Dünya

Kaşıkçı cinayeti, ABD'deki güç çekişmeleri ve Türkiye

Kaşıkçı cinayeti Washington'daki güç mücadelesini bir kez daha su yüzüne çıkardı. Başkan Trump'ın çelişkili açıklamaları, CIA raporu ve Türkiye'nin bu çekişmedeki rolünü analistler DW Türkçe'ye değerlendirdi.

23 Kasım 2018 22:58

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim'de girdiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda cinayete kurban gitmesi sonrası yaşanan süreçte Beyaz Saray'ın çelişkili açıklamaları ve ABD'nin önemli kurumlarıyla Trump'ın söylemi arasındaki farklılıklar, Washington'daki iktidar mücadelesini bir kez daha gündeme getirdi.

Kaşıkçı cinayetiyle ilgili süreçte Suudi Arabistan'a baskı yapmamak ve ekonomik çıkarları ön planda tutmakla eleştirilen Trump, cinayetle ilgili ses kayıtlarının veliaht prens Muhammed bin Selman ile herhangi bir bağlantı izlenimi yaratmadığı açıklamasıyla da tepki çekmişti. Kısa süre sonra Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı'nın (CIA), Kaşıkçı'nın veliaht prensin emriyle öldürüldüğüne dair bulgulara ulaştığı yönündeki rapor kamuoyuna açıklandı.

Trump CIA raporunun ardından 20 Kasım'da Beyaz Saray üzerinden yaptığı açıklamada ise Suudi Arabistan'ın Amerikan çıkarları açısından önemine vurgu yaparak "İstihbarat birimlerimiz eldeki bilgileri değerlendirmeyi sürdürüyor. Veliaht prensin bu trajik olay hakkında bilgisinin bulunması kuvvetle muhtemel. Bilgisi belki vardı, belki de yoktu" dedi.

"Savaşan iki taraftan bahsediyoruz"

Londra'dan yayın yapan internet gazetesi Middle East Eye'ın genel yayın yönetmeni David Hearst, Washington'daki durumu, "Amerika'da savaşan iki taraftan bahsediyoruz ve bildiğimiz üzere bu CIA ile Trump yönetimi arasında ilan edilen açık bir bilgi savaşının ilk örneği değil" sözleriyle değerlendirdi.

DW Türkçe'ye konuşan Hearst'e göre ABD'nin tepesindeki bu karşılıklı adımlar değerlendirildiğinde Kaşıkçı meselesi daha uzun süre kapanmayacak. CIA'in, elindeki kanıtlar konusunda burada durmayacağını ve önümüzdeki günlerde bu kanıtları kamuoyu ile paylaşacağını öngören gazeteci, kurumun bunu yaparken amacının ise Trump'ın mantığını, elindeki bilgileri ve kanıtları çürütmek olduğunu kaydetti.

Şu ana kadar gerek Türkiye'den sızdırılan bilgiler ve resmi açıklamalar gerekse Washington'daki baskının Suudi Arabistan'ı sürekli olarak farklı bir pozisyon almaya ittiğini belirten Hearst, aynı durumun Başkan için de geçerli olabileceğini belirterek "Trump önceden duruşunu değiştirdi ve tekrar değiştirmeye zorlanabilir" şeklinde konuştu.

Türkiye faktörü

Paris Amerikan Üniversitesi öğretim üyesi ve World War Trump (Trump Dünya Savaşı) isimli kitabın yazarı Hall Gardner'a göre Türkiye Kaşıkçı konusunda kartlarını ustalıkla oynadı ve Riyad'ı sürekli köşeye sıkıştırarak yanıt vermesini sağladı.

DW Türkçe'ye değerlendirmede bulunan Gardner, Ankara'nın attığı her adım ve Riyad'ın yaptığı her açıklama sonrası Suudilerin yalanlarının ortaya çıktığını anımsattı ve Türkiye'nin dünya kamuoyunu meşgul ederek ve cinayetin takibini yaptığını göstererek ABD ile bir dönem kötüleşmiş ilişkilerini onarmaya çalıştığını savundu.

Hearst'e göre Türkiye'nin bu adımları ABD içindeki kurumların çatışmasını dolaylı yoldan etkiliyor ve pozisyonlarını sürekli olarak değiştirmeye zorlanmalarını da beraberinde getiriyor. Middle East Eye genel yayın yönetmeni bu görüşünü "[Türkiye'nin] hedef kitlesi en başından beri Washington oldu" sözleriyle dile getirdi.

15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tutulan Gülen yapılanmasının lideri Fethullah Gülen'in ABD'de bulunduğunu anımsatan Gardner, Türkiye'nin Kaşıkçı meselesini Gülen'in iadesi için Trump yönetimi nezdinde elini güçlendirmek amacıyla kullandığını öne sürdü. Amerikan basınında geçtiğimiz haftalarda Türkiye'nin Suudi Arabistan üzerindeki baskısını hafifletmek üzere ABD'nin Gülen'i iade etmesi konusunda bir takım girişimlerin olduğu iddiaları ortaya atılmıştı.

Çekişmenin odağındaki isim Trump

Gardner'a göre, Ulusal Güvenlik Konseyi, CIA ve Dışişleri Bakanlığı arasında görüş ayrılıkları her iktidar döneminde yaşanabiliyor, ancak şu anki farklı durum Trump'ın kendisinden kaynaklanıyor.

Ancak ister Rusya'nın 2016'daki ABD başkanlık yarışında Trump'ın kampanyasına destek vererek seçimlere müdahale ettiği iddialarıyla ilgili yürütülen soruşturma olsun ister New York Times'da çıkan ve Beyaz Saray'da Trump'a paralel bir yapılanmaya işaret eden görüş yazısı olsun, Trump yönetimi ile ABD'nin tepe noktasındaki kurumlar arasındaki savaş en başından beri gözler önünde gerçekleşiyor.

Söz konusu New York Times yazısında, ismini gizli tutan üst düzey bir hükümet yetkilisi, Başkan'ın yanlış kararlar vermesini engellemek için çaba gösterdiklerini ve Trump'ın kimi zaman öngörülemez davranışlarını dizginlemeye çalıştıklarını anlatmıştı.

Trump, iki yıllık Başkanlık döneminde yola birlikte çıktığı pekçok kişiyi görevden almasıyla da gündeme geldi. Göreve başladığı ilk aylarda FBI Direktörü James Comey'nin işine son vermişti. Bunun ardından yaşanan süreçte Rusya soruşturması başlamış ve Trump Comey'yi kovduğu için soruşturulduğunu ve ABD'de kendisine karşı bir "cadı avı" yürütüldüğünü iddia etmişti.

Çağrı Özdemir

© Deutsche Welle Türkçe