Rengin Arslan
Suudi Arabistan'ın yanı sıra Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Mısır ve Yemen'in Katar ile olan bütün ilişkilerini kesme kararı sonrası Türkiye'nin taraflar arasındaki kriz konusunda ne tavır alacağı, tercih yapıp yapmayacağı merak ediliyor.
Türkiye'nin bölgedeki en yakın müttefiki Katar'ı "teröre destek vermek" ile suçlayan ülkeler, diplomatik bağlarını da kopararak zaten sıcak olmayan ilişkileri tamamen kopardı.
Kriz ile ilgili ilk açıklama Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'ndan geldi. Çavuşoğlu, "Mevcut tablodan üzüntü duyduk. Durumun normalleşmesi için de elimizden gelen her türlü desteği veririz" dedi.
Körfez ülkelerinin "DAEŞ'le radikalizmle, mehhepçilik ve İslamafobi gibi konularda mücadelede dayanışmasının" önemli olduğunun altını çizdi.
Dışişleri Bakanlığı'ndan ayrıca yapılan yazılı açıklamada ise "...bu anlaşmazlığa en kısa sürede çözüm bulunması hususunda (Türkiye) üzerine düşeni yerine getirmeye hazırdır" denildi.
Hem bakanın hem de bakanlığın yaptığı bu iki açıklama, Türkiye'nin bundan sonra izlemesi muhtemel denge politikasının habercisi olarak yorumlanıyor.
Türkiye, Katar'a bölgede hamilik yapar mı?
BBC Türkçe'ye konuyu değerlendiren bazı uzmanlar denge politikasının doğru olacağını savunurken, bazıları tavır almamanın riskler barındırdığına, bazıları ise Türkiye'nin Katar'a yönelik bir hamilik rolü üstlenebileceğine dikkat çekiyor.
Analistler aynı zamanda Katar'ın, Türkiye açısından önemine dikkat çekiyor ve Türkiye'nin yurtdışında ilk askeri üssünü kurduğu ülke olarak karşılıklı "kurumsal iyi ilişkilerin" varlığına vurgu yapıyor.
Körfez sermayesinin Türkiye yatırımlarına ilişkin çalışmalar yapan ekonomist Mustafa Sönmez, Ankara'nın "ekonomik çıkar karşılığı, Katar'a yönelik korumacılık rolünü" üstlenebileceğini belirtiyor.
Sadece 2,5 milyon nüfusa sahip Katar'ı "küresel köyün zengin ailesi" olarak tanımlayan Sönmez, Türkiye ve Katar arasındaki ticaret ve yatırım potansiyelinin henüz en verimli aşamasına ulaşmadığına dikkat çekiyor ve iki ülke arasında "hem kurumsallaşmış hem de kişisel iyi ilişkilere" dikkat çekiyor.
Sönmez, "Katar, Suudi Arabistan'ın olduğu cepheye katılmaya çok gönüllü değil. İran ile çatışmak istemiyor. İran ile anlaşmak da istemiyor. Bağımsız durmak istiyor ve bundan dolayı Türkiye'den bir himaye istiyor" diyor ve ekliyor:
"Türkiye'nin buna karşı kolaylıklar ve askeri üs talebi var. Türkiye bu durumdan yararlanabilir. Katar 2022 Dünya Kupası için devasa yatırımlara başlamış durumda. Türkiye burada kendine bir ekonomik imkan bulabilir. Katar fonlarını Türkiye'ye çekmek konusunda düşünüldüğü kadar mesafe alınmış değil. Katar'ın 53 milyar dolar dış yatırımı var. Türkiye'deki yatırımları yaklaşık 1,5 milyar dolar. Bu askeri himayeye karşılık Katar'dan ekonomik şeyler istenebilir." diyor.
Türkiye'nin "Katar'ı himaye etme tercihini ekonomik saiklerle gündeme alacağını düşünüyorum" diyen Sönmez, bu hareketiyle diğer Körfez ülkelerinden oluşabilecek kayıplarını da telafi edecek bir potansiyelin var olduğunu belirtiyor.
