CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu gazeteciliğin duayen ismi Çetin Altan’ın birinci ölüm yıl dönümü nedeniyle gönderdiği mesajda 15 Temmuz’da gerçekleşen darbe girişiminin bir gün öncesinde halka ‘subliminal mesaj’ verdikleri iddiasıyla gözaltına alınmasının ardından “silahlı terör örgütü” üyeliği ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs’’ iddiasıyla tutuklanan Mehmet Altan ve gözaltına alınıp serbest bırakıldığı 23 Eylül gününün gecesinde çıkarılan yakalama kararının ardından "darbeye teşebbüs ettiği" iddiasıyla tutuklanan Ahmet Altan’a gönderme yaptı.
Kılıçdaroğlu, “Altan’ın fedakârlığını bugün evlatları sürdürüyor. Babalarından devraldıkları hapishane voltasını, hapishane ranzasını, hapishane havalandırmasını fiziken tutsak fikren hür bedenleriyle Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler dolduruyor” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, “Çetin Altan’ın torunu Sanem Altan’ın kızı; Ahmet Altan’ın torunu Leyla’ya sözümüz olsun. Ülkemize Leyla ve diğer tüm Leylalar için demokrasi getireceğiz” dedi.
88 yaşında hayatını kaybeden Türkiye basını ve edebiyatının duayen ismi Çetin Altan, ölümünün birinci yılında Kadıköy Belediyesi tarafından Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenen bir törenle anıldı. Anmaya Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu'nun yanı sıra gazeteciler T24 yazarı Hasan Cemal, Cumhuriyet yazarı Aydın Engin ve Bağımsızlık Gazetecilik Platformu P24 Yönetim Kurulu üyesi Yasemin Çongar ile Deniz Türkali, Cem Mansur, Lale Mansur, Çetin Altan’ın torunları Sanem ve Kerem Altan’ın yanı sıra çok sayıda davetli katıldı.
Sanem Altan: Sizin Çetin Altan’ınız benim dedem ve ben dedemi çok özledim…
Nebil Özgentürk’ün bir dönemin klasikleşmiş Bir Yudum İnsan programı kapsamında çektiği Çetin Altan belgeselinin yayınlanmasıyla başlayan törende ilk olarak Sanem Altan dedesini çok özlediğini ifade ederek konuşmaya başladı. Torun Altan, aslında hayalinin Sanem Altan olarak sahnede Çetin Altan’ı anlatmak olduğunu belirterek, "Ama bunu babam ve amcamın yokluğunda hayal etmemiştim. Benim hayalim onların beni seyretmesi ve beğenmesiydi" dedi.
Dedesinden çok şey öğrendiğini ifade eden Altan, ‘bunlardan en önemlisinin korkmadan, hatta korktuğundan bile korkmadan insanın istediği şeyi yapabilmesi' olduğunun altını çizdi ve şöyle devam etti:
"Çok küçük yaşta, daha ilkokula bile gitmeden hepinizin bildiği dedelere benzemediğini fark ettim. Bizi hiçbir zaman kucağına almadı, masallar anlatmadı, beraber parka gitmedik. Hiçbir dedeye benzemiyordu. Ben doğduğumda hapishanede olan dedem sadece 45 yaşındaydı. Ben 5 yaşındayken de 50 yaşındaydı ve en zorlu yıllarından geçiyordu Türkiye ve dünyanın değişimini bu kadar hızlı bir şekilde kavrayan ve bunun Marksist bir yorumunu yapan ilk kalemlerdendi. Hiçbir gerçeği kolaylıkla kabul etmeyen bir ülkeye, gerçekleri anlatmak için direniyordu. Onun tutumundan sayısız şeyler öğrendi insanlar. Böyle bir adamın sadece torunu olduğu için dede olduğunu beklemek tabii ki gerçekçi olmazdı. İlkokulu bitirmeye doğru onun bir dedeye benzemediği gibi tanıdığımız hiç kimseye benzemediğini gördüm. Ondan etkilenmemek elde değildi. Ve yavaş yavaş bir Çetin Altan gerçeği keşfetmeye başlamıştım. Bir Avuç Gökyüzü'nü okuduğumda 13 yaşımdaydım. Hayatımda ilk dans ettiğim insandı Çetin Altan... Dedemin bir lafı vardır: Ya yazı ya hayat. İkisi birden olmaz, bazen yazar olmak için bir hayattan vazgeçersin. Ben babaların yazar olduğu, babamın babasını anlattığı bir evde büyüdüm. Onlara layık olmak büyük bir korku getiriyor. Ben bir insanın dedesinin olmasının ne manaya geldiğini öğrenemedim ama hiç kimsenin bilemeyeceği bir şeyi, bir insanın dedesinin Çetin Altan olmasının nasıl bir şey olduğunu çok iyi öğrendim. Bu bir armağan ve armağan ne kadar büyük olursa acı da o kadar büyük oluyor. Sizin Çetin Altan’ınız benim dedem ve ben dedemi çok özledim…"
Hasan Cemal: Çetin Altan bana devlete itiraz etmeyi öğretti!
Sanem Altan’ın ardından kürsüye çıkan T24 yazarı Hasan Cemal, Çetin Altan’dan "Hayır" demeyi, devlete itiraz etmeyi, birtakım tabuların nasıl kırılacağını öğrendiğini söyledi. Hasan Cemal, konuşmasında, 12 Mart döneminde hapisteyken Orhan Kemal Roman Ödülü'nü kazanmasının üzerine Çetin Altan'ın jüriye yazdığı teşekkür mektubu da hatırlattı. Cemal, Altan'ın mektubundan şu satırları aktardı:
“İsterdim ki Türk yazarlarının bir tefrika halinde, kuşaktan kuşağa uzayıp giden kahırlı öyküsüne çoktan bir ‘son’ sözcüğü yazılmış olsun. Ama bu son sözcüğünü yazmak için bütün ömürlerini gerçek bir özgürlüğün savaşına adamış olan kalemler şimdiye dek ‘devamı var’ı silemeden ayrıldılar bu dünyadan. Orhan Kemal’in ölümsüz adıyla bir cezaevi koğuşunda ‘devamı var’ diye sürüp giden bir tefrikanın, bir mütevazı parçası olarak mükâfatlandırılmak en büyük mutluluk bana.”
