T24- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 12 Eylül’de referanduma sunulacak Anayasa değişikliği paketinin 12 Eylül’le hesaplaşma anlamına geldiği söyleminin gerçek gündemi olmadığını öne sürdü.
Erdoğan’ın gerçek gündeminin yargı üzerinde hâkimiyet kurmak olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, Başbakan’ın ‘12 Eylül’le hesaplaşmak istiyorsa 12 Eylül ürünü YÖK’ü (Yükseköğretim Kurulu) kaldırmasını, 12 Eylül mahkemelerini andıran özel yetkili mahkemeleri kaldırmasını, “12 Eylül’e gerekçe yapılan Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesini değiştirmesini istedi.
Radilkal Ankara Temsilcisi Murat Yetkin, telefonla yaptığı görüşmede, sorularına CHP Genel Başkanı Kılıçtaroğlu’nun verdiği yanıtları şöyle aktardı:
* (Erdoğan’ın ‘Anayasa değişiklikleri AK Parti’ye ait değil’ sözleri üzerine) Bu Anayasa değişikliği AKP mutfağında hazırlandı. Hiçbir siyasi partiyle, toplum kesimiyle ciddi bir mutabakat aranmadan hazırlandı. Ve iki konuya kilitlendiler. İkisi de yargıyla ilgiliydi; Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)...
* Bir konuya daha dikkatinizi çekeyim. Hükümet bu Anayasa değişikliğini gündeme getirmeden birkaç ay önce, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek gündemlerinde Anayasa değişikliği olmadığını söylemişti. (Radikal, 8 Ocak 2010, Çiçek: ‘Referandum, Anayasa değişikliği, erken seçim yok’) O günlerde Yargıtay Yasası’nda değişiklik yapmak da istediler. Tepki üzerine geri çekmek zorunda kaldılar. Sanırım yargıya istedikleri müdahalede bulunamayınca buna yöneldiler.
Hedef 12 Eylül değil
* Şu açık görünüyor, AKP’nin iki gündemi var: Birincisi gerçek gündemi, ikincisi halka göstermek istediği gündem. Gerçek gündeminde yargı üzerinde hâkimiyet kurmak var. Halka gösterdiği gündem ise, 12 Eylül ile hesaplaşmak.
* Eğer Başbakan 12 Eylül’le hesaplaşmak istiyorsa, neden Anayasa değişikliğine YÖK’ü kaldırmayı koymadı? Ele geçirene kadar YÖK için her şeyi söylediler. Ama ele geçirdikten sonra YÖK’ten gayet memnunlar.
* Eğer Başbakan 12 Eylül’le, müdahaleci anlayışla hesaplaşmak istiyorsa, Yaşar Büyükanıt ile neden hesaplaşmıyor? Büyükanıt müdahale etmedi mi? Ama Başbakan hesaplaşmak yerine ona özel araç tahsis etti.
* Eğer Başbakan 12 Eylül ile hesaplaşmak istiyorsa Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 12 Eylül’e gerekçe yapılan 35’inci maddesinin değiştirilmesine neden yanaşmıyor? (Bu madde orduya Cumhuriyeti ‘koruma ve kollama’ görevi veriyor-MY) O maddeyi değiştirmek için Anayasa’yı değiştirmek de gerekmiyor; AKP’nin tek başına gücü yetiyor. Ama istiyorlarsa getirsinler, tatmin edici değişiklikse biz de destek verelim.
35’i değiştirebilir
* Eğer Başbakan 12 Eylül’le hesaplaşmak istiyorsa, özel yetkili mahkemeleri kaldırsın. Bu mahkemelerin 12 Eylül mahkemelerinden, DGM’lerden (Devlet Güvenlik Mahkemesi) farkı yok. Geçenlerde Cemil Çiçek, Fikret Bila’ya bu mahkemeleri CHP ile birlikte kabul ettiklerini söylemiş. Bu doğru değil. Cemil bey, açıp TBMM tutanaklarına bakabilir. CHP Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç söz alıp bu mahkemelerin kuruluşuna karşı çıkan bir konuşma yaptı, CHP grubu da desteklemedi. AKP bir anlamda kendi yaptıkları için suç ortağı arıyor. Ama bu tür uygulamalara ne geçmişte suç ortağı olduk, ne bugün oluruz.
Onlar işkencedeyken...
* AKP 12 Eylül’le hesaplaşamaz. Bunların önünü açan 12 Eylül oldu. Solcular ve ülkücüler 12 Eylül’de işkencelerden geçirildiği günlerde bunların sırtı sıvazlanıyordu. Köşelerinden sessizce seyredip önlerinin açılacağı günü beklediler.
