Gündem

Kılıçdaroğlu: AKP, başkanlık sistemi için HDP'yle yakın temasa geçti

"Bir pazarlığın olabileceği yönünde güçlü işaretler var"

14 Ocak 2016 10:21

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "HDP’nin çok açık ve net başkanlık sistemine karşı olduğunu açıklaması lazım. AKP kanadından HDP ile yakın temasa geçildiğini biliyoruz. Bölgesel özerklikte güvence verileceği ve başkanlık sisteminde AKP’nin desteklenmesi gerektiği, böyle bir pazarlığın olabileceği yönünde güçlü işaretler var” dedi.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, akademisyenleri sert bir dille eleştiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tavrını, “Almanya’da ‘Führer’e doğru’ diye bir kavram vardır. Bu kavramı ‘Erdoğan’a doğru’ diye tanımlayabiliriz. Erdoğan ne diyorsa hâkim, savcı ona göre kararını verecek, sanatçı ona göre eserini yazacak” sözleriyle eleştirdi. CHP lideri, başkanlık konusunda HDP’yi “net tavır koymaya” çağırdı.

Kılıçdaroğlu, hafta sonu yapılacak 35. Olağan Kurultay öncesinde Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet'ten Fırat Kozok'un sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

 

Talihsizlik

 

Aydınlara, akademisyenlere yönelik sert eleştirisi, Cumhurbaşkanlığı makamı açısından çok büyük bir talihsizlik. Aydınların farklı düşüncelerine siyasetçilerin saygı göstermesi lazım. Elbette ki bu bildiri tartışılmayacak anlamına gelmemeli. Görüşülebilir, tartışılabilir. Ama günlük politik bir dilin o makam tarafından kullanılması Türkiye açısından büyük bir talihsizlik olmuştur.

 

12 Eylül süreci

 

12 Eylül dönemine geri dönüyoruz. Bunu artık hepimiz görüyoruz. Orada da üniversitelerden yüzlerce insanın görevlerine son verilmişti. Bunların bir kısmı çok daha sonra tekrar üniversitelerine dönebildiler. Şimdi tekrar böyle bir süreci başlatırlarsa şaşmamak lazım. Çünkü bunların derdi, farklı görüşleri dinlemek değil. ‘Kim benim görüşüme itiraz ediyorsa, onun bu ülkede yaşama, konuşma hakkı yok’ anlayışı.

 

Führer'e doğru

 

Daha büyük bir talihsizlik, konuyu atlayarak “bunu araştıracağız, soruşturacağız” demiş olmasıdır. Almanya’da “Führer’e doğru” diye bir kavram vardır. Führer bir şey söyler, devletin ilgili kademeleri derhal harekete geçer. Bu kavramı “Erdoğan’a doğru” diye tanımlayabiliriz. Erdoğan ne diyorsa hakim, savcı ona göre kararını verecek, sanatçı ona göre eserini yazacak. Aydınlar, ona göre konuşacak, üniversiteler ona göre şekillenecek. Süratle böyle bir yapı içinde gidiyoruz.

 

Gül itiraz etmeli

 

YÖK bu konuda soruşturma başlatamaz, öyle bir yetkisi yok. Üniversiteler başlatabilir. Mesela Abdullah Gül Üniversitesi, bir hocanın istifasını istemiş. Sayın Gül’ün derhal müdahale etmesi ve böyle bir olaya izin vermediğini açıklaması lazım. Adını taşıyan bir üniversite kendi adına gölge düşürmemeli. Buna açıkça karşı çıktığını kamuoyuna açıklamalı. Barışın cezalandırıldığı bir ülke olabilir mi?

 

Darbe yasaları

 

Olay, sadece anayasa penceresinden bakmadığımızı açıkladık. Biz darbe hukukunun değişmesi gerektiğini söyledik. Anayasa da darbe hukukunun bir parçası zaten. Darbe yasalarını değiştirmeden anayasanın neyini değiştireceksiniz? “Basın hürdür, sansür edilemez” yeni anayasada ne yazacağız? Aynı şeyi yazacağız. Peki basın hür müdür? Hayır. Sansür ediliyor mu? Ediliyor. Peki nedir bunu yapan? Yürürlükteki darbe yasaları. Bu hükümet döneminde de darbe yasaları tahkim edildi. Biz onların değişmesini istiyoruz. Getirsinler hepsini değiştirip bu ülkeye birinci sınıf demokrasi getirelim.

 

Gidip gezsinler

 

Başkanlık konusunu tartışma konusu bile yapmayacağız. Geçen dönem de yapmadık. Dünya diktatörlerden çok çekti, hâlâ çekiyoruz. Türkiye de daha fazla yük taşımamalı. Biz bunu tartıştırmayacağız, gitsinler gezsinler. Biz, güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunacağız. 200 yıllık bir deneyimimiz var. Aksıyor mu? Evet aksıyor. Nasıl aksıyor? 12 Eylül döneminde çıkan yasalar yüzünden aksıyor. Örneğin siz bir yasa çıkarmışsınız Siyasi Partiler Yasası, genel başkan oturup milletvekillerini tek tek yazıyor. Bu nedir? ‘Eğer milletvekili genel başkanın söylediğinin aksine bir görüş beyan edilirse üstü çizilir’ diyor. Yasama organı, yürütmenin arka bahçesine dönüşmüş oluyor. Gelin bunu değiştirelim. Bunu Davutoğlu’na bu örnekle anlattım. Yüzde 10 seçim barajı aynı şekilde değişmesi lazım.

