T24 - "PKK'nın şehir yapılanması" olarak bilinen KCK'ya yönelik yapılan operasyonlarda gözaltına alınan 103’ü tutuklu 151 sanık 1 yıl aradan sonra bugün ilk kez hâkim karşısına çıkacak.
KCK’ya yönelik operasyonlar kapsamında tutuklanan BDP’li belediye başkanlarının da aralarında bulunduğu sanıklar, 18 ekimde ilk kez Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak. 103’ü tutuklu 151 sanık hakkında hazırlanan 7 bin 587 sayfalık iddianamede, kapatılan DTP’nin 28 yöneticisi, ‘silahlı örgüte üye olmak’, ‘gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet’ ve ‘örgüt propagandası yapmak’la suçlanıyor. Hakkında 36.5 yıla kadar hapis cezası istenen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ile birlikte 12 belediye başkanı, 2 İl Genel Meclisi Başkanı ve 2 belediye meclis üyesinin de aralarında bulunduğu şüpheliler de ‘örgüt üyesi ve yöneticisi olmak’, ‘devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak’, ‘terör örgütüne yardım ve yataklık etmek’ iddialarıyla yargılanacaklar. İddianamede 11 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıklar için de toplam 5 bin 400 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İki yıllık dinlemeyle başladı
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iki yıl süren teknik takibinden sonra 14 Nisan 2009'da ilk KCK operasyonu yapıldı, 52 isim gözaltına alınıp tutuklandı. Bu isimler arasında kapatılan DTP’nin 3 genel başkan yardımcısı Kamuran Yüksek, Bayram Altun ve Selma Irmak da vardı. 17 Haziran’da ikinci operasyon yapıldı. Daha çok DTP’li yöneticiler ve il genel meclisi üyelerinden oluşan 18 kişi gözaltına alınıp tutuklandı. İmralı’da Abdullah Öcalan’ın “yerim dar, nefes alamıyorum” söylemine denk gelen KCK operasyonları, sokak gösterilerini de beraberinde getirdi. Bu dönemde dört kişi, yapılan gösterilerde hayatını kaybetti. KCK’ya yönelik operasyonların en kapsamlısı 25 Aralık 2009 tarihinde yaşandı. Sekiz ilde yapılan eş zamanlı baskınlarda, DTP’nin kapatılmasının ardından bağımsız kalan ve 24 Aralık 2009’da BDP’ye geçen 16’sı eski ve yeni belediye başkanı olmak üzere, 76 kişi gözaltına alındı.
Plastik kelepçe ayıbı
Adliye’ye plastik kelepçeyle getirilenler arasında eski Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Hatip Dicle, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ali Şimşek, Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak, Batman Belediye Başkanı Necdet Atalay, Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak, Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan Türk, Kayapınar Belediyesi Başkanı Zülküf Karatekin, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, Çınar Belediye Başkanı Ahmet Cengiz, Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, BTP Diyarbakır İl Başkanı Fırat Anlı ve İHD Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erbey vardı.
İçişleri Bakanlığı, plastik kelepçe uygulaması nedeniyle emniyet görevlileri hakkında soruşturma başlattı. Selim Sadak ve Ahmet Cengiz bırakılırken, diğerleri cezaevine kondu. Sur Belediye Başkanı Ahmet Demirtaş da 6 ay tutuklu kaldıktan sonra sağlık durumu nedeniyle tahliye edildi. KCK’ya yönelik beşinci dalga operasyonu 21 Ocak 2010’da yapıldı. Batman, Diyarbakır, Van ve İstanbul’da gözaltına alınan 60 kişiden 20’si tutuklandı. Cezaevine gönderilenler arasında Iğdır Belediye Başkanı Mehmet Nuri Güneş de vardı.
‘Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma’ suçlaması Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 28 Mayıs 2009 tarihinde hazırladığı iddianameye göre sanıklar, PKK’nın şehir merkezindeki bütün faaliyetlerini hayata geçirmekle suçlanıyor. Kandil’de bulunan PKK kamplarına giderek toplantılara katılmakla suçlanan sanıkların sokak eylemleri, kamu kurumlarına molotofkokteylli saldırı, araç kundaklama vb. gibi eylemleri gerçekleştirdiği öne sürülüyor.