* Bu Anayasa değişikliği sonrası hiçbir 12 Eylül paşası yargılanmayacak. Görüşmeler sırasında CHP olarak 12 Eylül paşalarının yargılanması için insanlığa karşı suçlarda yasanın geriye dönük geçerli olması önergesi verdik, AKP oylarıyla reddedildi. Başbakan’ın bu Anayasa değişikliği ile 12 Eylül paşalarının yargılanacağı iddiası doğru değil.
Sahte gözyaşı döktü
* Sayın Başbakan Meclis’te 12 Eylül kurbanları için sahte gözyaşı döktü, ama aynı gün PKK’nın saldırısıyla yedi askerin şehit düşmesini görmezden geldi, o konuya değinmedi. Terörle mücadele konusunda görüştüğümüzde bize ‘Güvenlik güçleri ne istiyorsa verdik’ demişti. Başbakan o işi sadece güvenlik güçlerine havale ediyor. Oysa teröre karşı siyaset üretmesi gereken kendisi olduğunun farkında değil. Farkında değil, çünkü amacı, iktidardan gitmemek için yargıyı ele geçirmek. Bunun için her türlü yola başvurmaktan, duygu sömürüsü, inanç sömürüsü yapmaktan da çekinmiyor.
Adalet Bakanı: Yargılama garantisi kimse veremez
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 19 Haziran akşamı TRT’deki programda soruya cevaben Anayasa değişikliği kabul edilirse 12 Eylülcülerin otomatik olarak yargılanmayacağı, yargılanma garantisi olmadığı yolundaki söylediklerine dün ‘yanlış anlaşılma olmaması’ bakımından ‘açıklık getirdi’. Ergin’in telefonda söyledikleri şöyle:
∑ Bırakın Adalet Bakanı’nı, bir hâkim, bir savcı yargı sürecinin sonucuna ilişkin garanti verebilir mi? Şimdi Ergenekon davaları var, kimse sonucuna garanti verebilir mi? Söylediklerim genel olarak usul hukukunun gereğini yansıtıyor.
Şu anda 12 Eylül mağdurları suç duyurusunda bile bulunamıyor; Anayasa öyle diyor. Bizim yaptığımız bu engeli kaldırmak; artık suç duyurusunda bulunabilecekler. Ama suç duyurusu konusunda ne yapılacağına yargı karar verecek. Süreç sonucuna ilişkin kimse garanti veremez.”Bir de CHP’nin ‘önerge verdik, reddettiler’ iddiası var. Ceza hukukuna göre, sanık aleyhine olan işlem, geriye doğru işlemez. Genel Kurul’da bu önergenin verilmesi popülist bir yaklaşımdı. Önerge kabul olsaydı bile, kabulünden önceki hukuki hadiselere uygulanamayacaktı.
AB Ankara Temsilcisi Pierini: Eksik olan siyasi diyalog
Avrupa Birliği Ankara Temsilcisi Büyükelçi Marc Pierini, referanduma sunulacak Anayasa değişikliğinin önemli gelişmeler içerdiğini, ancak eksik kalanın siyasi güçler arasında diyalog olduğunu söyledi.
Pierini’nin dün bir kısmı Radikal’de yayımlanan Anayasa’ya ilişkin sözlerinin tamamı şu şekilde:
“Bugünden itibaren İlerleme Raporu’nun yayımlanacağı 10 Kasım tarihine kadar çeşitli konularda ne tür ilerlemeler kaydetmiş olacağımızı öngörmem mümkün değil. Birçok konuda ilerleme kaydedilebilir. Dış politikada koordinasyon çalışmalarımızı geliştirebilir, İçişleri Bakanları Konseyi’nde vize konusuna ilişkin görüşmeler başlatabiliriz. Ülkedeki anayasa reformuna ilişkin yeni bir tür diyalog da başlatılabilir.(...) Bugünden itibaren İlerleme Raporu’nun yayımlanacağı 10 Kasım tarihine kadar olan sürede Komisyon, Delegasyon ve Komisyon üyesi tüm siyasi taraflarla ve sivil toplum kuruluşlarıyla anayasa reformu hakkında görüşmeye devam edecek. Her şey pakette yer almıyor çünkü büyük önemi haiz pek çok uygulama tedbiri de söz konusu. Ancak şimdiye kadar eksik kalan bir şey var, o da siyasi taraflar arasında diyalog. Ve bu da sadece yöntemle değil, bir demokrasinin nasıl işlediğiyle alakalı bir şey.”
Pierini, bu süreçte olabileceklere ilişkin şu uyarısının da tam olarak anlaşılmasını istiyor: “Her ilişkinin gergin döneminde, her iki tarafta da gerilemeden menfaati olan kimi çevreler, kimi unsurlar olabilir. AB içinde de, Türkiye içinde de durumun gerilemesinden menfaati olan çevreler olabilir.”
Türkiye’nin gerek iç, gerek dış ilişkilerde her türlü kötü niyetli girişime karşı dikkatli olunması gereken bir süreçten geçtiği açık. Dikkatli olmak gerekiyor.