Beşiktaş son haftalarda her ne kadar ortaya koyduğu futbol çok tatmin edici olmasa da sonuca gitmesini bilerek bu yarışın en iddialı takımlarından biri oldu...
Hatta bana göre en iddialısı:
Hem bu kupaya duydukları özlem, hem de Mustafa Denizli'nin Türkiye ligini çok iyi bilmesi onları bu yarışta öne çıkartıyor...
Başkent temsilcisi Gençlerbirliği karşısında son dönemde elde edilen 'bariz' üstünlük de buna eklenince maçtan önce bir sürpriz yaşanmayacağını düşünüyordum, Beşiktaş bu maçı kesin alırdı...
Bariz üstünlüğü de açmak istiyorum:
Beşiktaş ligde oynadıkları son 7 maçta Gençlerbilriği'ne tek bir puan dahi vermemiş.. Ayrıca Gençlerbirliği takımı Süper Lig’de 15 maçtır Beşiktaş karşısında galip gelemiyor. Beşiktaş karşısında en son galibiyetini 2000-2001 sezonunun 32. haftasında almışlar..
Tabii ki, kolay bir maç olmayacaktı, 2009'un en başarılı iki takımından biri Gençlerbirliği'ydi, ama diğeri de Beşiktaş'tı... Evet Gençlerbirliği oynadığı son 4 lig maçında kalesinde gol görmemişti ama "Kartal gol, gol, gol"dü... Almanların dediği gibi "parlayan herşey altın değildir"... Gençlerbiliği de futboluyla parıldıyordu belki ama bu maçın altını Beşiktaş dolduracaktı!..
İlgili haberler
Spor yazarları Kartal için ne yazdı?
Gül: Beşiktaş'a güzel bir stat gerekiyor
Maçtan dakikalar: Beşiktaş-Gençlerbirliği
Maçın istatikleri için tıklayın
Nobre ve İbrahim ilk 11'de
'Türkiye laiktir laik kalacak'
Terim'in derdi sakatlıklar
Koray'a sevgi seli
Cumhurbaşkanı tribünde
Alman panzerine selam gönderelim..
Bir de Beşiktaş'ın devre arasında Almanya'nın Schalke 04 takımından transfer ettiği Fabian Ernst'e izninizle maç öncesi selam göndermek istiyorum.. Alman panzerinin orta sahayı toparladığından söz etmiştik önceki yazılarımızda... Bu iddiamızı ete kemiğe büründürelim: Ufak bir araştırma yaptım, son 5 haftada takımının en çok isabetli pas veren oyuncusu Ernst'miş... (Takımını öe geçiren golü atması ise ayrıca bir güzellik oldu)
Ve maç başladı...
Savunmasıyla son haftalara damgasını vuran Gençlerbirliği'nin, İnönü'de fanteziye kaçmasını beklemiyordu elbette kimse ama geriye yaslanarak Beşiktaş'ın kendi yarı alanında top yapmasına da izin veremezdi... Verirdi vermesine de bu şekilde maç bitmezdi!..
Beşiktaş ise rakibini daha fazla oyuna dahil etmek için golü erken bulması gerektiğinin farkındaydı... Bu düşünceyle ilk 20 dakikalık dilimde rakibin ceza sahasına yığılmaya başladılar, Gençlerbirliği'nin geride beklemeye mecbur bıraktılar...
İşte ilk 20'de Beşiktaş'ın gol girişimlerinden en akılda kalanları:
2'de İbrahim Toraman sağ kanattan ceza sahasına ortaladı, Bobo kafayı vurdu, olmadı... 3'te bu kez Bobo kendisi sol kanattan ceza sahasına girdi, daha fazlasına savunma izin vermedi... 6'da Ernst ceza sahasını karıştıracak bir top gönderdi, ama siyah beyazlıların kafası karıştı.. 7'de Sivok sağ kanattan topu içeriye çevirdi, İbrahim Üzülmez uzanamadı... 15'te Tello sol kanattan ortaladı gole izin vermedi.. 20'de yeniden Tello sol kanattan taç kullandı, ceza sahası içinde topla buluşan Bobo topu içeriye çevirdi ama savunma Nobre'nin topa vurmasına izin vermedi.