Diğer suçlamalar şöyle:
Terör örgütü üyesi ve yöneticisi olmak
Gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet
Terör örgütü propagandası yapmak
Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak
Baydemir’e şok suçlamalar
KCK iddianamesinde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de sanıklar arasında yer alıyor. KCK’lıların kendi aralarında yaptıkları konuşmada Baydemir için “Ciguli’’ lakabı taktıklarının öne sürüldüğü iddianamede, Baydemir’in “Sayın Öcalan’’ kampanyasına imza atmadığı için KCK/TM tarafından disipline sevk edildiği de belirtiliyor. Baydemir’in, söz konusu olay nedeniyle Yerel Yönetimler Komisyonu’ndan istifa etmek için dilekçe verdiği, ancak KCK Türkiye sözcülerinin istifayı kabul etmediği ifade ediliyor. İddianamede Baydemir’in yaşanan gelişmeler üzerine kapatılan DTP’nin eski Genel Başkan Yardımcısı Selma Irmak’ı arayarak, “Moralim çok bozuk. İntihar etmeyi düşündüm’’ dediği de yer aldı. Baydemir’in bir televizyon programına çıkmak için KCK/TM yöneticilerinden izin istediği, ancak üst düzey yöneticilerin buna izin vermediğinin öne sürüldüğü iddianamede “Bu durumda, bölge belediyelerin KCK/TM yapılanmasının emirleri altında olduğunu açıkça göstermektedir” deniyor. İddianamede, 2008’de Diyarbakır’a giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı karşılamaya giden Baydemir’in KCK’lılar tarafından yoldan geri çevrildiği de iddia ediliyor. İddianamede, “örgüt üyeliği” ile suçlanan Baydemir’in 36.5 yıla kadar hapsi isteniyor. Baydemir, soruşturmayı yürüten savcılara verdiği ifadede sözkonusu suçlamaları kabul etmemişti.
Duruşmalar bir ay sürebilir Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 18 ekimde görülecek olan KCK davasının ilk duruşmasına 100’ü aşkın avukatın katılması bekleniyor. Mahkeme sürecinde haftaiçi her gün duruşma yapılacak ve 7 bin 587 sayfalık iddianamenin okunması ve sanıkların sorgularının yapılması yaklaşık bir ay sürecek.
Taraf’a konuşan KCK davası sanığı avukatlarından Diyarbakır Baro Başkanı Av. M. Emin Aktar, iddianamede hiçbir silah ya da bombalama eyleminin olmadığına dikkat çekti. İddianamede, sadece birkaç sanık için protesto gösterilerini organize etme iddialarının yer aldığını hatırlatan Aktar, “Bunun dışında iddianamede herhangi somut bir delil yok. Bu kişilerin neden tutuklandıklarını, neyle suçlandıklarını anlamakta güçlük çekiyoruz” dedi. Kişisel görüşmelerden iddianame İddianamede, delil olarak yalnızca ortam ve iletişim dinlemesi ile bazı siyasetçiler hakkında yazılan raporların gösterildiğini ifade eden Aktar, şunları söyledi: “Bu iletişim kayıtlarına baktığımızda özel yaşama ilişkin kısımlar da yer alıyor. Yasal olarak yasak olan dinlemeler var. Birinci derece yakınlarıyla yapılan dinlemenin iddianameye alınamayacağına ilişkin CMK’da hüküm olmasına rağmen, bazı sanıkların anne, baba ve kardeşleriyle yaptığı görüşmeler var.” KCK davasını “politik bir dava” olarak değerlendiren Aktar, “Uygun bir atmosfer yakalanırsa tutukluların çoğu serbest bırakılır. Bu da bölgede ciddi pozitif bir hava yaratır” diye konuştu.