'Türkiye'nin çıkarları ne Katar ne Suudi Arabistan ile örtüşüyor'
Bununla birlikte siyasi himayeye karşı ekonomik kazanımların riskli olduğuna dikkat çeken isimler de var. Eski dışişleri bakanlarından emekli diplomat Yaşar Yakış, "Ben katılmıyorum buna. Suudi Arabistan'ı gücendirmek suretiyle, Katar ile beraber hareket etmenin Türkiye'ye ileride verebileceği başka zararlar nedeniyle oradan sağlayacağı fayda eriyip gider. O yüzden Türkiye'nin öyle bir hamilik rolüne bürünmesi zannımca doğru olmaz" diyor.
Yaşar Yakış Türkiye'nin bölgedeki öncelik ve çıkarlarının ne Suudi Arabistan ne Katar ile birebir örtüştüğüne dikkat çekerek, Ankara'nın bu noktada iki ülke arasındaki çekişmeye "bulaşmaması gerektiğini" söylüyor.
Yakış özellikle iki taraf arasında "Türkiye'nin inceliklerini bilmediği, vakıf olmadığı ve bir karar aldığı zaman sonuçlarını kolay kolay değerlendiremeyeceği gelişmeler yaşandığını" söyleyerek Türkiye'nin iki taraf arasında bir tercih yapmaktan uzak durması gerektiğini söylüyor.
Peki bu durumda ortaya çıkacak riskler yok mu?
Yakış bu soruya, "Birbirlerine çeşitli nedenlerle düşmüş olan iki Körfez ülkesi var ortada ama bu bizi ilgilendirmeyen nedenlerle olmuş. O çekişmede Türkiye taraf olursa, bunun altından sonradan ne çıkacağını kestiremeyeceği için tuttuğu taraf kendine zarar verebilir. O yüzden bu kural bu spesifik durumda geçerli değil" diyerek yanıt veriyor.
'Türkiye zor bir karar ile karşı karşıya'
Al-Sharq Forum araştırma direktörü Galip Dalay ise Türkiye'nin zor bir kararla karşı karşıya olduğunu söyleyerek Ankara'nın karşılaştığı ikilemi şöyle değerlendiriyor:
"Bir tarafta ilişkilerini geliştirdiği Katar, diğer tarafta ilişkileri geliştirmeye çalıştığı ve Körfez ülkelerinin patronu konumundaki Suudi Arabistan var.
"Katar konusunda bir tepki vermemesi veya güçlü bir pozisyon almaması, Türkiye'nin ne ölçüde sadık, ne ölçüde güvenilir bir müttefik olduğu sorusunu gündeme taşıyacaktır. Dolayısıyla Türkiye zor bir tercih ile karşı karşıya."
Türkiye'nin "sükûnet çağrısı" politikasını sürdüreceğini değerlendiren Dalay, bununla birlikte bir süre sonra bir daha ne bir pozisyon almak zorunda kalacağını da düşünüyor.
Al-Sharq Forum araştırma direktörü Galip Dalay, krizin tırmanması durumunda bu tür bir kararın kaçınılmaz bir ihtimal olduğunu değerlendirirken nihai sonucun da "Katar, İran Türkiye gibi ülkelerin birbirine yakınlaşma potansiyelinin artması" olabileceğini vurguluyor.
Peki Türkiye'nin Katar'dan yana tutum alması bölgede Türkiye'ye karşı bir tepkiye ve diğer ülkelerle gerilime neden olmaz mı?
Dalay, Suudi Arabistan'ın nüfuz sahibi olduğu ülkelerden Pakistan'ın dahi Katar ile ilişkileri askıya almayacağını duyurduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:
"Asıl olarak Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin tepkisini çekebilecek bir şey olur bu. Türkiye'nin bu iki ülke ile arasındaki ilişkileri zaten çok da pürüzsüz değil. Hele Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişki yapısının sıkıntılı olduğunu biliyoruz. Bu politikası nedeniyle Körfez'den tabiri caizse bir cezalandırılma politikası ile karşı karşıya kalmayacaktır. Katar lehine bir pozisyon Suudi Arabistan nezdinde sıkıntıya sokar gibi bir tez çok gerçekçi değil."