Gündem

KCK: HDP'li Ahmet Karataş’a düzenlenen saldırı Büyük Birlik Partisi'nin işi

Özgür Gündem'de 'Hüseyin Ali' mahlasıyla yazan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, 'Büyük Birlik Partisi'nin Türkiye'nin yeni milis gücü olarak çalıştığını' öne sürdü

07 Kasım 2014 19:27

“Hüseyin Ali” mahlasıyla Özgür Gündem’de yazan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Paris Cinayetleri ve HDP Parti Meclis Üyesi Ahmet Karataş’a düzenlenen bıçaklı saldırının arkasında Büyük Birlik Partisi’nin bulunduğunu öne sürdü.

"Büyük Birlik Partisi’nin kontrgerillanın bir yönüyle ‘millileştirilmiş’ hali" olduğunu savunan Karasu, “BBP artık Türk derin devletinin yeni milis gücüdür. İstihbarat örgütleriyle iç içe çalışmaktadırlar. Toplumdaki lümpen ve faşist zihniyetle şekillenmiş kişiler Türk devletinin istihbarat güçleri ve istihbarat güçleriyle birlikte çalışan BBP gibi partiler tarafından demokrasi güçlerine ve Kürtlere karşı saldırtılmaktadır” ifadelerini kullandı.

Özgür Gündem gazetesinde “Hüseyin Ali” imzasıyla yayımlanan Mustafa Karasu’nun “Ahmet Karataş’a saldırı ‘Milli Gladio’nun işidir” başlığıyla yayımlanan (7 Kasım 2014) yazısı şöyle:

AKP hükümetinin ve basının HDP’yi ve Kürtleri hedef göstermesinden sonra HDP Parti Meclisi Üyesi Ahmet Karataş’a karşı bir saldırı gerçekleşti. Bu saldırının kışkırtıcısı ve yönlendiricisi kesinlikle AKP hükümetidir. Zaten devlet ve hükümetin demokratik siyasi partiler ve Kürtlere yönelik her kara propagandasından sonra bu yönlü saldırılar olmuştur.

Yakın tarih şunu gösterdi ki, Kürt halkının her büyük ayağa kalkışı ve başarı elde etmesi sonrası Kürtlere yönelik saldırı artmıştır. Kürtlerin siyasi gücünü ve iradesini kırmak için cinayetler işlenmiştir. Eğer toplumun ayağa kalkışı çok geniş kesimleri kapsamışsa, yaygın siyasi soykırım operasyonları yapılmıştır. 1990’lı yıllarda halk ayağa kalktığında birçok katliam ve faili meçhul cinayete yönelmişler; binlerce, on binlerce insanı zindanlara atmışlardır. Yakın tarih de bunun kanıtıdır. 29 Mart 2009 seçimlerinde Kürt demokratik hareketi başarı kazanınca derhal siyasi soykırım operasyonları başlatılmıştır. Binlerce insan sadece demokratik siyasal mücadele içinde olduğu için tutuklanmıştır. Demokratik çözüm grubunu Habur’da, Amed’de milyonlar karşılayınca siyasi soykırım operasyonları artırılmıştır. Bununla yetinilmemiş, her yürüyüş ve mitingde bir iki Kürt katledilmiştir. AKP iktidarı döneminde yüzlerce genç, çocuk, kadın ve yaşlı; polis, asker ya da kontra güçleri tarafından katledilmiştir. Bunların hepsi, Kürt’ün gücünü kırmak, iradesi teslim alınmak için yapılmıştır.

Kürt halkı ve demokrasi güçleri Kobanê direnişini desteklemek için Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de milyonlarla ayağa kalkınca Türk devleti yine saldırılarını artırmıştır. Her gün onlarca HDP’liyi, Kürt yurtseverini tutuklamaktadırlar. HDP Parti Meclis Üyesi Ahmet Karataş’ın saldırıya uğraması da bu irade kırma kampanyasının bir parçasıdır. HDP’nin iradesini kırıp teslim alarak bireysel haklar denen kırıntılarla kendi kültürel soykırımcı Kürt politikalarını kabul ettirmek istemektedirler. Tüm bu saldırılar, AKP hükümetinin gerçekliğini gözler önüne sermektedir.