"Belediye başkanları bırakılmalı"
Gazeteci-Yazar Altan Tan: PKK silahsızlaşıyorsa bu istenilen bir gelişmedir. Başbakan da, hükümet de bunu istiyor. Hükümet açılımı yapılırken, ‘Bunlar dağda silahla gezeceklerine ovada siyaset yapsınlar. Topluma kazandırmak gerekiyor’ dedi. Silahları bırakıp da silahsızlanma yönünde şehirde bir gelişme varsa bunu olumlu karşılamak gerekiyor. Birileri silahtan arınarak, siyasallaşma sürecine giriyorsa buna yol vermek lazım. Eğer, bu siyasallaşma şiddeti de beraberinde getiriyorsa buna karşı çıkmamız gerek. Ancak seçilen kişileri ‘PKK ile bağlantın var’ diyerek tutuklarsan PKK’yı nasıl dağdan indireceksin? Gelen eski PKK’lıların eski defterleri açarsanız bu işi nasıl çözeceksiniz? Baştan beri söylüyoruz. KCK operasyonları tamaman yanlıştı. Opersyonlar kapsamında belediye başkanları tutuklandı. Bunların serbest bırakılması gerekiyor. Belediye başkanları tahliye olurlarsa, bu ateşkesin uzamasına, hatta silahsız bir sürece doğru gitmemiz için de bir adım olur.
"KCK geçiş sürecidir"
Gazeteci-Yazar Oral Çalışlar: 30 yıl dağda elde silahla dolaşmış, çatışmalara katılmış bir örgütün yasalara uyum sağlaması ve adapte olması bir zaman meselesidir. Kürt kimliği hareketinin artık silahları bırakma eğilimi taşıdığı ortada. Bunun da bir geçiş yolu olması gerekiyor. KCK’yı bir geçiş yolu imkânı olarak kullanılabilecek bir yol olarak görüyorum. Bunu Türkiye’de egemen olan iradenin de anlaması gerekiyor. Bu geçiş sürecini ‘bak Kürtler yasadışı işler yapıyor’ diyerek yaygın tutuklamalarla engellerseniz bu geçiş süreci daha acılı ve daha zor olur. Şiddetti bırakmak istemeyen eğilimleri de kışkırtır. Bu nedenle KCK operasyonlarını siyasi olarak son derece yanlış buluyorum. Yüzlerce Kürt siyasetçisini cezaevine atarsanız diyalog ve çözüm yolunda ikna konusunda başarı sağlayamazsınız. Umuyorum ki, bu dava tutuksuz bir şekilde sürecektir.
"Kilit nokta şiddettir"
Doç.Dr. Sedat Laçiner: Silahlı örgüt, gönüllü olarak silahlarını kolay kolay bırıkmaz. Mümkün mertebe elinde silahla kendi belirlediği şartlar içerisinde meşrulaşmaya çalışır. Devlet de kendi şartlarıyla meşrulaşmasını ister. Devlet, şiddete başvurmaksızın silahlarını bırakarak meşrulaşmasını ister. Eğer, bir terör örgütü silahını bırakmadan siyasete giriyorsa, bu o örgütün siyasete girmesi değil. Bunun adı başka bir şeydir. Normal, bir devlette bu yaşanmaz. PKK’nın barışçıl bir şekilde tasfiye edilmesi gerekiyor. Örgüt elinde silahla şehre inip KCK ile istediklerini yapmak istiyor.
KCK, PKK’nın şehirdeki halidir. Silah araçlardan sadece bir tanesidir. Kilit nokta şiddettir. Bir kişi PKK’lı olduğunu hissettirerek bir bakkal dükkanını kapattırabiliyorsa bu şiddettir. Terörün anlamı sadece dağda silahlı olmak değildir. KCK’lıyı gördüğünüz zaman korkuyorsanız, emir verdiğinde bütün sokaklar boşaltılıyorsa bu terördür. Gerilim üzerinden sonuç almadır. PKK’nın başındaki kişi ile KCK’nın başındaki kişi aynı ise bu farklı bir örgütlenme olmaz ki. PKK’nın siyasallaşması ile bizim anladığımız aynı şey değil.