişinin kanatları altında gidip kendini korumaya alacaksın. O nedenle ben ülkücü demokratların, muhafazakar demokratların, sosyal demokratların, sosyalistlerin, müslüman demokratların, liberallerin demokrasiden yana oy kullanacaklarına inanıyorum. Demokrasi ortak paydasını hem güçlendirmek hem de 24’ünde hayata geçirmek zorundayız.
"Ay sonu netleşir"
»İttifak görüşmelerinde kriteriniz ne olacak?
“Güçler ayrılığı” dediğimiz kavram çok önemli. Yasama, yargı, yürütme ve dördüncü olarak medya diyelim. Güçler ayrılığı çok önemli. Güçler ayrılığı aslında devleti devlet yapan temel unsur. Aksi halde yetkiler tümüyle bir kişiye devrediliyor ve o bir kişi ülkenin kaderiyle istediği gibi oynayabiliyor. Bunu demokrasiye inanmış diğer siyasal partilerin de kavradığına inanıyorum.
»YSK’nin taslak takvimine göre 12 Mayıs son başvuru günü olarak görünüyor. Siz o kadar beklemeyeceksiniz sanırım?
Hayır biz daha önce açıklamış oluruz. Parti Meclisimiz ile bir konuşalım. Bakalım ne diyorlar.
»Çok da uzatma şansınız yok herhalde?
Yok hayır. Bir an önce açıklayıp yolumuza devam etmek istiyoruz. Ay sonuna kadar aday belli olur.
»Partinizden Cumhurbaşkanlığına aday olan isimler de var. Nasıl değerlendirirsiniz?
Kişisel tercihleridir. Esas olan Parti Meclisi kararı. Ciddiye alınacak bir şey değil.