Gündem

'İktidar olunca barış getireceğiz, Suriyeli kardeşlerimize 'gidin kendi ülkenizde çalışın' diyeceğiz

Kılıçdaroğlu: Siyasetçiyle halk arasındaki mesafeyi ortadan kaldırınca kucaklaşıyorsunuz

10 Şubat 2015 15:36

Partisinin grup toplantısında Şanlıurfa ziyaretinden izlenimler aktaran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Hiçbir Şanlıurfalı, Suriye’nin içişine karışmaktan yana değil. Kavgadan yana değil. Ben söz veriyorum, CHP’nin iktidarında Ortadoğu’ya barışı getireceğiz. Hükümet olarak ve ben de Başbakan olarak savaştan yana olmayacağım, kavgadan yana olacağım" dedi.

Kılıçdaroğlu, "Suriyeli kardeşlerime diyeceğim ki, 1 milyon 700 bin kardeşim, baba ocağına geri dön, sana her türlü yardımı yapacağız. CHP iktidarında Suriye'ye huzur geldi, git kendi ülkende çalış diyeceğiz" diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında milletvekillerine ve toplantıyı izlemeye gelenlere sesleniyor.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Şanlıurfa’ya gittim, sohbet ettik. Değişik mekanlara girdim. Bir gerçeği gördüm. Elinizi uzattığınız zaman insanları kazanıyorsunuz. Onlarla sohbet ettiğiniz zaman kazanıyorsunuz. Siyasetçiyle vatandaş arasındaki mesafeyi sıfırlamamız gerekiyor. Çözüm önereceksiniz, yanında duracaksınız, beraber konuşacaksınız.

Kadim bir kenttir Şanlıurfa, peygamberler şehridir. Harran Ovası, Göbeklitepe, dünyanın ilk üniversitesi Şanlıurfa’dadır. Peki Şanlıurfa ne durumda?

Sabahın erken saatinde arkadaşlarımızla beraber amele pazarı denen bir yere gittik, orada iş bekliyorlar. Birisi gelecek “gelin, sizi şu işte çalıştıracağım.” Kaç lira, 60 lira. “Suriyelilerden sonra iş bulamıyoruz” dediler. “Suriyeliler 20 liraya çalışıyor, biz nasıl 60 liraya iş bulalım” dediler. Böyle bir tabloyu bizim kaldırmamız mümkün değil. İnsanlığı ve insanları açıkça açlığa mahkum ediyorsunuz.

Hayvan pazarına gittik, sohbet ettik. Hiçbir AKP milletvekili, 10 vekilleri var. Hiçbir AKP milletvekili ve hiçbir milletvekili CHP dışında, bugüne kadar hayvan pazarına gidip onların dertlerini dinlememiş. İlk giden genel başkan, CHP Genel Başkanı.

“Perişan olduk” diyorlar. Suriye sınırına bu hükümet neden sahip çıkmıyor diyorlar, yol geçen hanına döndü diyorlar. Ben de onlara şunu söyledim: “Madem ki bugüne kadar 12 milletvekili verdiniz, 1 vekili bile CHP’ye vermediniz, önümüzdeki seçimlerde elinizi vicdanınıza koyup oy kullanın, sizin dertlerinizle kim ilgileniyor, ona bakın” dedim. Oradan yaş meyve sebze haline gittik. Aynı sorunlar orada da var. 

Hiçbir Şanlıurfalı, Suriye’nin içişine karışmaktan yana değil. Kavgadan yana değil. Ben söz veriyorum, CHP’nin iktidarında Ortadoğu’ya barışı getireceğiz. Hükümet olarak ve ben de Başbakan olarak savaştan yana olmayacağım, kavgadan yana olacağım.

Suriyeli kardeşlerime diyeceğim ki, bir milyon 700 bin kardeşim, git kardeşim, baba ocağına geri dön, sana her türlü yardımı yapacağız. Sana şu ana kadar 5,5 milyar dolar harcadık, helali hoş olsun. Ama CHP iktidarında "Suriye’ye huzur geldi, git kardeşim kendi ülkende çalış diyeceğiz."

Sadece ihracattan Şanlıurfa’nın kaybı 81 milyon dolar, iş adamları perişan, esnaf da perişan. Bakın protesto edilen senet… Yüzde 21. 62 milyon, 62 trilyon Şanlıurfa’da. Türkiye ortalamasının iki katı. Niye protesto edilir, ödenemediği için. Adamın maddi gücü yerinde olsa ödemez mi, demek ki ödeyemiyor. Demek ki sıkıntı var. bu iktidar çözer mi? Hayır çözemez. Bu iktidarın zaten kendisi sorunun kaynağıdır. Çözümün odağı ve kaynağı CHP’dir herkes bilsin.