Mektubun ardından Cemal, Çetin Altan’ın filmin sonunu göremediğini ve bu kahırlı tefrikanın hâlâ devam ettiğini ifade ederek şöyle devam etti:
"Fakat anlaşılan o ki bu tefrikanın ‘devamı var’ tefrikasını biz de sona erdiremeyeceğiz. Ama Çetin Abi bunu söylerken bir bakıma kendisine haksızlık etti. Çünkü biz onlardan, onların kuşağından bir şeyler öğrendik ve elimizden geldiğince özgürlük bayrağını yüksek tutmaya çalışıyoruz. Farkındayım beklediğimiz yarınlar bir türlü gelmiyor ama bu bayrak yine elden ele geçecek, Çetin abinin klasik deyimiyle enseyi karartmamamız lazım."
Kılıçdaroğlu: Sözümüz olsun; ülkemize Leyla ve diğer tüm Leylalar için demokrasi getireceğiz…
Anma törenine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bir mesaj gönderdi. CHP Kadıköy ilçe Başkanı Ali Narin'in okuduğu mesajında Kılıçdaroğlu, yoğun programı nedeniyle anmaya katılamadığını belirterek, “Çetin Altan’ın torunu Sanem Altan’ın kızı; Ahmet Altan’ın torunu Leyla’ya sözümüz olsun. Ülkemize Leyla ve diğer tüm Leylalar için demokrasi getireceğiz” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun mesajı şöyle:
“Yoğun programım nedeniyle aranızda olamadığım için üzgünüm. Ancak benim, sizin aranızda bulunamıyor oluşum önemli değil. Ölümünün birinci yıldönümünde babalarını özgürce, dostlarıyla birlikte anamayacak olan sevgili Ahmet ve Mehmet Altan’ın yokluğu çok daha önemli.
Çetin Altan, bir entelektüel, özgün bir edebiyatçı, bir basın emekçisi ve başarılı bir parlamenter olarak daha güzel bir Türkiye için çaba gösterdi. Ülkesine dair bazı değerlendirmelerini sevmedik, bazı yazılarını eleştirdik, kendisine kızdığımız zamanlar da oldu. Ancak ne olursa olsun Türkiye’ye yönelik sevgisinden şüphe etmedik. Çabaları daha özgür ve demokratik bir Türkiye içindi. Bu uğurda cezaevine girdi. Kendisi cezaevindeyken demir kapının ardında sadece evlatları, sevenleri değil, özgürlüğe ve demokrasiye tutkun kocaman bir Türkiye ailesi bekliyordu.
Altan’ın fedakârlığını bugün evlatları sürdürüyor. Babalarından devraldıkları hapishane voltasını, hapishane ranzasını, hapishane havalandırmasını fiziken tutsak, fikren hür bedenleriyle Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler dolduruyor. Ve şimdi onları demir kapının ardında sadece evlatları değil, evlatlarıyla birlikte özgürlüğe ve demokrasiye tutkun kocaman bir Türkiye ailesi bekliyor.
Çetin Altan, ‘Ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan’ demişti son yazılarından birinde. Çetin Altan’ın torunu Sanem Altan’ın kızı; Ahmet Altan’ın torunu Leyla’ya sözümüz olsun. Ülkemize Leyla ve diğer tüm Leylalar için demokrasi getireceğiz.
Bu duygularla ölümünün birinci yıldönümünde Sevgili Çetin Altan’ı özlemle anıyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum…”
Aydın Engin’in Çetin Altan anısı
Program sonunda Aydın Engin ve Nebil Özgentürk arasında yapılan sobette Çetin Altan anıları paylaşıldı. Aydın Engin, Çetin Altan’ı "gazeteciliğin en iyi öğreticilerinden biri" olarak tanımladı ve şöyle devam etti:
“Mesleğimizin hüner gerektiren ipuçlarını öğrenmenin dışında sosyoloji kelimesiyle tanışmamızı da sağladı. Öyle bir çöldü ki sosyalizmin ne olduğu üzerine en ufak bir yazılı kaynak yoktu. Yok edilmiş, gün ışığı görmemişti. Orada Çetin Altan bir gazete yazısının sınırlarını aşan bir üslup ve meslek ustalığıyla sağlam bilgilier aktararak beni ve benden sonraki kuşağı da sol konusunda eğitmiştir, bilgilendirmiştir. Benim ustam oluşu yazılarını okuyarak oldu.”
Çetin Altan ile hapishanede tanıştığını, kendisine ‘albay’ lakabını taktığını söyleyen Engin, Altan ile olan cezaevi anılarını paylaştı.
Doğan Koloğlu, Osman Arolat, Çetin Altan ve kendisinin Sağmalcılar Cezaevi'nde kaldıklarını ifade eden Engin, bir gece yarısı Şiar Yalçın ile Çetin Atlan’ı koğuşun zulasından baklava çalarken yakaladığını ve Altan’ın kendisine nasıl çocukça yalanlar söylediğini anlattı. İzleyenlenler, Çetin Altan'ın, Engin'in aktardığı “Valla billa bakıyorduk, birisi çalmış mı diye kontrol ediyorduk” sözlerini, kahkahalarla dinlediler.