Sabah yazarı Prof. Dr. Kerem Alkin, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak döneminde Merkez Bankası rezervlerinden 128 milyar dolar satıldığı iddialara köşesinden cevap verdi. Alkin, “Döviz rezervlerinin 'buhar' olduğuna dair iddialar gerçekten hayret verici. Oysa ekonomide rezervlerin artış ve azalışının gerekçeleri basit ve yalındır. Bir grup tantanacı ekonomistin iddia ettiği gibi rezervler buhar olmadı, sadece yer değiştirdi” dedi.
Prof. Dr. Alkin, 2019’da yıllık bazda 6.8 milyar dolar fazla veren cari işlemler dengesinin, Kasım 2020’de 35.2 milyar dolar açığa döndüğünü ve bunun Merkez Bankası rezervlerinden kapatıldığını belirtti. Alkin, “En basit haliyle 2019’a göre cari işlemler dengesinde 45 milyar dolar sapma yaşadık. Ve, bu sapmanın tümü TCMB’nin döviz rezervleriyle karşılandı. Şubat 2020’de 107.7 milyar dolar olan döviz rezervi ile kasım ayı sonundaki 82.7 milyar dolar rezerv arasındaki fark zaten 25 milyar dolar” dedi.
Alkin, rezervlerden 100 milyar dolardan fazla kayıp olduğu iddialarına ise şöyle yanıt verdi:
“Peki, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerindeki kaybın 70, 80, hatta 100 milyar dolar olduğu tantanası nereden çıkıyor? İşin özü, TCMB’nin diğer ülke merkez bankaları ve finans kurumları ile gerçekleştirdiği swap işlemlerinin bankanın döviz rezervleri içindeki payının bir ara yüzde 80’i görmesi ve 65 milyar dolara ulaşmasıyla, eylül ayı sonunda 28 milyar dolara ulaşmış olan rezerv kaybı ile 65 milyar dolarlık swap büyüklüğünü toplayıp, bir grup ekonomist rezervlerdeki kaybın 100 milyar dolara ulaştığını iddia ediyor.
Halbuki onlar da biliyor. Salgının ilk şokunun yaşandığı dönemde, dünyada dolar likiditesinin sıkıştığı anda, ödemeler dengesinin devamlılığını sağlamak için Merkez Bankası’nın rezervlerini kullanmak elzemdi. Bu yaşanan süreçte TCMB elindeki rezervleri kullanmasaydı ne olurdu? İstihdam, büyüme, reel sektör, bankacılık kesimi ne durumda olurdu? Her kriz ortamında dillendirilen faiz artışlarıyla bu süreç atlatılabilir miydi? Cevap belli, tabii ki atlatılamazdı.
Kısacası, Ağustos 2018’den itibaren ABD ve Avrupa Birliği’nin kimi ülkeleri ile FETÖ, S-400, Libya, Suriye, Doğu Akdeniz ve en son başlık olarak Dağlık Karabağ başlıklarında yaşanan görüş ayrılıkları ve gerginliklerin, Türkiye’yi ekonomik açıdan köşeye sıkıştırma operasyonlarına dönüştürüldüğü, ülkemize sermaye girişinin engellenmeye çalışıldığı bir konjonktürde, TCMB’nin rezervlerini beslemek adına pek çok imkanı seferber etmişiz ve etmekteyiz. Kovid-19’la tarihi bir mücadele verirken, sadece ödemeler dengesi üzerinden 41 milyar dolarlık net döviz çıkışını TCMB’nin rezervleriyle finanse etmişiz. 2018 yılından 2020 sonuna, reel sektör ve finans kurumlarının dış borçlarında net kapatılan borç 21 milyar doların üzerinde. Yani, özel sektör 21 milyar dolar net dış borç ödemiş. 2020’de, ödemeler dengesindeki 41 milyar dolarlık net döviz çıkışının 9 milyar doları özel sektörün net dış borç ödemesinden kaynaklanıyor.”
Buharlaşmadı, yer değiştirdi
Kerem Alkin, rezervlerin kaybolmadığı, yer değiştirdiğini ise şu sözlerle anlattı:
“Demek ki, buharlaşan, kaybolan bir TCMB döviz rezervi yok. Öncelikle, en az 41 milyar doları 2020 yılının ödemeler dengesi açığını kapatmak adına, en az 30 milyar doları da reel sektörün, bankacılık sektörünün ve hane halkının döviz açık pozisyonunu döviz varlıklarını artırarak kapatması amacıyla kullandırılmış. Yani, ekonominin birleşik kaplar sistemi çerçevesinde, 30 milyar dolar yine Türkiye ekonomisinde bir yerden bir yere aktarılmış. Her birimi, her kuruşu nereye gitmiş, esasen kolayca görülebilecek bir TCMB rezervimiz var.”