Ben diyorum bunların işi başka. Bunlar ayakkabı kutularını koruyorlar, vatandaşın derdiyle mi ilgilenecekler? GAP için özel kanun çıkardılar. İşsizlik sigortası fonundan da para aldılar. Onu da başka yerde harcadılar. GAP hala su bekliyor. O zaman sormak gerekir. 12 milletvekili verdiniz Şanlıurfalılar, birgüne bir gün bir milletvekili oy verdiğiniz milletvekili bir gün çıkıp da Şanlıurfa’nın sorunlarını dile getirdi mi? Hiç kimse getirmedi. Bizim bir milletvekilimiz bile yok, ama biz sorunlarınızı burada adam gibi söylüyoruz. O sorunları çözmek için de size söz veriyoruz.

Elektrikle ilgili şöyle bir sorunu var Urfalı çiftçinin. "Devlet elektrik getirmişse 24 kuruştan" alıyorum diyor. Ama su yoksa, kuyuyu kazıyorum, elektrik hattını ben çekiyorum, benden de 90 kuruş alıyor. Niye alıyor diyor, "beni niye cezalandırıyorum" diyor. Elektrikse masrafı ben yapmışım, o zaman benim elimi kolumu niye bağlıyorsun? Bunların görevi budur zaten. Bunlar vatandaşı sorunun içine atarlar. Sonra da ellerini havada tutarlar, bunlar sana el uzatmazlar. Sana uzanacak el halk partisinin elidir, CHP’nin elidir. Biz senin sorununu bire bir biliyoruz, yaşıyoruz.

Oradan çocuk hastanesine gittik. Size iki fotoğraf göstereceğim. Bu çocukların yattığı iki oda. Odalar altı metrekare. Odalarda 9 çocuk ve anneleri beraber tedavi görüyorlar. Diyorlardı ya sağlıkta devrim yaptık. İşte devriminiz bu sizin. Anneler diyor ki çocuklar zaten burada hasta olur. Hekimler yer yok diyorlar. Buradan özellikle bu hastanelerde çalışan, bütün hekim kardeşlerime ve sağlık çalışanlarına yürekten teşekkür etmek isterim. Onları hep beraber alkışlayalım. Kişi başına düşen doktor sayısında Şanlıurfa 81’nci sırada en geride.

 

Kendine kaçak saray yapacağına…

 

Kendine kaçak saray yapacağına Şanlıurfa’ya neden hastane yapmazsın sen? Bir de modern bir cezaevi yapıyorlar Şanlıurfa’da. Demişti  ya Diyarbakır’da size modern bir hapishane yapacağım diye, Diyarbakırlılar da koşa koşa oy verdi. zaten bu hastanelerin hapishaneden hiçbir farkı yok. O çocuklara annelere üzülüyorum, yazık günah. Çocuk ölümlerinin en yoğun olduğu illerden birisi de Şanlıurfa’da. Biz bunlarla uğraşıyoruz. Çiftçinin derdiyle uğraşıyoruz. Emeklinin derdiyle uğraşıyoruz. 6 metrekarelik odada 9 çocuk ve anneleri beraber tedavi görmesin istiyoruz.

Şanlıurfalı diyor ki "Banane sosyal yardımlardan ben iş istiyorum" diyor. Kim verecek işi? Senin iş alanı yaratman lazım, yaratıyor mu? Yaratmıyor. O zaman haziran geliyor. Oturacağız yeniden düşüneceğiz. Sandığa giderken düşüneceğiz. Elimizi vicdanımıza koyup düşüneceğiz. Ve oyumuzu öyle kullanacağız. 12 yıl denediniz. 6 metrekarelik yerde çocukların annelerin beraber yaşadığını gördünüz. Hastane yerine size hapishane yaptıklarını da gördünüz. O zaman adresinizi değiştireceksiniz. Namusludan yana bir adres… Hukuktan yana bir adres. İş ve aştan yana bir adres. Nedir o adres, CHP. Biz bunlardan bahsediyoruz onlar diyor ki "Hayır Meclis’e iç güvenlik yasası" getirdik. Yahu diyoruz ki "Bu olmaz, bu doğru değil. Yargıyı siyasallaştırdınız, eğer bunu yaparsanız, halkın direnme hakkı doğar" dedim. Vay efendim direnme hakkı, molotof kokteyli taşıyan birisinin önüne düşecekmişim. Yahu bu kadar da yalan olmaz.

 

‘TOMA su sıkıyor, sık ulan diyor’

 

Direnme hakkı evrensel bir haktır. Baskıya zülme karşı direnmektir. İnancımızda da vardır. Zulme teslim olmak bizim kitabımızda yoktur. Direnme hakkı, adam taksim meydanında ayakta durdu, duran adam. İşte duran adam. Direnme hakkı budur. Polis copla geliyor, karanfil veriyor. Direnme hakkı budur. TOMA su sıkıyor. Sık ulan diyor istediğin kadar sık diyor. İşte direnme hakkı budur.