Al gülüm, ver gülüm...
Bu dakikadan sonra siyah beyazlı oyuncuların denemeleri de azalmaya başladı... Belli ki, bu şekilde kilidi açamayacaklarını anladılar ve işleri daha da zor duruma sokacak kontra-bir golü de kalelerinde görmemek için kotrollü oynamaya başladılar...
Al-ver, sağa-sola derken ilk yarının sonuna gelindi... Sivasspor'un kazandığı, Fenerbahçe'nin puan kaybettiği, Trabzonspor ile Galatasaray'ın karşılaşacağı 24. haftanın İnönü ayağında ikinci yarıda bizleri neler beklediğini beklemeye başladık... Sadece biz değildik bekleyen top toplayan çocuktan tribünden maçı izleyen Cumhurbaşkanı Abdullah'a Gül'e kadar herkestik...
Delgado ve Nobre kenara...
İkinci yarının ilk on-beş dakikalık dilim aslında ilk yarının son on beş dakikalık diliminde yaşananlara çok benziyordu... Bu iki dilimin maçın üçte birlik bir başka büyük dilimi yemiş bitirmiş olduğunun farkındayı Mustafa Denizli, 60'ta iki hamlesini birden yaptı.. Nobre yerini Holosko'ya, Delgado da Yusuf' bıraktı...
Denizli'nin bu hamlesi 4 dakika sonra meyvesini verdi.. Holosko ile başlayan atakta Yusuf Şimşek ceza sahasına daldı, çalımlar derken tekrar Holosko'ya orta ve öve öve bitiremediğim Ernst topu ağlara göndermekte zorlanmadı: 1-0
Teknik adam bir maça ne kadar etki eder? Sanıyorum Mustafa Denizli bu gole katkısıyla mevcut oranları biraz yukarı çekmeyi başardı... Ernst ilk golünü atarken, Gençlerbirliği'de 4 maç sonra ilk golünü yemiş oldu...
Bu golle konuk ekip, ister istemez daha fazla hücumu düşünmek zorunda kaldı... Bu konuda çok başarılı olduklarını söylemek ise oldukça güç, dakikalar 87'yi gösterdiğine, yani golden sonra geçen 27 dakikalık dilimde 'mutlak' diyebileceğimiz bir gol akınlarına tanık olmadık...
Son iki dakikada iki gol...
Bu geçen sürede Beşiktaş ne yaptı derseniz? Hızlı ataklar denemeye çalıştı, bunlarda başarılı olamadı, ama zamandan çalarak 3 puanın sahibi olma yolunda önemli bir iş başarmış oldu... Dakikalar 89'a geldiğinde ise sahneye Ekrem Dağ çıktı, çok güzel bir golle hesabı masaya istedi: 2-0
Ama 90'da Holosko'nun daha bonkör çıktığını, herkes dursun ben hesabı kapatırım dediğini tüm tribün ile birlikte duyduk, "dattiri dat datt, dat tiri dat dat, na nayyy": 3-0
Bun sonuçla Beşiktaş lider Sivasspor'un ardından 48 puanla ikinci sıradaki yerini korurken, Gençlerbirliği 28 puanda kaldı... Önemli bir not daha siyah beyazlı takım gelecek hafta Sivasspor'a konuk olacak...
BEŞİKTAŞ: 3 - GENÇLERBİRLİĞİ: 0
Stat: BJK İnönü
Hakemler: Deniz Çoban, Muhittin Gürses, Nihat Mızrak
Beşiktaş: Rüştü, İbrahim Toraman, Sivok, Ekrem, Cisse, Ernst, Tello, İbrahim Üzülmez, Delgado, Bobo, Nobre
Gençlerbirliği: Isailoviç, Hakan, Koray, İlhan, Mustafa, Cem, Jedinak, Bilal, Momha, Kahe, Troisi
Sarı Kartlar: Dk. 20 Mustafa (Gençlerbirliği), Dk. 45 Tello (Beşiktaş)
Goller: Ernst, Ekrem, Holosko