Bu saldırıların altında Büyük Birlik Partisi çıkmaktadır. BBP artık Türk derin devletinin yeni milis gücüdür. İstihbarat örgütleriyle iç içe çalışmaktadırlar. Sakine Cansız (Sara) ve arkadaşları da bu partiyle ilişkili devletin faşist milisi ya da milisleri tarafından katledilmişlerdir. Toplumdaki lümpen ve faşist zihniyetle şekillenmiş kişiler Türk devletinin istihbarat güçleri ve istihbarat güçleriyle birlikte çalışan BBP gibi partiler tarafından demokrasi güçlerine ve Kürtlere karşı saldırtılmaktadır.

Eskiden Gladio daha çok uluslararası güçler tarafından yönlendiriliyordu. Şimdi de dış güçlerle bağlantıları var, ama Gladio, kontrgerilla bir yönüyle de “millileştirilmiştir.” Gerektiğinde dış güçlerle de ortak operasyonlar yapılmaktadır.

Ancak Türk devletinin derin güçleri kontrolünde “milli” operasyonlar da yapmaktadırlar. Ahmet Karataş’a saldırı da böyle “Milli Gladio”nun işidir. Sadece Kürtler değil, Türkiye’nin demokrasi güçleri de böyle bir tehlikenin hedefi durumundadırlar. Eğer Türkiye’nin sol güçleri, demokrasi güçleri siyasi olarak etkin bir mücadele içine girerlerse derhal böyle “Milli Gladio” ve özel harp dairesinin saldırısıyla karşılaşacaklardır. Bu açıdan Ahmet Karataş saldırısı karşısında tüm demokrasi güçleri duyarlı olmalıdır. Bu saldırının arkasındaki güçleri açığa çıkarma mücadelesi vermelidir.

Ahmet Karataş HEP’ten bu yana Kürt demokratik hareketi içinde yer alan bir siyasetçidir. Bu açıdan 1990’lı yıllardan bu yana Kürt demokratik hareketine karşı yürütülen saldırının son halkası olmuştur. Bu gelenek ve siyasi güç sürekli Türk devletinin hedefi durumundadır. Bu açıdan bu tür olaylar olduğunda bu geleneğe yönelik tüm saldırılar bir daha hatırlatılmalı ve gündeme konulmalıdır. Bu geleneğin hangi bedelleri ödediğini tüm toplum bilmelidir. Türkiye ve Kürdistan’da güçlü bir demokrasi mücadelesi varsa; Türkiye ve Kürdistan her zamandan daha fazla özgür ve demokratik yaşama yakınsa bunda tüm saldırılara rağmen demokrasi ve özgürlük mücadelesinden vazgeçmeyen bir toplum ve bir geleneğin payı çok önemlidir.

Bu saldırı aynı zamanda kültürel soykırımcı Türk devletinin korkusunu ifade etmektedir. Kürt halkı ve Türkiye’nin demokrasi güçleri şu anda en güçlü dönemlerini yaşamaktadırlar. Türk devleti ve AKP hükümeti içte ve dışta çok zor durumdadırlar. Bir yönüyle mezarlıktan geçerken korkusunu ıslık çalarak gidermek isteyen bir ruh hali içindedirler. AKP ve yandaş basınının son zamanlardaki saldırıları, psikolojik savaşın arttırılması, güçlü değil, zayıf olmasının sonucudur. Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt demokratik hareketine geri adım attırmaya çalışmaktadırlar. Böylece inisiyatifi kaybetmek istemiyorlar. Ama bu basit numaralar tutmaz. Bu saldırılar Kürt halkını yıldırmaz. Ya Kürt sorunu çözülüp Türkiye demokratikleşecektir ya da AKP hükümetinin korktuğu başına gelecektir.

Ahmet Karataş’a ve ailesine geçmiş olsun diyor, Ahmet Karataş’ın bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyorum. Korkak ve alçak saldırganlar başarıya ulaşmayacak; Kürt’ü, Türk’ü, Arap’ı, Ermeni’si, Alevi’si, Sünni’si, Hıristiyan’ı ve Êzidî’siyle tüm Türkiye halkı özgür ve demokratik yaşama kavuşacaktır.