 

Vekil devşirme

 

Başkanlık sistemine destek için 14 karaktersiz çıkacağını zannetmiyorum.

 

HDP net olsun

 

HDP’nin çok açık ve net başkanlık sistemine karşı olduğunu açıklaması lazım. AKP kanadından HDP’nin belli çevreleriyle Başkanlık sistemi için yakın temasa geçildiğini biliyoruz. (Neyin karşılığında sorusu üzerine) Hepimiz üç aşağı beş yukarı tahmin ediyoruz. Bölgesel özerklik konusunda güvence verileceği ve başkanlık sisteminde bu bağlamda AKP’nin desteklenmesi gerektiği, böyle bir pazarlığın olabileceği yönünde güçlü işaretler var.

 

Saldırgana biyometrik kimlik mi verildi?

 

(Sultanahmet saldırganı) Bu kadar kısa sürede failin belirlenmesini hükümet kamuoyuna açıklamalıdır. Hangi bulgulardan yola çıkarak bu kadar kısa süre içerisinde açıklandı? Acaba o Suriyeliye biyometrik kimlik mi verilmişti daha önce? MİT tümüyle itibar kaybetmiştir. Başındaki kişi bir siyasal partinin temsilcisi konumundadır. Millilik niteliğini büyük ölçüde yitirmiştir MİT. Başındaki kişi değişmedikçe, oraya sarayın çıkarlarını değil, Türkiye’nin çıkarlarını savunan, koruyan bir kişi gelmedikçe millilik vasfı her zaman tartışılır. MİT’in bir grubu kaçak sarayla işbirliği halinde çalışıyor. Asıl vahim olan bu. Ben bunu Hitler’in Gestaposu’na benzetiyorum. Onlar da doğrudan Hitler’e hizmet eder, onun taleplerini yerine getirirdi.

 

İhanet olur

 

Bakan, "Milli menfaatlerde partiler bir araya gelmeli" diyor. Haklı. Ama, Suriye, Mısır, Irak politikaları bizim milli menfaatlerimize uygun politikalar değil. Biz kendi ülkemizin ulusal çıkarlarına açıkça aykırı olan bir politikayı milli politika diye, desteklersek kendi ülkemize ihanet etmiş oluruz. En basit örneği Ortadoğu terörünü Türkiye’ye getirdiniz. Bu politikaların bedelini vatandaş ödüyor. Bıraktık Türkiye’yi şimdi turistler ödüyor. Bunun milli menfaatle bir ilgisi yok. Dışişleri Bakanı önce milli menfaat nedir, ne değildir ona bakmalı.

 

Kurultayın ana mesajı

 

Kurultayda ana mesaj demokrasi üzerine olacak. Çünkü bugün toplumun her kesiminin ortak talebi demokrasi ve özgürlükler. Türkiye baskıcı bir anlayışla yönetiliyor. Türkiye’nin bu girdaptan çıkması lazım.

 

Tüzük kurultayı

 

Kurultaydan hemen sonra bir tüzük kurultayı gerçekleştireceğiz. O da kısa süre içinde olacak. Orada önemli değişiklikler yapacağız. Hem partiye dinamizm katmak, hem partinin iç yapısıyla ilgili ortaya çıkan sorunları daha objektif kurallara bağlayarak çözümlemek adına ciddi değişiklikler yapmayı düşünüyoruz. Onu yine parti kendi içinde tartışacak. Gençlerin ve kadınların partiye daha fazla ilgi göstermeleri için değişiklikler yapacağız. Örgütlenme yapısına ilişkin çalışmaları kurultaydan hemen sonra tüzük kurultayını beklemeden yapacağız.

 

3 değişiklik

 

Üç maddelik değişikliği bu kurultayda getiriyoruz. Birincisi kontenjan düzenlemesi olacak. İkincisi, 17 kişilik bir MYK’miz var. Bunun tamamını Genel Başkan kullanmayabilir. Bazı görevleri birleştirebilir diye bir tüzük değişikliğimiz var. Parti Meclisi ile ilgili düzenleme ise daha sonra. Bu konuda farklı görüşler var. Üçüncü olarak YSK’nin aldığı bir karar vardı, önseçimden gelenlerin, tekrar bir kez daha önseçime girmemeleriyle ilgili. Onu da tüzük maddesi haline getireceğiz. Ardından tüzük kurultayında örgütlere ağırlık vereceğiz.

 

Listelere delege karar verir

 

Blok liste, çarşaf listesinde kararı delegeler verecek, gelecek teklif olursa oylanır, hangisine karar verilirse ona uyulur. Benim özel bir tercihim yok.

 

Kendisi varsa CHP solda

 

Değişimi aslında kişilere indirgemekten çok, düşünsel olarak söylemlerde gerçekleştirmek gerekiyor. Kişilere indirgediğiniz zaman farklı bir şey ortaya çıkıyor. Bazıları diyor ya ‘CHP sağa kaydı’ diye; eğer kendisi yer alırsa CHP solda, yer almazsa sağa kaymış oluyor. Bu söylem tarzından da özenle kaçınmak lazım.

 

Dündar ve Gül'ün mektupları duvarında

 

Kılıçdaroğlu’nun odasında dikkat çeken bir ayrıntı ise Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün gönderdiği mektuplarıydı. Dündar ve Gül’ün mektuplarını çerçeveletip, odasının duvarında sergileyen Kılıçdaroğlu’nun masasının üzerinde ise Erdem Gül’ün kendisine armağan olarak gönderdiği Şilili yazar Antonio Skarmeta’nın “Gökkuşağı Günleri” adlı kitap duruyor.