Bu anayasa yüzde 92 ile kabul edildi mi? Efendim yeni yasalar getireceğiz. Vatandaşı dinleyeceğim, e zaten dinliyordun. Hakimi savcıyı boşver ben karar vereceğim dinleyeceğiz. Bir de sıkılmadan efendim bu yasa neymiş AB’de de aynen uygulanıyormuş. Pes ya, vallahi pes. Daha bakın yeni… Açıklama var AB yetkilileri. Bu yasanın demokratik olmadığı yönünde açıklamaları var. Yahu başbakansın senin önüne konmuyor mu?

Ben soruyorum AB’de var diyor. Sapanla taş attı 4 yıl, silahla adam vurdu bir yıl. Hangi ülkede var ya, söyle görelim bakalım. Halkı kandırıyorlar, söylediklerinin tamamının cezası var. yüzünü kapatan terör örgütü üyesi, terörle mücadele yasasında zaten bunun cezası var. sen ceza verdin de biz engel mi olduk? Terörle mücadele yasasının yedinci maddesi, yüzünü kapatıp eylem yaparsan içeri atarım diyor. Elinde molotoflu zarar verecek… E cezası var. terörle mücadele yasası. Sen molotofla dükkan otobüs yaktı, insanları öldürdü zarar verdi de, biz engel mi olduk sana? Gidip adam gibi yakalarsın yargı kararını verir. Elinde silahla şehir ortasında kimlik kontrolü yapılıyor. Suç mu, suç. Terörle mücadele yasasında var. ceza veriyor musun, hakimin huzuruna götürmüyorsun. Bunların hepsinin cezası var. ama ortada başbakan hükümet yok. Boşluk var. Türkiye iyi yönetilmiyor.

Size bir şey anlatacağım, gerçek bir olaydan söz edeceğim. 11 ekim 2014. Bu hükümet bu ülkeyi nasıl yönetiyor… Bir gümrük ve ticaret müfettişine görev veriyorlar. Git Habur Gümrük Kapısında belli olayları araştır. Bu da gidiyor. Araştırmasını yapıyor, akşam saat 17:00’de bu müdür, müdür yardımcıları toplam 8 kişi yönetici. Habur’dan ayrılıp Silopi’ye geliyorlar. 8 kilometre kala bunların önü kesiliyor. Rapordan aynen okuyorum. “Silopi’ye yaklaşık 8 km olarak mesafede bulunan yerde yüzleri maskeli, elinde molotof olan grup tarafından yolumuz uzun araç diye ifade ettiğimiz, müfettişlerimizin de içinde bulunduğu üç araç 80 civarı TIR, minibüs ve otomobil karayolunda durdurularak geçişe izin verilmedi”

Hayatın bir gerçeği. Peki ne yapılır? Açıyorlar telefonu 156 jandarmaya. Diyorlar ki önümüz kesildi, yüzleri maskeli, ellerinde molotof, taş sapan belki de silah, gelin bizi kurtarın. 156 diyor ki bizim alanımıza girmiyor o. 155’e telefon ediyorlar. Polis İmdat’ı arıyorlar, o da diyor ki bizim de alanımıza girmiyor. Onu 156’ya söyleyin. Kimse gelmiyor.

Onun üzerine rapordan okuyorum “müfettişliğimizce araç içinde bekler vaziyetteyken, Silopi kaymakamı arandı” diyor. Bunlar kimdir diye soruluyor, yine rapordan “Irak’tan geldiğimizi ve otomobildekilerin misafiri olduğumuzu söylüyorlar” devletin müdürüne, müdür yardımcısına bunlar Iraklı diyorlar. Vaziyeti kurtarıyorlar. Bunun üzerine jandarmaya telefon ediliyor, acilen kurtarın diye. Sonunda jandarma geliyor, diyor ki "Jandarma müdahale etmiş ve yaşanan kargaşadan faydalanarak konvoyumuz Habur’a geri dönmüştür" diyor.

 

‘Emniyet müdürü sokağa çıkamıyor’

 

Böylece Silopi’ye gidecekken gümrük alanına geri dönüyorlar. Soruyorlar, karakola soruyorlar, yol güvenli mi, açıldı mı? Yol güvenli değil oradakalacaksınız diyorlar. Kaymakam dahil tamamı orada kalıyorlar. Şimdi değerli arkadaşlar bu tablo Türkiye’nin iyi yönetilmediğini gösteriyor. Devletin kaymakamı bir yere gidemiyor, emniyet müdürü sokağa çıkamıyor. Sen bunlarla mücadele ettin de biz kalşkıp engel mi olduk? Elinde silah olan adamı tutukladın da biz engel mi olduk? Sen bunun hesabını verebilir misin Davutoğlu?